KÜL VURMAZ İSE

Deniz beyin eski sekreteri ve parsitinden Milletvekili yaptığı Nesrin Baytok ile uygunsuz görüntüleri internet sitelerinde cümle alemin görgü ve bilgisine sunulunca, önce ortalığı müthiş bir sessizlik kapladı. Deniz Beyin sessizliği 4 gün sürdü ama, millet bu konuyu uzun uzadıya tartıştı, fikirler oluşturdu, söz  konusu kişi Anamuhalefet Partisinin Genel Başkanı olduğundan, onun durumu inkar edip etmeyeceği, bu durumu kabullenmesi halinde akibetinin ne olacağı konuşulup durdu.
4 günün sonunda güya ince elenip sık dokunulduğu, artık bir şeyleri kamuoyu ile paylaşmanın zamanı geldiği düşüncesi ile Deniz Baykal’ı,bir basın açıklaması yapmaya zorladılar.
Ben o açıklama sırasında Önder Sav gibi partinin deve dikeni niteliğindeki kişilerin hazır olmamasını inanın manidar bulmuştum. Bir şeyler dönüyor demiştim.
Deniz Baykal’ın o basın toplantısında açıklamalarının işi nereye götüreceği az çok belli olduğu bir hengamda alnındaki izler çok belirginleşti,burnunun kanatları şişti , bu işin sonucunda ben partime bir bedel ödetmeyeceğim, eğer bir bedel ödemem gerekiyor ise, bunu ben ödeyeceğim dedi ve istifa etti. Ondan sonraki gelişmeleri hep birlikte izledik.
Parti ileri gelenleri , yetkililer Deniz beyi heyecanlandıran,hatta kendi iç dünyasında, madem bu iş böyle bir sonucu getiriyordu, daha önce neden denemedim diye hayıflandıran görüntüye bürünmesine sebep olacak açıklamalar yaptılar.
Deniz bey istifa etmişti ama,geri dönüşün nasıl olacağını ince eleyip sık dokuyordu. İstiyordu ki arkadaşları bu kurultayı, delegelerin Ankara’ya gelişlerinde maruz kaldıkları bir kaza olarak değerlendirsinler, kurultay günü emanetçi Cevdet Selvi çıksın "ACIMIZ BÜYÜK, İNANILMASI ZOR BİR KAZA GEÇİRDİK, BU ACIYI ATLATMAK İÇİN ZAMANA İHTİYACIMIZ VAR, SİZDEN BU KONUDA BÜYÜK DESTEK BEKLİYORUZ, ŞİMDİLİK KAPTAN KÖŞKÜNE BEN GEÇİYORUM, ESİR DURUMDA OLAN KAPTANIMIZIN ELLERİNİN BAĞINI ÇÖZMEK İÇİN UĞRAŞMALIYIZ, BUNUN MÜCADELESİNİ VERMELİYİZ, KURULTAYIMIZIN SEÇİMLERLE İLGİLİ BÖLÜMÜNÜ İPTAL KARARI ALDIK, OYLARINIZA SUNUYORUZ" desin, sonra mümkünse bütün delegeler onun kapısına koşsunlar, geçmiş olsun temannasında bulunsunlar…
Bu esnada Deniz bey bırakın el altından, el üstünden partiyi yönetsin, YENİ KONGRE VE DENİZ BAYKAL YENİDEN EN BÜYÜK BAŞKAN OLARAK Partinin başına geçsin.
Olmadı, hesap tutmadı.
Aslında Deniz Baykal başına gelen işin ağırlığı altında ezildi.
Aklı param parça, zihni perenk perenk oldu. Kasetlerin biri birini izleyeceği endişesine kapıldı.
Bu karışık ortamda aklını, zihnini duru tutanlar aniden Deniz Beyin karşısını dikildiler ve Şah dediler. Vezir şah dediğinde, filiniz, atınız, kaleniz, hatta piyonunuz önemli mevkileri tutmuş ise Şah’ın teslim olmaktan başka yapacağı bir şey kalmaz.
Deniz Baykal gitti gider. Ama giderayak kendisine oyun planlalyanların yaptıklarının hala farkınde değil.
Baykal’ın Avukatları kamudan olmayan bir bilirişi heyeti oluştumuşlar,onlar da yaptıkları inceleme neticesinde,Deniz beyin, Nesrin Hanım ile olan görüntülerinin MONTAJ OLDUĞUNU , HATTA GÖRÜNTÜLERDEKİ KİŞİLERİN DENİZ BEY VE PARTNERİ OLMADIĞINI ifade eden açıklamalar yapıyorlar.
Deniz bey de bu rapora atıf yaparak, maruz kaldığı haksızlığı "kaderine küskün" bir vaziyette dile getiriyor.
İş böyle ise, Deniz Bey kıratında bir insanın ta işin başında "ortaya çıkan bu görüntülerin hiçbirisi ile benim bir ilgim yok, tamanen yalan ve dolandır. Bunun hesabını her platformda soracağım, bu şimdiye kadar benim temsil ettiğim/BİZ MİLLET OLHARAK ÖYLE GÖRÜYORDUK. C.T/ aile anlayışıma vurulmaya çalışılan bir darbedir, ama yağma yok, benim bu taraklarda bezim olmadığından, yapılacak incelemeler neticesinde ortaya atılan görüntülerin tamamen montaj ve komplo olduğu anlaşılacaktır" demesi gerekirdi.
İşin öyle olmadığını en iyi bilen kendisi.
O yüzden hangi yana yatsa çamura batıyor.
Şimdi ona düşen olan biteni sineye çekmek ve koruğun yeniden/EĞER KÜL VURMAZ İSE/ üzüm olacağı günleri beklemektir.

                                               KEMAL KILIÇDAROĞLU DÖNEMİ

Siz bu yazıyı okuduğunuzda Kemal Kılıçdaroğlu, CHP nin genel başkanı sıfatını belki kazanmış olacak. Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü,Bülent Ecevit, Deniz Baykal’dan sonra seçilmiş Genel Başkan sıfatı ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP si Genel Başkanlığındaki yerini almasının elbette büyük ehemmiyeti olacaktır.
Kemal bey bu sıfatı gerçek bir siyasi mücadele vererek elde etmiş değildir.
Bundan 20 gün öncesine kadar Kemal Kılıçdaroğlu’nun Deniz Baykal’ın karşısına çıkıp aday olduğunu söylemesi akıllara ziyan bir davranış olarak kabul edilirdi.
Deniz beyin başına bir sürü işin geldiği sürecin ilk bir haftasında Kılıçdaroğlu ortaya çıkıp, ben genel başkan adayıyım diyemedi.
Hatta birkaç kez ben CHP nin Genel Başkan adayı değilim dedi.
Sistemi kurgulayanlar ve Baykal’ın CHP nin başından gitmesini temin edenler, son bir hamle ile "ya tutursa" düşüncesi ile Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday gösterdiler.
Göle çalınan maya şimdilik tuttu.
Bu mayanın sadece CHP genel başkanlığı için tuttuğunu, diğer başka alanlarda çok büyük getirisinin olmayacağını benim gibi düşünenler elbette var.
Çünkü K.Kılıçdaroğlu’nu Fatih Altaylı’nın TEKE TEK proğramında izledim.
Yolsuzluk ve yoksulluklara vurgu yapan "genel geçer" lafların ötesinde yeni bir açılım yapacağına olan bir inanç bende oluşturmadı.
Fatih Altaylı, o’na Kürt Politikasanın ne olacağını sordu. Kılıçdaroğlu, çok güzel bir polemik havası ile işin etrafında döndü dolaştı. Yani bu alanda CHP nin yeni bir vizyonunndan söz etmedi. Türkiyenin bu en büyük problemini sırf bir terör konusu olarak görenler ve buna göre değerlendirme yapanların büyük yanılgı içerisinde olduğu, bu sorunu aşmak için bilim adamlarından , entellektüellerden, bölge insanından, tüm siyasilerden yararlananak bir çözüm bulunması hususunu hiç açmadı.
İslami kesimlerin hak ve taleplerine yönelik Kemal Bey inanın hiçbir şey söylemedi. Hatta bugün Türkiye’de çok hoyratça bir anlayış ile yürütülen Laiklik anlayaşının devam edeceğini ve bu alanda düşüncelerinin hiç değişmediğini açıkladı.
Herkes unutuyor ama, İmam Hatip Okullarının orta kısımlarının kapatılması, bu okulları bitme aşamasına getirmiş bulunuyor. Daha geçen gün Diyanat İşleri Başkanlığından yapılan açıklamada, bu okullara Erkek Öğrencilerin gitmediğini, okulların çoğu kız öğrencilere kaldığını ve bu sebeple 2025 yılında din görevlisi olarak istihdam edebilecekleri insan bulamayacaklarını ifade etti. Kız öğrencilerin Üniversitelerde karşılaştıkları başörtüsü sorunu hala bütün şiddeti ile devam ediyor. Kemal Beyin bu sorunlu alanlarda bir tek görüşünün olmadığı ortaya çıktı.
Ayrıca İslami hayat tarzını yaşayan insanların kamuda istihdamı gibi bir konuyu Kemal bey hiç görüşme konusu olarak açmadı bile.
Ergenekon yapılanmasına, "çoğu insan ne ile suçlandığını bilmeden,haksız isnatlarla, yıllardan beri cezaevindeler, tutukluluk bir tedbirdir, bu tedbiri aşan uygulamalar yapılıyor" gibi beylik laflarla, bu konuda kafasının karışık olduğu anlaşıldı. Çünkü bu konuda değerlendirme yaparken, en azından biz bu tür oluşumları asla kabul etmiyoruz. Ne demek Sarıkız, Ay ışığı, Yakamoz,Eldiven, Balyoz. Bunlar nasıl şeyler. Demokrasimizin geldiği noktada bunların tartışılır olması bile benim yüzümü kızartıyor. Kim ne yaptı ise cezasını çeksin, ama suçsuz olanların da hukuken hakları korunsun demedi. Sadece içeride tutuklu kalanların hukukuna yönelik açıklamalar yaptı.
CHP nin başına kim gelirse gelsin, statükoyu koruyan, kendi geçmiş 80 yılı ile hesaplaşmayan,
SEYYİD RIZA’NIN
İSKİLİPLİ ATIF HOCANIN
DENİZ GEZMİŞ, YUSUF ASLAN, HÜSEYİN İNANIN
12 Eylül  1980 ihtilalinin,
28 Şubat sürecinin,
27 Nisan 2007 muhtırasının,
Akla hayele gelmedik ihtilal girişimlerinin,
Ve Ergenekoncuların yaptığının hesabını sormayanın, halktan oy almasının mümkün olmayacağı kısa sürede görülecektir.