KORKULAR ÜMİTLERİ YOK EDER AMA ÜMİTLERLE KORKULARI YENERİZ HANGİSİ İYİ

Owen Matthews Amerikan Newwsweek dergisinin son sayısında yazdığı makalede "Türkiye Kürtlerin yürüttüğü dünyanın en uzun ve en kanlı isyan hareketlerinden biri, 36 yıl ve 40 binden fazla insanın yaşamına mal olduktan sonra yakında sona erebilir. Öcalan ile şu anda yapılan görüşmeler bir süre önce olsa siyasi intihar anlamına gelebilirdi. Türkiye’de mini anayasa değişikliğinin referandum ile kabul edilmesi hiç kuşku yok ki, çok önemli sonuçlar doğurdu. Türk seçmenlerin önemli bir çoğunluğu sivillerin hâkimiyetini arttıran ve Kürtler ile her türlü anlaşmaya geleneksel olarak şiddetle karşı çıkan orduyu siyaset dışına iten yeni bir Anayasayı destekledi.

Kürt militanlar ise ayrılık talebiyle başlattıkları savaşı siyasi ve askeri olarak yitirdiklerinin farkına vardılar. Türk uçakları ve komandoları, PKK’nın Kuzey Irak dağlarındaki iyi korunan sığınaklarını, ABD’nin de istihbarat desteğiyle üç yıldır dövüp duruyor. Örgüt Türkiye topraklarındaki hâkimiyetini de yitirdi. Kürtlerin öteden beri devam eden PKK’yı eleştirmeme tabusu da geçen ay Kürt bölgesinin en büyük kentinin Belediye Başkanı Osman Baydemir’in kentteki taş kesme fabrikasına yapılan baskını eleştirmesiyle delindi.

Yazının sonuç kısmında, Kürtlerin çoğunun da bu arada hayalleri değişti. Şimdi artık bağımsızlık yerine kendi dil ve geleneklerini korumayı, Türkiye’nin artmaya başlayan refahından yararlanmayı istiyorlar. Türkiye’de bazıları ise hala Kürtlere daha önce görülmemiş özgürlükleri tanımanın, milli birliği bozacağını  düşünüyor.  Türkiye’nin önemli bir kesimini oluşturan insanlar ise, ülkede etnik farklılıkları kabul etmenin yıllardır süren kanlı savaşın sona ermesi için katlanılması gereken küçük bir maliyet olduğunun farkına vardılar" diyor.

Yazıda da sözü edildiği üzere gerçekten çok kanlı, çok maliyetli bir savaş yaşadı ülkemiz.

Hep söylenip durduğu gibi 40 bin insanımızı, 400-500 Milyar dolarla ifade edilen para kaybına uğradık.

Biz başımıza gelen kötülüklerin, dış etkenler ne kadar fazla olursa olsun, aslında kendi ellerimiz ile yaptıklarımızdan ötürü olduğunu idrak etmeye başladığımızda, elbette her türlü musibet def olup gidecektir.

Şimdi en moda ve kolay deyimi ile PKK ya yüklenmek, başımıza olmaz işler açtın demek hoşumuza gidiyor ve böylece işin içerisinden kolaylıkla sıyrılıyoruz.

Ancak Türkiye bu tür yüklenmelerle bir sonuç alamayacağını pek ala gördü ve tek taraflı suçlamaların kimseye bir şey kazandırmadığının farkına vardı.

Benim gördüğüm kadarı ile şimdi herkes suçunu açıktan olmasa da itiraf etme noktasına geldi.

Zira hep söylüyoruz, Ak Parti iktidarı döneminde alınan kararlar, uygulamadan gelen bir insan olarak diyoruz ki, bundan 15 sene önce telaffuz edilse idi/EDİLEMEZDİ YA/ en az 22,5 sene ceza ile karşılanırdı.

24 saat yayın yapan Kürtçe televizyon, Kürt dilinin serbestçe kullanılması, gazete ve dergiler vasıtası ile yayımı, Kürtçe kurslar açılmasına olanak sağlanması, yer adlarının isteğe bağlı olarak yeniden eski haline getirilmesi, Üniversitelerde Kürdoloji Enstitülerinin kurulması, seçimlerde Kürtçe Propoğanda imkanının yasal güvenceye bağlanması, DGM lerin kalkması, insanları canlarından bezdiren yol kontrollerinin bütünü ile sona ermesi, Devletin de şimdiye kadar yaptığı büyük yanlışlardan dönmesi anlamına geliyor.

Yeter mi?

Elbette yetmez.

Şimdi yapılması gereken şey, başta Kürtçe’nin isteğe bağlı olarak İlk Öğretim okullarında eğitim ve öğretiminin sağlanması ve silahların tümünün bırakılması koşuluyla, dağdaki insanların onurlu bir şekilde evlerine dönmelerine imkân verecek düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi.

Bir an için bunları yapmak belki imkânsız gibi görünüyor ve hepimizin zoruna gidiyor.

Ama lütfen iç güdülerimize göre değil, aklımıza göre hareket edelim.

Türkiye geçmiş dönemlerde olduğu gibi hissiyatının esiri olsaydı, yukarıdaki düzenlemeleri yapamaz, PKK’nın barışı düşünecek noktaya gelmesine imkan veremezdi.

Şimdi her ne kadar Amerikan NEWSWEEK dergisinden Matthews, PKK güçlerinin yenildiği için barışa çok yakın olduğunu söylüyor ve Türkiye ABD nin istihbarat bilgilerini kullanarak Kandili sabah akşam dövmek suretiyle onları barışa icbar ettiğini belirtiyor ise de, ben bu fikre kesinlikle katılmıyorum.

Elin gavuru "bir" vatanın iki evladının biri birini kırmada ne çok başarılı!!! Olduğunu söylüyor ve bu konuda kendi ülkesine bir pay çıkarıyor ise de, iki kardeşin anlaşma aşamasına ulaşmasının ana sebebi, hak ve hukukun "MAKUL" de aranması noktasına gelmeleridir.

Evet, bu konuda ABD, önce PKK yı, sonra Türkiye’yi güçlendirecek önemli adımlar attı. Yani menfaati neyi gerektirdi ise onu yaptı.

Yeri geldi PKK ya ve yeri geldi Türkiye’ye desteğini verdi.

Türkiye’ye istihbarat bilgilerinin ne çok verildiğinin propogandası yapıldığı zamanlarda, PKK ağır silahlarla karakol bastı ve onlarca asker şehit oldu.

Anadolu insanının çok güzel bir sözü var. Ağlarsa anam ağlar, gayrısı yalan ağlar.

Sayın Başbakanın siyasete kazandırdığı çok önemli bir yaklaşım tarzı var.

Kazan Kazan.

Ben Kürtlerin eğitim ve öğretim ile ilgili konulardaki açıklarının kapatılmasını sağlayacak Anayasal ve Yasal düzenlemelerin yapılması halinde, bu sorunun kökten çözüleceği inancını taşıyorum.

Kürtçe öğrenenler bölünür korkusu, kimilerince sonsuza kadar devamı istenen "evlatlarımızın ölümü" korkusundan daha mı ağır?

Korkular ümitleri yok eder, ama ümitlerdir korkuları yenen.

Ümitvarız.