KOZMİK ODALARA GİRİLMEDEN BELGELERE DOKUNMADAN
Şemdinli’de Seferi Yılmaz’ın dükkanına bomba atılma olayını kimbilir kaç kez değişik kalemlerden okudunuz.
Aslında bin kez yazılsa, bin kez yinelense tadından bıkılıp usanılması söz konusu olamaz. O kekre tadın ağzımızı daha fazla yakmaması için, sürekli uyanık olmaya ihtiyacımız var.
Ak parti iktidarlarına kadar bu ülkede faili meçhullerin izini kimse süremezdi. Türkiye’de yasa dışı örgütler de, devlet de maalesef bir sürü faili meçhul cinayete imza attı.
Örgüt kendisine destek olmayanları,
kontra olarak kabul ettiklerini,
İftiracı olarak değerlendirdikleri itirafçıları gözünü kırpmadan infaz etti.
Devlet de örgüte yardım ediyor diye nitelenenleri, kendisi için tehlike olarak gördüğü ilim adamlarını, gazetecileri, Üniversite hocalarını ortadan kaldırmada bir beis görmedi şimdiye kadar.
Bu ülkede 10 bin sayısının üzerinde faili meçhul cinayet işlenmiş ve hala bu dosyaların kapağı doğru dürüst açılmış değildir.
Daha çok yeni olarak, hem de dünya alemin gözü önünde Başbakan Yardımcımız Sayın Bülent Arınç beye suikast girişiminde bulunduğu, yaptıkları takipler, arabalarında ele geçen krokiler ile sabit olan Seferberlik Komuta merkezinin yüzbaşıları, yarbayları suçüstü yakalandı. Olayı şu anda Yargıtay üyeliğine seçilmiş olan Hakim Kadir Kaymaz takip etti. Bu kurumun Kozmik odasında araştırma yaptı. Delilleri topladı. Suçlama ile ilgili olarak çok önemli bulgulara ulaştı. En azından bunları okuma imkânı buldu. Fakat bu araştırmanın sonucu toplum ile maalesef paylaşılmadı.
Hukuken yapılması gereken şey, biz gerekli araştırmaları yaptık, Bülent Arınç beyin evi etrafında kolluk güçleri tarafından derdest edilen Seferberlik komuta merkezindeki çalışanlarda her ne kadar Bülent beyin evinin krokileri v.s ele geçirilmiş ise de, bu kişilerin bir suikast girişiminde bulunduğuna dair delil ele geçirilememiştir. Suçlamalar yersizdir denilmesi gerekmez mi idi.
O zaman da diğer tarafa/yani Asker kesimine/ düşen görev, kendilerine yapılan haksızlığın hesabını sormaktı. Bu yapıldı mı hayır?
Konunun kamuoyu ile paylaşılmamasına sebep olarak, isnatların Devlet sırrı niteliğinde olduğu, en azından hepimize ihsas ettirildi. Geçip gittik ve unuttuk!!!
Seferi Yılmaz’ın dükkanına bomba koyma, masum insanların ölümüne ve yaralanmasına sebep olma eylemi, özel harp uygulamasının bir parçası olarak karşımıza çıktı.
Bu ve buna benzer eylemler ile iki şey yapılmak isteniyordu.
Birincisi, toplumu yıldırmak, ikincisi artık ne olacak ise olsun diye insanların sokaklara dökülmesini sağlayıp, daha büyük operasyonlara zemin hazırlamak.
Ama millet dayak yiyen çocuk gibi gidip anasının eteğine yapışacağına, karşıya geçti, anam da olsan bana durduk yere dayak atmaya hakkın yoktur dedi.
Yaşar Büyükanıt’ın tanıdığı iyi çocuğunu suçüstü yakaladılar.
Seferi Yılmaz’ın dükkanına atılan bombaların bir örneğini Mutkili Ali Kaya’nın(astsubay) arabasının bagajında ele geçirdiler. Ayrıca Mutkilinin arabasının bagajında hem seferi Yılmaz’ın dükkanının krokisini ve hem de bir çok silah ve mühimmat bulundu.
Mutkili yakayı ele verince, Kara Kuvvetleri Komutanlığına kadar yükselmiş olan yaşar büyükanıt bir hamle yaptı, tanırım iyi çocuktur, yanımızda çalıştı, Kuzey Irak’ta tercüman olarak kullandık gibi laflar ederek, "HAMİLİ SİLAH" sahibini, "HAMİLİ KART" sahibi imiş gibi kurtarmaya çalıştı.
Yaşar büyükanıt’ın bu referansı Diyarbakır’da çok büyük eleştirilere konu oldu. Zira aynı kişinin Diyarbakır’ın zengin ailesi Altındağları ilzam eden girişimleri olmuş ve onları bir defa Hizbullah’tan, bir diğerinde de PKK örgütüne 450 bin mark para vermekten işlem yaptığı televizyonlarda ifade edilmişti.
Bir operasyon elemanı olan Mutkilinin bu faaliyetleri sırasında, yaşar büyükanıt’ta Diyarbakır’da Kolordu Komutanı olarak görev yapıyordu.
Mutkili ile yaşar büyükanıt’ın uzun yıllara sari işbirlikleri, Seferi’nin dükkanına bomba atılıncaya kadar sürdü.
Mutkili Ali Kaya’nın bu iltisakları(bağlantıları) TBMM sinde ifade edildi.
Bu bağlamda Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya bir takım ifadeler aldı.
Mutkili Ali Kaya , Astsubay Özcan İldeniz ve Veysel Ateş hakkında adam öldürmekten, patlayıcı madde bulundurmaktan kamu davası açtı.
Ferhat Sarıkaya’ya ipin ucunu yakalamak yetmedi. Birde ipin tomarının olduğu yere doğru hareket edilmesi gerektiğini, aksi taktirde sıhhatli bir sonuca ulaşmanın mümkün olmayacağını fark etti.
Yani Yaşar Büyükanıt soruşturulmadan, bu güne kadar birlikte çalışmalarının hangi noktalara ulaştığını ortaya çıkarmadan, yararlı bir iş yapılamayacağını ortaya koydu.
Evet sanırım Ferhat Sarıkaya’nın meslekten el çektirileceğini, hatta kazığa oturtulacağını laflarını kimlerin ettiğini unutmuş değilsiniz.
Ferhat gerçekten kazığa oturtulmaktan beter bir hale getirildi. Meslekten el çektirildi. Onun hazırlamış olduğu fezlekede isimleri geçen komutanlar, Ferhat hakkında tazminat davaları açtılar. Bu davalar bir bir aleyhe neticelendi.
Ama insanlar zulmeder, fakat kader adalet eder. Ferhat’ın maruz kaldığı haksızlığın 5 yıl içerisinde "adli ilahi"nin mizanı ile giderilmesi, gerçekten gurur verici. /Ben de bu Adalete muntazırım, ama ne çare/
Ferhat Sarıkaya 5 yıl sonunda görevine geri döndü. Onu kazığa oturtanlar hakkında Ferhat’ın görev yaptığı mahkeme suç duyurusunda bulundu.
Şimdi Savcılar yaşar büyükanıt’ı sorguya çağıracaklar/İnşallah/
Ve ona,
1-Mutkili Astsubay Ali Kaya’yı ne zamandan beri tanıdığını,
2-Diyarbakır’da görev yaptığı yıllarda hangi alanlarda kullandığını,
3-Bir takım kişiler ile ilgili olarak Andıç belgeleri hazırlayıp hazırlamadığını,
4-Bu andınç belgesindeki yazının Mutkili Ali Kayaya ait olup olmadığını,
5-Mutkili Ali Kaya’ya Seferi Yılmaz’ın dükkanını bombalama emrini kimin verdiğini,
6-Seferi Yılmaz’ın dükkanına atılan el bombası ile Mutkilinin arabasında bulunan el bombalarının ordunun hangi birimine ait olduğunu,
7-Bu silahları herhangi bir kişinin karargah dışına çıkarıp çıkaramayacağını,
8-Mutkiliye sefer görev emrini kimin verdiğini,
9-Elindeki görev belgesinde kimlerin isim ve imzasının olduğunu,
10-Bu kişiler ile yaşar büyükanıt’ın bir ilgi ve irtibatının olup olmadığını, bu komutanların Mutkiliye verdikleri sefer görev emrini kendisine arz edip etmediklerini, bu konuya ait belgelerin olup olmadığını,
11-Suç işlediği ele geçirilen delillerle sabit olan bir Astsubayı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı gibi gerçekten çok önemli bir görev ifa eden kişinin niçin koruma gereği duyduğunu,
12-Bu koruma ile bir şeylerin üzerinin kapatılmaya çalışılıp çalışmadığını soracaktır.
Ama kozmik odalara girilmeden ve dokunulan belgeler toplum ile paylaşılmadan bir sonuca gitmek de oldukça zor.
Çukurambar dosyası böyle kapanmadı mı?