KAPATMA KAZANDIRIRMIŞ(2)
İşte o günlerde adına cemaat, hizmet, vakıf her ne ise söylenen o insanlar gazeteleri, televizyonları ile canla başla mücadele verdiler. Halkın yapılmak istenen bu son zulme geçit vermeyeceğini açıkladılar. Allah’a şükürler olsun, son anda bir asker üyenin oyunun lehe tecelli etmesi üzerine, parti kapatılmaktan kurtuldu. Ardından o sergerdanlara karşı inanılması zor bir mücadele verildi. Yaptıkları bütün pislikler bir bir orta yere serildi. Gizli konuşma tutanakları televizyonlarda fahş oldu. Partiye ve Cemaate karşı ıslak imzalı askeri eylem planı yakalandı. Bunlar günlerce televizyonlarda milletin fehmine sunuldu. Sonunda Askeri vesayet denilen rezalet kısmen de olsa kaldırıldı. Hükümet rahat bir nefes aldı. Millete karşı ihanet etmek için yola koyulmuş olanlar Mahkemelerde yaptıklarının hesabını verdiler.
Dalga dalga gelen operasyonlar, hiç tahmin etmeyeceğimiz şekilde “yeter artık” denilerek sonlandırıldı. İşin sivil ayağına dokunulamadı. Hakimler, Savcılar yerlerinden edildiler, operasyonları düzenleyen emniyet mensupları Anadolunun çeşitli illerine tayin oldular. Ardından gizli kasetlerin yayınına engel olan yasa çıkarıldı ve bunu yapanlara 5 yıldan başlayan cezalar verileceği hükme bağlandı.
Ak Parti kendisi hakkında ihtilal girişiminde bulunanların gizli konuşmalarının fahşolması üzerine ayağındaki prangalardan kurtuldu. Ama ardından böyle bir yasa çıkardı. Ve sebebini kimse anlayamadı.
12 Eylül 2010 referandumu ve ardından 2011 yılında yapılan seçimler için cemaat var gücü ile gece gündüz çalıştı. Hatta mezarlarda yatanların bile oy kullanması mümkün ise kullansın denilerek, oy kullanma imkanı olanlara hayatları boyu unutamayacakları bir görev verildi. Ellerindeki son kuruş parayı uçak biletine yatıran gencecik çocuklar dünyanın dört bir yanından gelerek Ak Parti için oy kullandılar.
Şimdi hizmetlerinin temeli olan dershanelerin kapatılmasının kardeşlerinin eli ile olmasını kimse akledemiyor. Sebebini bir türlü anlayamıyor.
Ortada olan bir tek gerekçe var. O da biz bu milletin fakir fukarasının parasını götürüp dershanelere vermesini kabul edemiyoruz sözü.
Geçen gün bir örnek verdim ve bu örnekleri üretim safhasında çalışan hangi çiftçiye sorsanız aynı şeyi söyleyecektir. Afyon’da elma üretimi ile meşhur bir bölgede, ki en az üretenin 100 tona yakın elması olurmuş, üretilen elmanın kilosu 30 kuruşa gidiyormuş. Oysa bizler bu elmayı marketlerde asgari 3-4 liraya alıyoruz. Çiftçi her türlü desteğe rağmen ürettiğinin karşılığını alamamaktan ötürü şikayetçi. Aracıları önlemek elbette yönetimin görevi. Peki bu başarılabiliyor mu? Neredeee. Kim onlara karışabilir ki. Serbest piyasa derler geçerler.
Dershanelere verilen para meselesi, bu kurumların kapatılması için yeterli bir gerekçe oluşturmuyor. Devletin kurumları var, gerekli araştırmayı yaparlar ve fakir fukara öğrencilerin kurs ücretlerini öderler. Hani şimdi bu dershaneler okula dönüşsün, her öğrenciye biz bir miktar nakit parayı okula ödeyelim, boş kontenjan kalırsa onu da biz maliyeti itibariyle tekeffül edelim deniliyor ya. Neden bu ödeme planı dershaneler için yapılmıyor. Zira yapılan çok kısa bir araştırma sonucunda 3100 küsur dolayında bulunan dershanelerin sadece 263 ünün okula dönüşebileceği ortaya çıktı. Demek ki dershaneler bu ihtimalde okula dönüşemeyecek ve kapanma durumu ile karşı karşıya kalacaktır. Diyarbakır’daki hayatımda okul v.s işleri ile çok uğraştığım, Ankaraya geldikten sonra da ilçem Çermikte bir okul yaptırarak devlete teslim ettiğim için biliyorum, bunlar basit işler değil. Düzgün bir okul birkaç trilyondan/şimdiki Milyondan/ aşağı olmaz. Bu paralar öyle kolay elde edilecek paralar değil. Hem hizmet dershanelerinin öyle para pulu olan sahipleri yok ki? Herkes bir kenarından tutmuş, işi bu seviyelere getirmiş. Diyarbakırda görev yapan öğretmen arkadaşım televizyonda anlatıyordu, hani kazandığımız milyonlar nerede. Biz öyle paralar kazansak gökdelenli yerlerimiz olmaz mı idi? Bizler hala kirada hizmet veren insanlarız derken, ağlamamak için kendisini zor tutuyordu.
Bir arkadaşım niye İngizilce kursları kapatılmıyor. Bu ülkede ilkokuldan başlayarak, Üniversite son sınıfa kadar İngilizce ders verildiği halde, okulu bitirip de İngilizce konuşan bir öğrenciye rastlamadım. Ama bu kurslar demek bir ihtiyacı karşılıyor ki, kimse kapatılsın demiyor. İngilizce kursları, Almanca kursları devam edecek, KPSS sınavları için kurslar devam edecek, Etüt Merkezleri, Okuma Salonları devam edecek. Diğer kurslar kapatılacak. Bu çelişkiyi kim nasıl izale edebilir. KPSS sınavları için okullarda verilen eğitimden sorular sorulduğuna göre, neden bu kursların devamına karar veriliyor? Okullarda eğitim yeterli ise okuma salonları niye açık kalacak, etüt merkezleri niye kapanmayacak? Bu soruların makul bir izah tarzı yok dedi.
Hizmetin bitmeyen tükenmeyen bir para kaynağı mı var ki, Etüt Merkezlerinde, Okuma salonlarında görevlerine devam etsinler. Üniversite kurslarından gelen paralarla buralar finanse ediliyor, böylece fakir fukara onbinlerce öğrenci eğitim hayatına devam ediyordu. Kursların kapanması demek, bu okuma salonlarının ve etüt merkezlerinin de bir anlamda can damarının kesilmesi anlamına geldiğini herkes görüyor.
Sonra Ak Parti bu iki yıl içerisinde üç seçim yapacak. Siyaset yaptığımız için biliyoruz, bize oy vermeyeceklerini bile bile nice insanların ayağına gittik, yüz suyu döktük. Oysa burada milyonlarca sizin müttefikiniz var ve bunlar sadece sizin için değil, fisebilillah bir şekilde yola koyulmuş insanlar, neden bunların ilencine sebep olacak bir adım atılıyor, gerçekten kimse akledemiyor.