KONGRE MESAJLARI
Ak Parti kongresinde Sayın Başbakan aslında çok önemli mesajlar verdi. Fakat konuşma süresi uzun olunca, bazı şeylerin akılda kalması güçleşti. Çünkü insanlar hem zihnen ve hem de bedenen yoruldular.
Ama yinede verilen mesajlar içerisinde,
Terörün durması için, Kürt Kardeşlerimden yardım istiyorum, onlar da ellerini taşın altına koysunlar biçiminde formüle edilen açıklaması, bu konuda en doğru olan yaklaşımdı.
Zira, halk örgütten desteğini çekmediği sürece, bu büyük problemin bitirilmesi nerede ise imkansız.
Peki Kürt halkı taşın altına elini koyar mı, örgütten desteğini çeker mi?
Bu soruya cevap verecek olan, aslında Kürtlerden ziyade, Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.
Kürt halkından bu konuda fedakarlık beklemek hakkımızdır, fakat onun bu fedakarlığı yapması için de atılması gereken adımların gecikmeden yerine getirilmesi çok önemlidir.
Yerel yönetimlere daha fazla inisiyatif sağlanması,
Kürtçe eğitim hakkının, şu veya bu gerekçeye bağlanmadan en kısa sürede hayata geçirilmesi,
Kimlik sorununun en azından Anayasal Vatandaşlık hakkı bağlamında çözüme kavuşturulması,
Son 40 yıllık süreçte durduk yere değiştirilmiş olan Kasaba, Mahalle, Köy isimlerinin hiçbir, “ama” ya, “ancak”a hacet kalmaksızın iade edilmesi, (Antalya Kale ilçesinin Demre(Rumca) olan eski ismi yeniden TBMM sinde kanunla iade edilir iken, bizim Güneydoğulu vekillerin(korkudan) ben dahil(yerimde söylenmem haricinde) gıkı çıkmamış, mesele o gün bugün içimde bir ukde olarak kalmıştı. Unutmamam ondan)
Silahlar tamamen susacak ise, genel bir affın derhal çıkarılacağı ve Abdullah Öcalan’ın ev hapsine alınmasına hükmedileceği yolunda bir mutabakata varılması(geri dönülmeyecek karara bağlanması), çünkü bir müvekkilim dağda en çok konuşulan konuların başında, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğe kavuşması olduğunu söyledi.
Örgütün lider kadrosunun gelecekleri açısından, Türkiye’ye dönme şeklinde olmasa da, kararlarını kendilerinin vermesine olanak verilmesi,
Güneydoğu’ya son on yıl içerisinde yapıldığı ifade edilen 35 Milyar(eski Katrliyonun) nereye gittiğinin hesabının sorulması,
Seçimle ilgili mevzuatın tümden gözden geçirileceği yolundaki kararlılığın en önemli yanının seçim barajının asgari yüzde 5 e düşürüleceğinin deklare edilmesi,
Dar bölge seçim sistemine gidilmesi,
Milletvekilliğinin, liderlerin iki dudağı arasında olmasının asgari düzeye indirilmesi büyük ehemmiyet taşıyor.
Sayın Başbakanın konuşmasında “Bakü, Belgrad'a, Gümülcine, Bağdat'a, Kabil'e, İslamabad'a, Mogaduş'a, Tunus'a, Cezayir'e, Trablus'a, Kahire'ye selamlarımı gönderiyorum. Buradan kardeşliğin ruhunun en güçlü şekilde yükseldiği bu salonda, Suriye'de insanlık mücadelesi veren kardeşlerime yürekten selam gönderiyorum. Buradan insanlığa bir anıt gibi yükselen Kudüs'ü hasretle selamlıyorum. Bu muhteşem salondan sevgililer sevgilisi şehri Medine, kıblemiz Mekke'yi hürmetle selamlıyorum. Avustralya'dan Brezilya'ya yeryüzündeki tüm dost başkent ve halklara Türkiye'nin dostluk dayanışma mesajlarını iletiyorum dedi. Komşu ülkeler başkentlerinden olan Tahran’ın isminin sayılmaması, bilinçli bir tercih mi idi, bilmiyorum. Ben Tahran’ın ismini saymayacak isem, diğerlerini de söylemezdim.
Anadilde savunma, anadilde kamu hizmetlerine erişim, eğitim hakkı verilmeden nasıl sağlanır, bu sorun sadece Kürtçe bilen insanların göreve getirilmesi ile çözülür mü? Bir dilden bu kadar çekinmenin anlamı var mı? Zannediyorum bu işler biraz zamana vabeste, yoksa Türk halkına ölümü gösterip sıtmaya razı etme planı mı işliyor?
Kürtlerin Anayasal vatandaşlık hakkı sağlanmadan, ayırımcılık ile mücadele ve eşitlik komisyonu kurmak neyi sağlar? Diyelim ki, komisyon bir hak ihlali tespit ettiğinde, hukuki mevzuat yoksa, onların ki, bir olguyu tespit etmekten başka anlam taşımaz.
32 nci madde de “mevzuatta etnik ayırımcılık algısı yaratan bütün hükümlerin ayıklanması” gerçekten büyük ehemmiyet taşıyor.
Bu açıklamalar ve Manifesto niteliğndeki ek 63 maddenin Anayasal ve Yasal zemine oturtulması istek ve çalışmasından, diğer partiler olmasa da BDP artık kaçamaz. Devam ederiz inşallah...