İŞTE O ZAMAN NE OLACAK, BİZ NE YAPACAĞIZ?

İsrail’in ABD deki başkanlık seçimi öncesi veya en geç sonrası İran’ın nükleer tesislerini vuracağı konusu pişirilip pişirilip önümüze konuluyor.

İran’ın en yakın tarihte nükleer tesislerinde atom bombası yapabilecek kapasiteye gelmesi ihtimalinin kuvvetlendiği düşüncesi İsrail’i çileden çıkarıyormuş, İran’ı şimdi değilse, ya ne zaman vuracağız, Uranyum madenini yüzde 90 lar seviyesinde zenginleştirdikten sonra, yani atom bombası elde edince mi İran’ı vuracağız diyorlarmış.

Bizim şom ağızlı yazar çizerlerimiz Washington’a iner inmez hemen bize bu yönde haberler geçiyor, makaleler yazıyorlar.

Onların görüştüğü mahfiller pek tabii bu yönde haberler çıkarıp, Türkiye’de yayınlatınca, epey rahatlıyorlar ve bir umacı gibi İsrail’in yarın bir gün istediği ülkeyi istila edebileceği haberini yaymakla bir anlamda görevlerini! Yerine getirmenin huzuruna eriyorlar.

İranlılar yıllardan beri, biz nükleer tesislerimizde atom bombası üretmenin peşinde değiliz, nükleer enerjiye ihtiyacımız var, petrol bir gün gelecek bitecek ve tüm dünyada olduğu gibi bizim de enerji ihtiyacımızı karşılamamız için, uranyum madenini belirli oranda zenginleştirmeye çalışıyoruz diyorlar.

Bugün dünyanın birçok ülkesinde nükleer santraller var ve enerji ihtiyaçlarının büyük kısmı bu santrallerden sağlanıyor.

Dünyada halen 30 ülkede 438 nükleer santral reaktörü enerji üretiminde kullanılırken, 42 nükleer santral inşa aşamasında bulunuyor. Uluslar arası Atom Enerjisi Ajansı(IAEA) verilerine göre, dünyada tüketilen enerjinin yüzde 18 i bu santrallerden elde ediliyor.

Dünyada kurulu 438 nükleer santralin 272'isi (yüzde 62) sanayileşmiş 7 ülkenin oluşturduğu G-7 ülkelerinde yer alıyor. G-7 üyesi ülkelerden İtalya'da nükleer santral bulunmaz iken, Fransa'da 59, Almanya'da 17, Japonya'da 55, ABD'de 104, İngiltere'de 19 ve Kanada'da 18 santral var.

ABD, dünyada en fazla nükleer santral reaktörü ve en fazla kurulu güce sahip ülkesi konumunda.

ABD, 104 reaktör ile toplam 438 reaktörün yüzde 23,7'sini, 100 bin 583 mw olan kurulu güç ile toplam gücün yüzde 27,1'ini elinde tutuyor.

Dünyada elektrik enerjisi üretiminde nükleer enerjiden en fazla yararlanan ülke sıralamasında Fransa ilk sırada yer alıyor. Söz konusu 30 ülke arasında Fransa, ürettiği enerjinin 76,18'ini nükleer enerjiden elde ederken, ikinci sırada yüzde 72,89'luk pay ile Litvanya izliyor.

Halen küresel düzeyde 36 bin 988 megawaat (mw) gücünde 44 nükleer santralin inşaasına devam ediliyor. Verilere göre, Arjantin, Finlandiya, Fransa, İran, Pakistan ve ABD'de birer reaktör, Bulgaristan, Japonya ve Ukrayna'da ikişer, Çin'de 11, Hindistan'da 6, Güney Kore'de 5 ve Rusya'da 8 nükleer reaktör inşa aşamasında bulunuyor.

Yukarıdaki verilere bakıldığında, dünyanın enerji ihtiyacını karşılama açısından gidişatının, tamamen nükleer enerji üretmeye yönelik olduğu açıkça görülüyor.

Dünyada bu kadar nükleer enerji santrali var iken, bir tek İran’daki problem olarak görülüyor. Kimse dünyanın diğer ülkelerinde olan bu santrallere kesinlikle karşı çıkmıyor. Olabilir deniliyor, ihtiyaçlarını karşılamak için ülkeler gerekeni yaparlar hoşgörüsü sergileniyor. Fakat sıra İran’a gelince batılıların başını çeken ABD ve İsrail, hayır olmaz, biz onun nükleer santrallerini er veya geç yerle bir edeceğiz diyorlar.

Tüm bunlara karşılık olarak İran, tesislerimiz 24 saat gözlem altında, bizim atom bombasına ulaşmak gibi bir niyetimiz yok, sadece nükleer enerjiye ihtiyacımız var, uranyumu bu amaçla zenginleştirmeye çalışıyoruz, gerisi bizim sahibi olduğumuz rejimi , YANİ İSLAM DEVLETİNİ, çekemeyenlerin hezeyanıdır, biz de onlara ihtar ediyoruz, biz hiçbir zaman ilk saldıran taraf olmayacağız, ama eğer bize bir saldırı gelir ise, en şiddetli biçimde cevap vereceğiz, saldıran kim olursa olsun bunun altından kalkamayacak diyorlar.

İyi de ediyorlar.

İsrail’in bu son günlerde borazanlığını yapanların yaygaralarına bakıldığında, en geç son baharda saldırı gerçekleşecekmiş.

Ben Suriye’deki gelişmelere baktığımda, bu varsayımın hiç de nazarlardan uzak tutulmaması gerektiğini düşünüyorum.

Niye Suriye’deki gelişmeler diyecek olsanız?

Şunun için.

Suriye’de bugün yaşanan iç savaş olmasa idi, İsrail bu kadar horozlanablilir mi idi?

Hayır asla olmazdı.

Zira İsrail çevresini tam güvende hissetmeden bu yönde bir çatışmayı göze alamazdı. İsrail eğer şimdi İran’a saldırmak gibi bir hezeyanı açıkça dile getiriyor ise, bunun ana sebeplerinden birisinin Suriye’de sebebiyet verilen iç savaşın, İsrail’in bir tarafını iyice güvenceye aldığı düşüncesidir.

Suriye’deki iç çatışmada yönetime karşı koyanların İslami niteliği ön planda olduğu halde, neden İran İslam Devleti bu çatışmayı olumlamıyor gibi düşünce sahiplerinin olaya bir de bu açıdan bakması ve kurulan tezgahı iyi kavraması lazım.

İsrail’in İran’a saldırısının alt yapısı oluşturulur iken, bir taşla birkaç kuş birden vuruldu.

Mesela Türkiye.

Mavi Marmara gemisine uluslar arası sularda saldırarak 10 vatandaşımızı şehit eden İsrail devleti, bizden özür dilemediği, şehitlerin yakınlarına tazminat ödemedikleri ve Gazze Şeridine uygulanan Ambargoyu kaldırmadıkları gerekçesi ile, Türkiye ile münasebetleri nerede ise sıfıra müncer olmuş durumda.

Ama manzaraya bakın.

Suriye’de yaşananlar konusunda, SONUÇLARI İTİBARİYLE, nerede ise İsrail ile aynı düşünceleri taşıyoruz, aynı politikaları benimsiyoruz. Biz Suriye’de daha fazla hak, daha fazla insan hukuku sağlansın düşüncesinde iken, İsrail Suriye’de İhvanı Müsliminin iş başına gelmesini mi istiyor? Elbette ki hayır. O, Suriye param parça olsun, İran’a saldırmam halinde, değil buna karşı koyacak, bana bakacak mecali bile olmasın yeter diyor.

Şom ağızlıların Washington’dan geçtiği haberler doğru ise, Kasım ayı öncesi olmasa da hemen sonrasında İsrail’in İran’a karşı bir saldırıya geçeceği tahminler arasında.

İşte o zaman ne olacak? Biz ne yapacağız?

Hiç kuşku yok İsrail’in İran saldırısını kınayacağız. Bu kadarını biliyoruz.

Ya bu iş toptan bir şavaşa dönüşür ise, ABD olaya müdahil olur, Rusya buna karşı koyar, İran elim armut toplamıyor, ben de sahibi olduğum füzeleri ateşlerim der ise, söyleyin Allah aşkına biz ne yapacağız.

ABD ile birlikte İsrail’in yanında mı yer alacağız. NATO ittifakımız var diye İran’a saldıran ülkelerden birisi mi olacağız?

Suriye’nin beli bunun için mi şimdiden kırıldı, kırılıyor.

Daha çok yazacağım şeyler var, kendimi tutamam, güzi yare dokunurum diye çekiniyorum.

Ama bir şey istiyorum.

Birisi çıksın, sen boşuna meraklanıyorsun, İsrail İran’a saldırır ise, biz hiçbir zaman onun yanında yer almayacağız desin,beni rahatlatsın istiyorum.