KEŞKE DEMEDEN
Bayram öncesi son yazımın başlığı “dünyanın sonunu getirmek için bu kadar acele etmeyin” di.
Birinci dünya harbinin herhalde akıl almaz sonuçlarından bir tanesi, dış dünyada yapay bir halde yaşayan Yahudi Unsurlarının ete kemiğe büründürülerek getirilip İslam ülkelerinin bağrına yerleştirilmesi oldu.
1967 Arap İsrail Savaşı çok bilinçli bir şekilde çıkarıldı ve İsrail’in bu coğrafyada varlığı pekiştirildi.
O savaşta nasıl oldu ise Mısır ve Suriye Uçakları yerlerinden bile kıpırdayamadılar. Bulundukları yerlerde İsrail Savaş uçakları tarafından vuruldular.
İsrail o günden bugüne elbette çok mesafe aldı.
Onun kadar olmasa da İslam ülkelerinin elinin armut toplamadığı biliniyor.
Konvansiyonel nitelikli İsrail Lübnan/Hizbullah/ savaşında, İsrail’in ne çok yara aldığını, yani İsrail ordusunun yenildiğini herkes gibi biz de gördük.
İsrail almış olduğu o yaradan sonra, zaman zaman Devletlerle karşı karşıya gelmektense, kendi mahallesinde efelenmeyi daha bir önemsiyor.
Sabra da, Şatilla da, Gazze de nice katliamlar gerçekleştirdi.
Onun bu saldırılarını Arap ülkeleri doğrudan kendilerine yöneltilmiş eylemler olarak görmediklerinden/zahir gözleri kör olmuş/ bir karşı harekete geçmediler.
İsrail de Lübnan işgalini sonlandırmak için başını Hizbullah’ın çektiği ordu karşısındaki mağlubiyetini unuttu. Sabra’da, Şatilla’da ve Gazze’de inanılması imkansız katliamlara imza attı.
Ardından Türkiye’ye ait Mavi Marmara gemisinde 12 vatandaşımızı öldürüp, bir karşılık ta görmeyince, yeniden mahalle kabadayılığına soyundu.
Şimdi çıkmış “İran Nükleer tesislerinde bomba yapacak duruma geldi, bunun önünü almak için ya ABD ile veya ABD siz İran’ı vurma seçeneğini masalarında tuttuklarını” açıkladı.
İsrail şöyle düşünüyor. Dünya ülkeleri arasında İslami Şuurlanma bakımından İran gibisi yok. Eğer İran, nükleer başlık taşıyan/atom bombası/ bir silah üretir ise, ilk işi İsrail’i vurmak olacak. İsrail’in habersiz vurulması, zaten bir avuç olan nüfuslarının tümden yok olması anlamına geliyor. Bu durumda yapmamız gereken, o bizi vurmadan biz onu vuralım, hem mahalle kabadayılığımız sürsün, hem de bir daha kimsenin bize yan gözle bakmasına sebep olacak tavırlar kimse tarafından gösterilmesin.
Aslında İsrail’in bu vehmi kadar büyük hata olamaz.
İran, İsrail’i nükleer silahı ile vuracak da, dünya ülkeleri İran’ın bu yaptığını yanına kar bırakacak… Yani böyle bir şey imkansız. Zira İran kendisine saldırılmadığı sürece, bir başka ülke ile savaşmayı “hoş gören” ne bir fikre ve ne de bir inanca sahip. Bunun bir örneğini gösterecek vicdan sahibi yoktur.
Burada İsrail’in afra, tafra yapmayı bir kenara bırakması lazım.
İsrail bırakın İslam ülkelerinin kendisinden olan taleplerini, sırf BM lerin kendisi hakkında almış olduğu kararları yerine getirsin yeter. Yani İsrail BM ler kararlarında belirtildiği şekilde 1967 sınırlarına çekilir, Filistinlilerin Başkenti Kudüs olan bir Devlet kurmasına razı olur ise, hiç kuşkusuz hem Arap ülkeleri tarafından ve çok zor gibi görünmesine rağmen, hem de İran tarafından tanınacağına, bağımsız bir Devlet olarak varlığını sürdüreceğine kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Burada İsrail’in zoruna giden nedir?
İşgali altında bulunan topraklardan geri çekilmek mi,
Filistinlilerin kadim topraklarında bağımsız bir Devlet kurma hakkı mı,
Kudüs’ün bu Devletin Başşehri olmasını engellemenin hiçbir zaman mümkün olmayacağı konusunda uluslar arasında kabul görün kanaat mi?
Görüldüğü üzere İsrail gerçekten ipe un seriyor ve inadında boş yere ısrar ediyor. Ben Filistin Topraklarını işgal ettim, daha da ederim, silahsa, silah, vurma gücü ise, vurma gücü her şeye sahibim, sonuç ta benim dediğim gibi olacak yolundaki inancında milim sapma olmaması şımardıkça şımarmasına sebep oluyor.
Hani bizde bir söz var. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüsünde yakayı ele verir.
İsrail’in İslam ülkelerine, Filistinlilere yaptıklarından sonra İran’ı vurma niyeti onun saldırganlığı konusunda dünya milletlerini intibaha getirmiş durumda.
Siyasetteki kabiliyetine çok ehemmiyet verdiğim Rusya Dış İşleri Bakanı Sergei Lavrov, Bayram içerisinde verdiği bir demeçte, İsrail’in İran’ı vurmak gibi bir eyleme girişir iken çok iyi düşünmesi gerektiğini, böyle bir eylemin tahmin edilmeyecek sonuçlar doğuracağını açık bir şekilde ifade etti. Evet bendeniz de Bayram öncesinde aynı konuya değinmiş ve böyle bir hareketin dünyanın sonunu getirmede oynayacağı role işaret etmiştim. Aklın yolu bir. Yerel medya kuruluşunda dile getirilen görüşlerle, dünya devi Rusya Dış İşleri Bakanının fikri aynı noktada birleşiyor ise, İsrail’in atacağı adımlarda her şeyi çok iyi düşünmesi lazım.
Kaldı ki, İran Cumhurbaşkanı Ahmedi Necad konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, bize hasım olanların ağızlarından burunlarından atom bombası fışkırıyor, biz bir iki tane yapsak ne olacak. Yani eğer söz konusu savaş bir atom bombaları savaşı olacak ise, dünya İsrail’in sonsuza dek atacağı atom bombalarına seyirci kalmaz. Ama durum böyle olmayacak ise, İsrail iyi bilsin ki, biz savaşı Tel-Aviv’de yaparız dedi. Yani savaş İran topraklarında değil, İsrail’in bağrında gelişir demeye getirdi.
Fransa Devlet Başkanı Sarkozy, İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu’nun yalanlarından bıktığını ABD Başkanı Barack Obamaya söylemiş, o da “onun yalanlarımı, ben onunla her gün uğraşmak zorunda kalıyorum, yani bitmez tükenmez yalanları ile her gün karşı karşıyayım” demiş.
Peki ne olmalı diye soracak olursanız, diyeceğim şey şudur:
Fransa, İngiltere , Almanya, Rusya, Çin ve tabii ki ABD hepsi bir araya gelsin İsrail’i barış masasına oturtsun, Filistinlilerin dünya uluslarınca kabul edilen hakları teslim edilsin ve dünyanın karşı karşıya kaldığı bu en büyük sorun temelinden çözülsün.
Peki Türkiye ne yapsın? Bu makaleyi İbraniceye çevirsin, İsrail’e yollasın.