KAPATMA KAZANDIRIRMIŞ(1)

Atatürk ve arkadaşları tevhidi tedrisat kanunu çıkarttıktan sonra o dönemin bütün eğitim kurumlarını kapattılar ve bu millet bir anda kuru bir cehaletle karşı karşıya kaldı. Acısını hala çekiyoruz.

Arkadaşımız Mustafa Elitaş her Cuma olduğu gibi bu Cuma günü de TBMM si camisinde Cuma Namazı kıldıktan sonra yaptığı açıklamada, dershaneleri kapatmak kaybettirmez kazandırır dedi.

Şöyle düşündü herhalde, cemaatin oyları gider, ama onlara karşı laik, seküler kesimlerin oyu bu sebeple bize gelir. Böylece kayıp değil kazanmış oluruz dedi. Öyle olsa bile gönlünüz bu taksime razı gelecek mi kardeşim. Hani Allah “siz bütünü ile onlar gibi olmazsanız, sizi asla kabul etmezler” diyor ya. Bu da işte o hesap.

Üzerlerine bir tişört giydirilerek, işte bu çocuğa Üniversiteyi biz kazandırdık diyen dershaneler, gerçekte okulların başarılarının üzerine mi yatıyorlar, bunun eni konu araştırılması lazım.

Okulda başarılı olan öğrencilerin dershanelerde de başarılı olması kaçınılmaz.

Peki okulda başarılı olan öğrencilerden kaçta kaçı dershaneye gidiyor, ne kadarı hiç dershaneye gitmeden Üniversitede istediği bölümü kazanıyor, bunların ciddi manada araştırılması lazım.

Ancak okulda başarılı olsalar da dershaneye gitmeyen hemen hemen hiç öğrenci olmadığından, bunların okul başarısı ile mi, yoksa dershanenin özel katkısı ile mi Üniversiteleri kazandıkları bilinmiyor.

Bilinen bir husus var, en başarılı okullarda öğretmenlik yapan kişilerin çocukları da dershanelere gidiyor. Demek ki, bu konuda bir açık var, Devlet okullarında kapanması mümkün olmayan bu açığı Dershaneler kapatıyor.

Şer yuvalarının kapatılmasını milletin kahir ekseriyeti hiçbir şekilde yadsımaz. Mesela bu ülkede umumhaneler var, kapılarında devletin polisi nöbet tutar, kapatılsa, kapatılabilse kimsenin umurunda olmaz. Yöneticiler özellikle sağlık, ahlak v.s gerekçelerle buraları pek ala kapatabilirler. Basına yansıdığı kadarı ile biliyoruz, kimi belediye başkanları buraları kapatmak istediklerinde, bazı yerlerden sesler yükselir, fuhşu ülkenin her tarafına mı yaymak istiyorsunuz, bırakın belirli bir yerde yapsınlar ve böylece memleketin her tarafı böyle pisliklerin göründüğü yerler olmasın amiyane gerekçesine sığınılır. Aslında bu çaresizliğin hamakat derekesinde hoş görülmesini istemekten başka bir şey değildir. Ne demek ülkenin her tarafı fuhuş yuvasına dönecek. Memleketin polisi, zabıtası ne güne duruyor. Onlar gerekli tedbiri alamaz mı?

Meyhaneler, barlar, pavyonlarda bu milletin evlatları heba olur gider. Memleketin yavrularını buralara düşüren çeteler var. Ve nasıl bir çark çevriliyor ise, ne bu tür melanet yuvalarının sermayeleri ve ne de bu sermayeleri tepe tepe kullanan sergerdeleri hiç eksik olmaz.

Bu ülkede yasak olmasına rağmen kumarhaneler var. Hemen her kahvehanede maalesef her an çeşitli adlar altında kumar oynanır. Bunları engellemek bugünün yöneticilerinin en büyük görevi iken, öylesine ciddi manada bir mücadeleden söz eden var mı bilmiyorum.

Yöneticilerimiz, biz kimsenin hayat tarzına karışmak istemiyoruz. Herkes istediği biçimde yaşasın diyorlar. Hani hatırlarsanız içki satışının gece saat 22.00 den sonra yapılmasına ilişkin yasa bile çok büyük tartışmalara sebebiyet vermiş, insanların özel hayatına karışmak kimin hakkı teraneleri almış başını gitmiş, ardından yasa yapıcıları biz, içki satışlarını kesinlikle engellemiyoruz, böyle bir niyetimiz yok, biz sadece dünyanın hemen her ülkesinde olduğu gibi belirli bir saatten sonra bu satışları engellemeye çalışıyoruz, isteyen bu saatten önce gitsin içkisini alsın içsin diyerek, salvolardan kurtulmaya çalışmıştı.

Son 11 yılın iktidarında temel hak ve hürriyetler konusunda çok büyük atılımlar yapıldı, kararlar verildi, kanunlar çıkartıldı. Özellikle insanların vazgeçemeyecekleri, devredemeyecekleri, şahıslarına sıkı sıkıya bağlı hürriyetlerin özünü dokunulamayacağı, serbest teşebbüs hürriyetine engel olmanın bu memlekete kaybettirdikleri çok güzel izah edildi ve insanlar daha önce adından söz edilmesi halinde bile burunlarından soludukları meselelere mülayemetle yaklaşmak zorunda kaldılar. Daha doğru deyimi ile böyle bir erdemi göstermekte bir beis olmadığını gördüler.

2008 yılında iktidarının yeni bir seçim zaferi ile taçlandığı, yeni bir anayasa yapma imkanının doğduğu günlerde Ak Partiye bir anda kapatma davası açıldı. Bendenizin de sanık olduğu o davada Türkiyenin içinden ve dışından birçok duyarlı kurum, kuruluş, devlet yetkilisi bu davaya karşı çıktı. Halkın iradesi ile iş başına gelmiş bir iktidarın bir savcının talebi ile ortadan kaldırılamayacağı, partiye yöneltilen isnatların siyasi olduğu, o açıdan halkın iktidara getirmiş olduğu bir partiyi ancak yine halkın alaşağı edebileceği çok sık vurgulandı. Cansiperane bir mücadele verildi. Ama öyle anlar oldu ki, artık partinin kapatılmasının an meselesi olduğu ortaya çıktı. Çünkü derin ahlaksız irade o yönde tecelli etmiş, karar verilmişti. Parti yetkililerinin masalarını toplamaya başladıkları bile konuşulanlar arasında idi.

(devamı yarın)