KİMDİR HAİN?
Ahmet Türk’e Samsun’da yumruklu saldırı düzenleyenler, elbette vatan ve milletin bağrına zehirli bir hançer saplamış olduklarını gayet iyi biliyorlardı.
Muş’un Bulanık ilçesinde dükkanını kapattırdıkları gerekçesi ile göstericilerin üzerine silah sıkıp ölümlü ve yaralamalı eyleme sebep veren şahsın davası Samsun’a alınıyor. Ahmet Türk ve arkadraşları davayı takip etmek üzere Samsun’a gidiyorlar.Duruşma sonrası küçük bir açıklama yaparak ayrılacaklar. Tam da o sırada güya güvenlik önlemi almakla görevli kişilerin aymazlığı sebebiyle, basın mensuplarının önüne kadar gelmiş olan kişi saldırıyor ve yumruğunu atıyor.
Şahıs ifadeleri sırasında aslında Sırrı Sakık’a yumruğunu vuracakmış da, önüne Ahmet Türk gelmiş, ona saldırmış!..
Tamamen yalan. Sanki Sırrı Sakık, Ahmet Türk’ün yanında değilmiş gibi konuşuyor.
Bu yalan bile işin mecrasından saptırılması için, nasıl da bir tezgah kurulduğıunu ortaya koyuyor.
Demek bu adam yalnız değil.
Olayın hemen sonrasında birkaç kez üst üste Ahmet Türk bey açıklamalar yaptı. Aman kimse provakasyona gelmesin, ülkeyi milleti karıştırmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmesin dedi. İşin çığrından çıkmasının ne tür tehlikeleri beraberinde getireceğini, kimi zaman aleni, kimi zaman zımni olarak ifade etti.
Ama Yaydan fırlatılan Oku şimdiye kadar havada tutan hiç olmuş mu?
Ok yaydan fırlatıldı ve görüyorsunuz işte filmi kurgulayanlar nasıl da emellerine ulaştılar.
Ahmet Türk yaşını başını almış, gün görmüş devran sürmüş, acı ızdırap çekmiş,hemen her Anadolu’lu gibi hamuru çilelerle yoğrulmuş bilge bir kişilik.
Irki bağnazlık içerisinde blulunan Türk’ler için Alpaslan Türkeş ne ise, bu bağlamdaki Kürt’ler için de Ahmet Türk o.
Böyle birisine yapılan saldırı, bütün cevabi saldırıları makul hale getirmenin aracı olarak kullanılacaktı. Bu çok iyi kurgulanmış bir senaryo idi.
Şimdi esas soru şudur: Ahmet Türk’e yapılan saldırıyı planlayanlar, karşı eylemleri de palanladılar mı?
Yoksa suyu akışına bırakarak zaten bu sonucun ortaya çıkacağını, ellerini oğuşturarak beklediler mi?
Her halu karda oyun büyüktür.
Ahmet Türk’ün Samsun’da maruz kaldığı saldırı sonrasında, ardı arkasına Samsun ile ilgili saldırı ve şehit haberleri gelmeye başladı.
Önce Ladik ilçesinde 2 polisimiz şehit edildi, arkasından bir askerin şehit haberi geldi ve LİCE ABALI KARAKOLUNA yapılan bir saldırı sonrasında karakol komutanı olan teğmenin şehit haberi.
Abalı karakolunu biliyorum. Bir tepenin üzerinde ve dört bir yana hakim bir noktada bulunuyor. Diyarbakır/Bingöl Karayoluna çok yakın bir alanda. Bu karakola saldırı yapılıyor ve Samsun’lu komutan ile bir er şehit oluyor.
Bu olay bana biraz da Lice’de öldürülen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın olayını hatırlattı.
Lice Jandarma Tuğay Komutanlığına Kanas marka suikast silahı ile saldırılmış, Bahtiyar Aydın alnından vurulmuştu. Sonrası olayları biliyorsunuz Lice yakılmış,yıkılmış,dükkanlar yağmalanmış, ilçeye giriş çıkışlar yasaklanmış, CHP lideri Deniz Baykal yoldan geri çevrilerek olan biteni yerinde incelemesine imkan verilmemişti.
Şimdi de yine Lice’de Abalı karakoluna saldırı düzenleniyor, ne hikmet ise Samsun’lu karakol komutanı vurularak şehit ediliyor…
Bu saldırının gerçekleştiği gün,Tunceli ili Nazimiye ilçesi Sarıyayla Karakoluna saldırı yapıldı ve bu saldırıya ilişkin olarak çeşitli tartışmalar yaşanmaya başladı.
Bir kısım basın bu karakola niçin zamanında destek verilmediğini,hızlı terör tırmanışından ötürü endişelerini dile getirdiler. Ve bazı sorular sordular.
1-Demokratik sürecin işlemesinden (örgüt dahil) kimler rahatsız?
2-Sarıyayla Jandarma Karakolunna yardım gönderilecek en yakın merkez, karakola kaç kilometre uzakta?
3-Bu karakola en az yüz kişiden oluşan bir gurup saldırı yapıyor, neden bunların gelişi tespit edilemedi?
4-Gece görüş dürübünleri bu karakolda var mı, yok mu?
5-Gece görüşe engel durum sebebiyle helikopterlerin kaldırılamadığı hususu tamam. Peki karadan neden yardım gelmedi?
6-Saldırının başlamasından 3 saat sonra Ambülanslar geliyor da, ASKERLERİN 35 KİLOMETRE KOŞTURULARAK OLAY YERİNE GİTMESİ NE OLUYOR?
7-Gerçekten Askerler 35 kilometre koşturularak mı olay yerine gittiler?
8-Acı ama gerçek. 35 kilometre koşturularak olay yerine giden Askerlerin ne tür tehlikelere maruz kalabilecekleri hesap edildi mi? Bu kadar mesafeyi sırtındaki mühimmat ile koşan Askerin ayakta duracak hali kalır mı?
9-Ambülansların gidebileceği yere bu Askerler, neden Askeri Panzerler içerisinde sevkedilmedi?
10-Bu gelişmelerden Sayın Genelkurmay Başkanı saat kaçta haberdar oldu? kimlerle ne tür bir görüşme yaptı, hangi tedbirlerin acilen alınmasını istedi?
11-Genelkurmay Başkanına,olayın hemen akabinde(gece) eylemin haberi verilmedi ise, usulen doğrumudur?
İşte bir kısım basın bu ve buna benzer sorular sorarak Asker kayıplarına olan üzüntülerini dile getirmesini, Sayın Genelkurmay Başkanı Mütareke basınından daha haince bir davranış olarak değerlendiriyor.
Bu basın mensuplarının sesli düşünmeleri,OLAN BİTENE KARŞI KEYF ALDIKLARINI MI ORTAYA KOYUYOR? Bayram mı yapıyorlar, yoksa herkesin içi kan mı ağlıyor.
Bu sorularla bir daha bu türden yanlışlıklar yapılmasın diye mücadele veren insanlara MÜTAREKE BASININDAN DAHA HAİN NİTELEMESİ yapmak,gerçekten maksadını aşan beyanlar oldu.
Çocukların ziyaret edeceği gemilerin altına dinamit lokumları yerleştirenler,yer altlarını silah depoları haline getirenler,milletin evlatlarına ıslak imzalı ihanet planları düzenleyenler,yapacakları darbede 200 bin kişilik cezaevi kurmayı planlayanlar, cadde başlarına tanklar yerleştirerek tepeleme, imha etme, kısa sürede işlerini bitirme hazırlığı yapanlar, MÜTAREKE BASINININ HAİNLERİ Mİ?
Bunlar içerisinde o basın mensuplarından kim var, mütareke basını karşıtı kimler cezaevinde?
(BELLİ Kİ, SAYIN GENELKURMAY BAŞKANININ YAKASINI RESMİ İDEOLOJİ HALA TERKETMEMİŞ,HEP BU ÜLKEDE SATILMIŞ HAİNLER VE ONLARA KARŞI VATAN MÜCADELESİ VEREN KAHRAMANLAR VAR. OLAYLARA BU PENCEREDEN BAKIYOR. O HAİN DEDİĞİ İNSANLARLA BİR GÜN OLSUN BİR ARAYA GELMEYİ DÜŞÜNMÜYOR, NE YER NE İÇERLER, NASIL BİR HAYAT YAŞARLAR, ÜLKE İÇİN NE TÜR PROJELERİ VAR, ÇOCUKLARI HANGİ DUYGULAR İÇERİSİNDE YETİŞTİRİRLER, VATAN VE MİLLETİN KÖR KURUŞU İÇİN NASIL TİTİZLENİRLER GÖRÜP İNCELEMİYOR. ONLAR ÇOK UZAKLARDA DEĞİLLER Kİ. BİR TELEFON İLE ALAYINI TOPARLAR , OTURUR KONUŞUR VE ONLARA NİÇİN HAİNLİK YAPTIKLARINI SORAR. ONLAR DA BU ÜLKEYE NİYE HAİNLİK YAPTIKLARINI VEYA KİMLERİN NİÇİN HAİNLİKTEN BETER İHANET İÇERİSİNDE OLDUKLARINI BİR BİR ANLATIRLAR. BİRİ BİRLERİNİ İKNA EDERLER VEYA ETMEZLER. AMA İLK ELDEN HAİNLİK SUÇLAMASINA MARUZ KALANLARIN VATAN SEVGİLERİNİ ÖĞRENME İMKANI OLUR. KÖTÜ MÜ? )
YAZIKLAR OLSUN: Ak Partili en en az 10 Milletvekili Parti kapatma konusunu düzenleyen Anayasa değişiklik teklifine hayır oyu verdiler.
Bunlar besbelli Ak Partinin sürekli kapatma tehdidi altında bulunmasını isteyen, PARTİ İÇERİSİNE KÜMELENMİŞ AŞIRI MİLLİYETÇİ,hatta Ergenekoncu kesimdir.
Adamlar yapacaklarını yaptılar ve fitili ateşlediler.
Şimdi Parti içeresinde ar ve hayalarını muhafaza ederek nasıl duracaklar, onu çok merak ediyorum.
Bu gidişat HSYK ile Anayasa Mahkemesinin yapısını düzenleyen maddelerin başına da gelebilir.
Ve değişiklik teklifine oy vermeyen BDP liler…
1982 Anayasası size de hayırlı uğurlu olsun…