KAYGIMIN SEBEBİ VE BİR ÇARE

Başka hiçbir şey için değil, sadece kaygımdan yazdım diye bitirmiştim, Cuma günkü yazımı.

Perşembe günü her şey yolunda gözüküyordu.

Ama Cuma günü,

/Cari açık ile ilgili yazımın çıktığı gün/ Başta Avrupa borsaları olmak üzere Türkiye’de de İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında hisse senetleri % 5,5 değer kaybına uğradı.

Birçok uzman Borsada, kritik eşik olarak gördükleri 56.500 seviyesinin altına düşmeyi, hayal kırıklığı olarak değerlendirdi.

Dolar fırladı.

Altın tavan yaptı. 24 Ayar Külçe altının gramı 94 tl yi gördü.

Allah’tan borsada son işlem günü idi. Ardından iki günlük hafta sonu tatili geldi.

Şimdi herkes dört gözle Pazartesini bekliyor.

Cuma gününü düşüşle kapatan Borsanın, Pazartesine büyük bir moralle girmesi için bir sebep gözükmüyor. Çünkü hafta sonu tatilinde dünya ticaretini etkileyen olumlu bir gelişme tabiî ki olmadı.

Zaten iki gün/hem de tatil/ içerisinde ne olabilirdi ki.

Dünyanın en büyük ekonomisine sahip ABD nin 14 Trilyon Doları aşan dış borcunun olduğunun belirlenmesi, bu borcu çevirmek için ekonominin gerekli dinamizme sahip olmadığının anlaşılması,

Ve,

ABD ekonomisinin resesyona/durgunluğa/ girmesi yönünde kuvvetli belirtilerin ortaya çıkması tüm dünyanın telaşa düşmesine sebep oldu.

Avrupa’da iflas noktasına gelen Yunanistan’ın ateşinin söndürülmesi için, EURO bölgesinin/İngiltere hariç/yüz milyarlarca Euro’luk yardım paketini açmasından sonra, ABD den yuvarlanmaya başlayan kartopunun, kendisinin değil, esintisinin bile ne kadar tesirli olacağının anlaşılması, diken üstünde olan İtalya ve ardından İspanya’yı etkisi altına alacağının anlaşılması, işlerin Arap saçına dönmesine sebep olmaya başladı.

Bu esintinin dalgaya dönüşme istidadında olup olmayacağı Pazartesinden itibaren görülecek.

Fırtınaya dönüşme istidadındaki dalganın uğultuları evlerimizin pencere kenarlarından çıkan sesle, geldim, geliyorum diyor.

Tabii ki şom ağızlılık yaptığımı zannetmiyorum, ama, esinti, dalgaya, dalga fırtınaya dönüştüğünde, olay bizi de kesinlikle etkileyecektir.

Bu işler olurken her ne kadar bizden kaynaklanan bir olay yok desek de, kazın ayağının arka yanında bizim de izlerimiz var.

Zira şu anda dış dünya ile yaptığımız ticari ilişkilerde 55 Milyar dolar civarında bir cari açığımız var.

Cari Açığın, alışverişte başkalarına taktığımız BORÇ olduğunu tek kelime ile izah etmiştim. Cari açıkta hep söylenen şey şudur. Çark döndüğü sürece Cari açık önemli değil.

Tabii ki çark dönüyordan anlaşılması gereken, borcum var ama dükkan çalışıyor, ödememe gibi bir tehlike yok demektir.

Ya dükkan çalışmaz ise, yani senin de borç verdiğin kişiler vereceklerini getirmez ise, senden mal almayı keserlerse, işte o zaman yandı gülüm keten helva. Yani iflas, yıkım, işsizlik, yoksulluk, açlık, sefalet, intihar, kavga, gürültü, patırtı, sen yedin ben aç kaldım ve daha neler neler…

Cuma günkü yazımda da belirttiğim üzere, biz dünya ticaretine entegre olmuş, özellikle batılı ülkeler ile yoğun ticari ilişkileri olan bir ülke konumundayız.

Adamlar harcamalarını kısarak tasarrufa gittiklerinde, Türkiye’deki fabrikaların büyük çoğunluğu işlemez hale gelir, iş durdurmalar, işçi çıkarmalar başlar.

Ürettiği elinde kalan, maaşını alamayan, borcunu ödeyemez

Bankalardan borçlanma suretiyle ev alan, araba alan, yazlık ev alan, kredi kullanan kişiler maaşlarını alamadıklarından borçlarını ödeyemez hale gelirler.

HEPSİNDEN ÖNEMLİSİ YATIRIMLAR DURUR.

Bütün bu durumların farkında olan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, Cuma günü yaptığı toplantıda hem kredi faiz oranlarını, hem de Bankaların döviz cinsinden Merkez Bankasında tutmaları gereken munzam karşılıkların oranını % 6 dan, % 5,5 a düşürdü.

Merkez Bankasının aldığı bu kararları tabii ki size izah etmem lazım.

Merkez Bankasının almış olduğu Kredi faizi oranlarını düşürmekle, bankalardan kredi kullanan kişilerin korkmadan, çekinmeden kredi kullanmalarını ve yatırım yapmalarını sağlayacak bir karardır.

Bankaların Merkez Bankasında bulunan döviz cinsinden munzam karşılık oranları olan % 6 dan, % 5,5 a düşmesi ile 950 Milyon dolar civarında bir paranın piyasaya çıkmasına imkan verdi.

Yani Bankalar bir milyar dolar civarında bir parayı yatırımcılara kredi olarak kullanma imkanı buldu.

Aslında ekonominin ısındığı zamanlarda, piyasaların ateşinin sönmesi için faiz oranları arttırılır, Bankaların merkez bankasında tuttukları döviz cinsinden munzam karşılıkların oranı yükseltilir. Böylece piyasadan para çekilir, herkesin kendisine çeki düzen vermesi istenir. Ama bu defa öyle olmadı Merkez Bankası Türkiye ekonomisine, daha doğru bir deyim ile Türkiye Hükümetine, olan güvenini ortaya koymak için, piyasaya para pompalanmasına neden olacak kararlar aldı.

Hükümetin Ekonomi Bakanları ardı arkasına yaptıkları açıklamalar ile Merkez Bankasının aldığı kararları olumlu karşıladıklarını beyan ettiler.

Şimdi Türk Sanayicisine ve iş adamına düşen en önemli görev, Ak Parti İktidarlarının ekonomide sağladıkları güven ve istikrarı boşa çıkarmamak ve farklı olduğumuzu ortaya koyup, yatırıma yönelmek.

Hani hem kredi faizleri düşmüş iken, kredi kullanayım, bunu bir yerlerde tutayım(mesela dövize yatırayım, altın alayım, repo yapayım) denirse, keten helvanın altı değil, üstü de yanar.

Nasıl olsa istikrarsızlık var, bu dönemde yatır mı yapılır diyenler gerçekten yanılır.

Bu istikrarsızlık döneminde yatırım mı yapılır diyenler, gözlerini ABD ve Avrupa’ya dikenlerdir.

Avrupa ve ABD nin haricinde bir dolu dünya var. Gidenler anlatıyor, koca Afrika kıtasında sizin satacağınız hemen her şeyi almaya hazır onlarca ülke var.