KAĞIT PARÇASI BORU

Genelkurmay Başkanlığında Andıçlar düzenleniyor,

Ak Parti iktidarını devirmek ve Gülen Cemaati ile mücadele için planlar yapılıyor,

Eylem ve failleri ortaya çıkınca, dönemin Genelkurmay Başkanı basın toplantısı düzenleyerek,

“Bir kağıt parçası üzerinde bu kadar fırtına koparanları kınıyorum. Bu kağıt parçasından hareketle Askeri eleştiri bombardımanına tutanlar, bunun hesabını da vermek durumundadırlar” diyor,

Ardından Poyrazköyde ortaya çıkarılan Lav silahları ile ilgili olarak da, eline Lav silahının ana parçasını oluşturan boruyu alıp “bu bir borudur, bu boru ile Hükümetin yıkılmasına müncer olacak bir hareketlenmeden söz ediliyor. Ben bu tür kuruntuları hiç hesaba katmıyorum ve yine kullanıldıktan sonra oraya buraya atılan veya gömülen lav silahının boru kısmından ihtilal girişimi eylemi çıkaranların kanun önünde hesabını vereceklerini bildiriyorum” diyordu.

Zaman geldi geçti, Genelkurmay Başkanlığında Psikolojik Harekat Şubesinin başında bulunan Kurmay Albay Dursun Çiçek’in ıslak imzalı Ak Partiyi devirme ve Gülen Cemaatini yıkma planının mücerret bir kağıttan ibaret olmadığı, Genelkurmay Başkanının izni ile Bölücü ve yıkıcı unsurlar ve İrtica ile eylem planları çerçevesinde İnternet sitelerinin kurulduğu ortaya çıktı.

Bu Andıçlama eylemini Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri olan Tümgeneral Hıfzı Çubuklu çıkıp basın önünde itiraf etti.

Daha sonra Andıç Yumağı söküldükçe işin ucunun dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğa kadar uzandığı ortaya çıktı.

Zira döneminin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız başta olmak üzere Andıç belgelerinde imzası bulunan tüm üst düzey subaylar, hazırlanan evrakın İlker Başbuğa sunulduğunu ve onun onayı ile yürürlüğe girdiğini ifadelerinde beyan etmişlerdi.

İrtica ile eylem planı sanıkları ve balyoz davası tutukluları verdikleri ifadelerde İlker Başbuğ’un tanık sıfatı ile dinlenmesini istiyorlardı.

Balyoz, Poyrazköy ve İnternet Andıcı davasına bakan Mahkeme dün çok önemli kararlara imza attı.

Mahkemenin verdiği o çok önemli kararlara bir bakalım isterseniz.

Bedrettin Dalanın, Dalan vakfı haricindeki tüm mallarına el koydu. Ben burada Mahkemenin bir hususu atladığını düşünüyorum. Zira bildiğim kadarı ile Dalan bütün malvarlığını bir aile vakfı olan Dalan vakfı üzerine geçirmiş bulunuyor. Bu vakfın vakıfnamesi incelendiğinde, Vakfın bir aile vakfı olduğu ve yönetim kurulu üyelerinin vakfın gelirlerinden çok önemli paylar aldığı ortaya çıkacaktır. Bu açıdan Dalan’ın şahsı üzerinde bulunan bir iki ev v.s ye el konulması maksadı hasıl etmez.

Balyoz, Poyrazköy ve İnternet Andıçlarının gemiyi azıya aldıkları dönemde iş başında bulunan ve hazırlanan Andıçlara imza atan dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında Mahkeme, gereğinin takdir ve ifası için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

Evet bu duyurudan sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İlker Başbuğ hakkında inceleme başlatacaktır.

O soruşturmada İlker Başbuğ ifadeye çağrılacak ve olan biten kendisine sorulacaktır.

Ve, İlker Bey,

a)         Senin Karargahında Dursun Çiçek tarafından hükümeti devirme ve irtica ile eylem planları hazırlanırken,  durumun farkında mıydın, değil miydin?

b)         Basın toplantıları ile gelişmeler hakkında açıklamalar yaparken çok ciddi hareketlenmelerden haberin var mıydı?

 

c)         Dursun Çiçek’in hazırladığı belgeye kağıt parçası dedin, bunu söylerken, Dursun Çiçek’i çağırıp dinledin mi?

d)         Ona niye böyle bir belge hazırlayıp hazırlamadığını sordun mu?

 

e)         Sordu isen sana ne söyledi, ben bunu yapmadım, ortaya atılanlar iftiradan başka bir şey değil mi dedi, yoksa, ben bunu üstlerimin verdiği emir üzerine mi gerçekleştirdim dedi.

f)          Bu belgenin sahte olmadığı ortaya çıktığına göre Dursun Çiçek’in sana söylediklerinin büyük önemi var. Dursun Çiçek’in sana yalan söylemesinin imkanı olmadığına göre, sahte olmadığı ortaya çıkan bu belgeye sen neden kağıt parçası dedin, neyin üzerini örtmeye çalıştın.

 

g)         Poyrazköyde gömülü bulundukları yerden çıkarılan silahlardan sadece bir tanesinin boş, diğerlerinin kullanıma hazır lav silahları olduğu ortaya çıkmış olmasına rağmen, bir boş lav silahını ele alarak, neden bu bir borudur dedin, gerçekleri herkesten çok senin bildiğin bir vakıa iken, niye bazı şeyleri gizlemeye çalıştın?

Genelkurmay 2.Başkanı Hasan Iğsız bu İnternet Andıcı ve Kara Propoğanda sitelerinin kurulup işletilmesinden tutuklu bulunuyor. O Andıç belgesinde konunun komutana arz edildiği ve bu sebeple İlker Başbuğ hakkında işlem yapılması isteniyor. Savcılık Genelkurmay başkanlığından Andıç belgesinin onaylı örneğini istediği zaman, İlker Başbuğ da, Hasan Iğsız gibi tutuklanabilir ve bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ihtilalsiz olarak bir Genelkurmay Başkanının ilk tutuklanması olarak tarihe geçer.

Bu arada 1980 ihtilalini yapan Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında da iki defa müebbet ağır hapis istemli davalar açıldı.

Adamların ihtilal yaptığı yetmiyormuş gibi, bir o taraftan bir bu taraftan asmalar, henüz 18 yaşını doldurmamış çocukların yaşını büyüterek idam etmeler elbette karşılıksız kalmazdı.

Şimdiye kadar ihtilal yapanların veya bu tür girişimlerde bulunanların genellikle hesabı ukbaya kalırdı. Ama artık iş öyle değil, Türkiye insanı çok bilinçlendi, başına bugüne kadar örülen çorapların farkına vardı. Hesapların hep ötelere bırakılmasının gözleri kör ettiğini ve dönme dolap gibi başına iş açıldığını gördü ve bu defa hesabı ben göreyim dedi.

İşte şimdi o hesap görülüyor.

Ama hiç anlamadığım iki şey var.

Bunlardan birincisi neden 28 Şubat döneminde yapılanlar gündeme taşınmıyor,

İkincisi 27 Nisan Bildirisini yayınlayarak ülkeyi tam bir kaosa sürüklemek isteyen yaşar büyükanıt hakkında bir girişimde bulunulmuyor.

Yaşar Büyükanıtın hazırlayıp Genelkurmay Başkanlığı adına daha düne kadar internet sitelerinde sergilenen balyozdan beter laflar, ithamlar, onun görevi gereği mi idi? Bu eylem failleri hakkında neden işlem yapılmıyor, bilmek istiyoruz.

YENİ YIL MESAJI: Hz.İsa Aleyhisselamın doğumunun 2012 nci yılına girdik. Dün bu geceyi kutlayanların nerede ise yüzde yüzü kafayı çekti. O melanet şişede durduğu gibi durmadığından, faillerine nice fecaatler yaptırdı. Bu gecede kutlama yapan Müslümanlar da Hırıstiyanlar gibi rakıyı şaraba vurdular. Hiç kuşkunuz olmasın ki, bu işe en çok Rabbimiz tarafından yanına alınan Hz.İsa Aleyhisselam üzüldü. Hz.İsa Aleyhisselamı bu kadar üzmeye kimsenin hakkı yoktur. Olaya bu açıdan baktığımızda, dinimizde haram olan işlere bu kadar bulaşan Müslümanların hali haraptır. Bu gece keşke Kiliseleri ve Camileri doldurarak, o kutlu doğumu tes’id etseydik. Allah’ın bizim aramıza da bu kutlu insanlardan gönder deseydik. Keşke onlar gibilerini görme şerefine nail olsaydık. Böylesi günleri görme ümidiyle 2012 yılının hayırlar, bereketler getirmesini diliyorum.