KİMLİKSİZ VE KİŞİLİKSİZ TOPLUMA BİR ÇARE
İmam Hatip Camiasından gelmeyen kişilerde namaz kılma oranı calibi dikkat bir biçimde sıfıra doğru bir seyir izlemeye başladı.
Bu da eğitim kurumlarımızın hali pür melalini göstermeye yeter artar bile.
Hani orta öğretim kurumlarında Din Bilgisi ve Ahlak Dersleri mecburi idi.
Tamam mecburi ama, demek ki bu dersler, gençler üzerine seylap seylap gelen bela ve musibetlere karşı, yeterli korumayı sağlamıyor. Siz bir veriyorsunuz ama başkaları çocuklarımız üzerine bin yükleniyor.
Hakim ol, Savcı ol, Doktor ol, Mühendis ol, Bankacı ol para kazan, evlerin hanların, hamamların, sarayların olsun. En lüks arabalara bin. Çoluk çocuğunu düşün diyor ana babalar.
Aman haram yeme, aman hile yapma, aman hırsızlığa bulaşma, aileni helalinden rızık ile geçindirmeye bak, evlerin, arabaların olması kötü bir şey değil, fakat zinhar bunları haram ile elde etme gayretine girme diyen kaç tane anne baba kaldı?
Bugünün eğitim sistemi maalesef insanlarımızı haramdan, hileden uzak tutmaya elverişli değil. Zira henüz yetişme çağında olan evlatlar, ebeveynlerinin yapmış oldukları akıl almaz hırsızlıklara şahit oluyorlar.
Adam doktor, bıçak parası almadan ameliyat yapmıyor.
Adam yargıda görevli, fırsatını bulsa en büyüğünden götürmenin peşine düşüyor.
Adam mühendis, kamuda çalışıyor. Haksız Hakkedişlere imza atıyor. Müteahhit de kazınıyor!!! kendisi de kazanıyor!!!
Adam Müteahhit.
Türkiye’nin tüm ihalelerinde dönen % 10 lardan, % 15 lerden pay alıyor.
Bu sadece kamu ihalelerindeki görevlilerin hakkı.
Bir de gerçek değeri on milyon olan bir işin, çeşitli maniplasyonlar ile 15 te kalması sağlanıyor. Bu 5 milyonu el kiri olarak müteahhit arkadaşlar!!! Arasında paylaştırılıyor.
Bugün 5 milyondan el kiri olarak dağıtan kişi, yarın başka bir ihalede yeni bir 5 milyonun ortağı oluyor.
Bu beş milyonlar, on milyonlar fakir fukara, garip gureba milletin kesesinden çıkıyor, okumuş, iyi eğitim almış, İŞİNİ BİLEN YARATIKLARIN cebine giriyor.
İmam Hatip Okullarının orta kısımlarının kapatılması Türkiye’nin iman ve inanç halitasında önemli gedikler açtı. Namaz kılanların sayısındaki azalmanın meydana getirdiği sonuç ortada. Biz tabii ki herkesin İmam Hatip Okuluna gitmesi gerekir demiyoruz. Ama her aileden bir ferdin bu okullarda eğitim almasının toplum üzerinde çok büyük tesiri oluyordu.
Evde namaz kılan bir çocuk, bir genç, ailenin diğer fertlerini hal ve hareketleri ile bir anlamda denetimi altına alıyordu. Bacılar, analar, kızlar, yeğenler bu manevi iklimden istifade ediyorlardı.
Aile içerisinde İmam Hatipli birisinin icra ettiği tesiri bizatihi yaşayanlardan birisiyim.
İmam Hatip Okulu, insanlara mücerret bir eğitim vermenin ötesinde bir değerdir. Yani İmam Hatiplilik bir kimliktir. Bu kimliğin adı İslam, taşıyanın adı da Müslümandır. Yanlış anlaşılmasın, İmam Hatipli olmayan Müslüman olmaz gibi bir duyguyu kimse taşımasın. Ben sadece İmam Hatipliliğin kişiyi iyi bir Müslüman yapmada oynadığı role vurgu yapmak istiyorum.
Müslüman üzerinde taşıdığı İslam Kimliğini hiçbir yerde unutma hakkına sahip değildir.
İşte, alış verişte, caddede, pazarda, yolda, kişiler arasındaki münasebetlerin tesisinde, selamlaşmada bu kimlik hep ön plandadır.
Doğru olacaksın, dürüst olacaksın, çalışkan olacaksın, vefalı olacaksın, çalmayacaksın, çırpmayacaksın, yalan söylemeyeceksin, haram işlemeyeceksin, hile yapmayacaksın, yalana dolana bulaşmayacaksın, olduğun gibi görünecek, göründüğün gibi olacaksın, seveceksin, sayacaksın, merhamet sahibi olacaksın, hak sahibi olacaksın, dünyadaki tüm varlıkların hukukuna saygılı olacaksın, durduk yere bir sineği bile öldürmeyeceksin, karıncaların " ama dikkat edin, yuvalarınıza çekilin, Süleyman ve ordusu geliyor, onlar sizi görmez, ayakları ile basarlar ve böylece sizin imha edilmenize sebebiyet verirler" sözlerindeki incelik ve zarafet fazlası ile sende olacak, kadirşinas olacaksın, güvenilir, emin birisi olacaksın, el hasılı İslam kimliğini taşımaya hak kazanmış iyi bir Müslüman olacaksın.
Geçen gün iyi bir Müslüman arkadaş, genç kızlık çağına hızla ilerleyen yavrusunun denize gitme isteğinden söz ediyor, çevreden arkadaşları hep gittiler, o da istiyor, bakalım bir yerlere gitmeyi düşünüyoruz diyordu.
İşte bu.
Aile mütedeyyin de olsa, evlatları üzerindeki çevrenin baskısını hafifletmek için, onun isteklerine boyun eğmekten başta bir şey yapamıyor.
Şu deniz işi, Müslüman Türkiye toplumu için iplerin koptuğu, musibetlerin zincirlerinden boşaldığı son nokta haline geldi. Çünkü hiç kuşku yok ki, elbisesinden soyunan, iman ve inancından da rahatlıkla firar ediyor. Ana merkezden bu kadar firar edeni, kim nasıl merkeze çekebilir, hangi güç ve kuvvet buna yetebilir?
İmam Hatiplilik kültür havzasından beslenen insanlarda bu tür talepler yüzde birlerde bile belki olmaz iken, diğerlerinde nerede ise yüzde yüz seviyesine ulaşmış bulunuyor. İslam kimliğini taşıyan Müslüman’ın haramları ve helalleri vardır.
Serbest ve yasaklı alanları belirlemede kendilerini herhangi bir kayıt altında hissetmeyen insanlar, hiç kuşku yok ki firavunlaşırlar.
28 Şubat sürecinde İmam Hatip Okullarının orta kısımları kapatılacak denildiğinde, yok, asla böyle bir şey mümkün değil, Türkiye intihar mı etmek istiyor, kimsenin böyle bir şey yapmaya gücü yetmez demiştim.
Daha beteri oldu. Adamlar bu okulların orta kısımlarını kapatmakla kalmadılar, bir de Üniversiteye girişlerini imkansız hale getirecek kararlar aldılar.
İ.H. Liselilerinin Üniversiteye girişlerindeki büyük haksızlık kısmen giderildi. Ama hala kendileri ile denk olanları birkaç puan arkadan izliyorlar. Ona rağmen bu sene LYS sınavlarında İmam Hatipliler, düz liselileri yakaladılar.
Nimet Hanımın M.E.B lığı döneminde toplanan son Milli Eğitim Şurasında çocuklarımız için, 2-4-4-4 mecburi eğitim isteği kabul görmüştü. Buna göre iki yıl okul öncesi eğitim, 4 yıl ilköğretim, 4 yıl orta öğretim(mesleki orta öğretim dahil) ve son olarak da 4 yıl lise öğretimi (mesleki lise öğretimi dahil) yapılacaktı.
Şuranın almış olduğu kararın ete kemiğe bürünmesi, yani yasalaşması için ne bekleniyor?