KİM YALAN SÖYLÜYOR İSE ALLAHIN LANETİ ÜZERİNE OLSUN DESİNLER

28 Şabat/Şubatın/ mezata çıkan ipliği elden ele dolaşmaya devam ediyor.

Pandoranın kapağı açıldı, durun bakalım çarşı pazara bu adamların daha ne herzeler yediği ortaya dökülecek.

Can Ataklıyı bırakın kendi ölçülerimin insanı, batılı anlamda yetişmiş, batı değerlerine bağlı, batı kültürünün hoşgörüsünü en önemli refleks edinmiş insanlardan bile görmem.

Ama adam bir yerlerde yer yurt edinmiş, önemli bir medya organizasyonunun içerisinde bulunduğundan ister istemez bazı şeylere tanık olmuş, şimdi yeri gelmiş bunu ifşa ediyor.

Can Ataklı’nın bu ifşaatını doğrusu, geç kalmış bir günah çıkartma olarak görüyorum.

Papazlar yerse.

28 şubat sürecinin Ergenekon yargılamasına bağlı olarak kirli çamaşırlarının fahşolması, bir çok kişinin yüzünün de kızarmasını beraberinde getirdi.

Şimdi taraflar biri birlerini, hatta en yakınlarını şerefsizlik yapmakla suçluyorlar.

Can Ataklı o dönem Doğan Meyda Gurubunun Amiral Gemisi olan Hürriyet gazetesinde çalışan Zafer Mutlu ve Ertuğrul Özkök’ün kendisini çağırdıklarını, arkadaş bak elimizde Bakan Bahattin Yücel ile ilgili olarak 5-6 tane yolsuzluk dosyası var, bu adam senin yakın arkadaşın, çağır konuş ve istifa etmesini sağla, yoksa elimizde olan belgeleri yayınlayacağız derler.

Can bu, öyle yaş tahtaya ayak basar mı? Ertuğrul Özkök ve Zafer Mutlu’nun Bakan ile ilgili yolsuzluk dosyalarını görür, belgeleri inceler ve  hemen Bakan Bahattin Yücel’e gider, daha doğrusu Bahattin Yücel durumdan haberdar olunca, onu evine çağırır. Oturur konuşurlar.

Bahattin Yücel durumun vehametini anlayınca, o günlerde henüz küçük yaşta olan iki küçük çocuğunu(VAH YAVRULARIM) yataktan kaldırır ve “bakın evlatlarım şu masum babanıza büyük bir iftira ve çamur atılıyor, yarın bir gün bu çamurları gazetelerde görürseniz, sakın elinizi sürmeyin, o çamur babanızın hamurudur/ öf yani çamurudur/, elinizi dokundurmak zorunda kalırsanız, babanızın çamuru da olsa, sakın oranıza buranıza sürmeyin, çamur çamurdur işte, ama şunu bilmenizi istiyorum, gazete köşelerinde yayınlanacak olan o çamurla benim bir ilgim yoktur, yalandır ve iftiradır, olayı benden duyun, zaten biraz sonra yine yatacaksınız, yüzünüzün kızarıklığı yarın sabaha kadar geçer, çevrenize karşı gardınızı ona göre alın, bu iş hamur at çörek olsuna benzemiyor, basbayağı çamur işte, yarın atılacak ve hiç kuşkunuz olmasın izi kalacak” der, böylece aile hakkında büyük bir fitnenin önüne geçmek için, geceden geci yok, yarından tezi yok İSTİFA eder.

Bu olay Ahmet Ha-kan’ın CNN de ki programında dile gelince, Amiral Gemisinin sahibi olarak Aydın Doğan telefonla programa bağlanmış, ne de olsa Gümüşhaneli almış sazı eline bakalım ne söylemiş:

 "Ben tartışmaya girecek değilim ama bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Can Ataklı, Hürriyet gazetesi Turizm Bakanı istifa etsin diye haber göndermiş dedi. Ertuğrul Özkök de Zafer Mutlu da eğer böyle bir şey söylemişse şerefsizlik, ahlaksızlık yapmıştır. Eğer böyle bir şey yapılmışsa yarın Özkök'ü hepimiz idam edelim.

Bana göre Can Ataklı hezeyan halinde. Bunu yapmamak lazım. Medya patronları orada yok diye her şeyi medyaya yüklemek haksızlıktır. Türkiye'nin en namuslu kesimi bence gazeteciler ve gazetelerdir. Gazeteleri böyle hükümetleri düşüren bir şekilde yansıtmak, kamuoyun önünde bu kadar küçük düşürmek da doğru değil, bunu kınıyorum. Bu yaştan sonra oraya çıkıp tartışamam ama herkes gelsin tartışalım. 28 Şubat'ta siviller görevini yapmamış, basın da haber peşinde koşmuş, bazen de hatalar yapmış. Sincan'da tankları yürütenler görevden alındı mı ki biz suçlanıyoruz. Ben fazla uzatmak istemiyorum. Ama bu haksızlığı da yapmayın. Bana kalırsa Can Ataklı bir hezeyan halinde konuşuyor ve hata ediyor. Kahraman olmak istiyor ama aslında mesleğe zarar veriyor. Beyaz kağıt gibiyiz ama bize çok laf atıyorlar. Çünkü en kolayı medyayı suçlamak. Kim kartel kurdu da başkalarını kovdurmak öldürmek için çalıştı."

Bu laflara ne söylenir, yağsız pilav mı yenir? Ama yine de bir şeyler söylemek lazım.

İşte o sözler ve karşılıklı atışmalar.

 "Çok üzülerek dinledim Aydın Bey'i. Kendisi en eski medya patronudur. Hezeyan sözü beni çok üzdü. Kahraman olmak gibi bir niyetim de yoktu. Ben tanık olduğum şeyi anlattım, Aydın Bey'le ilgili bir şey de demedim..."

Aydın Doğan: "Benim adımı vermedin ama benim sahibi olduğum gazetenin şantaj yaptığını söylüyorsun. Böyle bir şey olması mümkün mü? Ben deli miyim, nasıl böyle bir şey yapabilirim? Ya Can, kafasında bir senaryo kurdu ya da bunu yapanlar dünyanın en büyük şerefsizleridir."

Can Ataklı: "Meslek hayatımın son günü olabilir. Ertuğrul da mesaj atıp duruyor ben öyle bir şey söylemedim diye. Ben tanık olduklarımı, bana söylenenleri anlattım sadece. Böyle şeylerin belgesi de olmaz zaten..."

Bu atışmalar üzerine bugün Ertuğrul Özkök “güya” bir istifa mektubu yayınladı. Ertuğrulun o mektubundan bazı satırlar şöyle

“Sayın patronum dün gece bir TV kanalında bana atılan bir iftiraya cevap vermek üzere bağlanmışsınız. Size her zamanki saygımla bir kez daha teşekkür ediyorum. Orada böyle bir olayın olmadığını söylemişsiniz. Bu arada da eğer Ertuğrul Özkök böyle bir şey söylemişse şerefsizdir demişsiniz.

Çok haklısınız. Doğru şerefsizdir.”

Diye yazmış, mektubun devamında da “Eğer Bahattin Yücel benim böyle bir şey söylediğimi doğrular ise, Hürriyet Gazetesindeki 25 yıllık çalışma hayatıma, tek kuruş istemeden bir çırpıda son vereceğim ve ilel ebet bir daha gazetecilik yapmayacağı diye devam etmiş.

Yıkama yağlamaları görüyorsunuz.

Ama biz işin özünü kaçırmamalıyız.

1-         Bahattin Yücel bu uyarıdan sonra mı istifa etmiş? (tabii ki oğlum Cavit senin de kafan hiç basmıyor mu? Adam evladı iyalini gece yarısı kaldırmış, bakın babanıza iftira atılıyor, sakın inanmayın modlarına girmiş, elbette bundan sonra istifa etmiştir)

2-         Eğer sen çiğ hamur yememiş isen, karnın ağrıması için de bir sebep olmadığına göre, niye istifa ediyorsun?

3-         Birisi bana gelecek, senin şöyle, söyle yolsuzluğun var, bak biz arkadaşız, Avukatlığı bırak diyecek, ben onun alnını karışlarım ve hadi ordan gerzek, sen de kim oluyorsun, benim mesleğim için böyle bir şey söylüyorsun derim, geleni de papucun teki ile kovalarım. Peki Bahattin Yücel ne yapmış, ben masumum evlatlarım diye göz yaşı döküp, mahçup gelinler gibi hem ağlamış, hem de gitmiş. Damadın evine gidince de olan olmuş.

4-         Can Ataklı yiğitse, o elindeki belgeleri atmamıştır, şimdi ifşa etsin. Ayrıca Ertuğrul Özköke yönelik iddiasında samimi ise, versin hepsini Mahkemeye, şerefsiz, merefsiz laflarını onlara yedirsin. Hukukta YEMİN DELİLİ DİYE BİR DELİL VAR. Dava esnasında Ertuğrul’a bana bunları söylemediğine dair Allah’ın, namusun, kitabın, şerefin üzerine yemin eder misin? Diye sorsun. Bu beni kesmez diyor ise

5- Şeriata gitsinler. Üç er defe karşılıklı yeminleşsinler ve son olarak

6-  KİM YALAN SÖYLÜYOR İSE ALLAH’IN LANETİ ÜZERLERİNE OLSUN DESİNLER.

Evet Can Ataklı bunları yapsın, mesleğimize yeni bir ses, yeni bir soluk, yeni bir nefes, yeni bir “şeref” katsın.

YOKSA…