KURT DUMANLI, KUZU DUMANSIZ HAVAYI SEVER
Kurt dumanlı havayı sever ya. İşte o misal.
Gazetemizin birinde atılan manşete bakın.
ABD ili ilişkiler geriliyor. ABD Türkiye’ye baskısını arttırıyor.
Niye?
ABD İran’ın nükleer enerji üretme konusunda aldığı mesafeden şikayetçiymiş. Bu konuda Türkiye’den gerekli desteği göremiyormuş. Onlar, müttefiklerinin bu konuda kendilerine daha fazla yardımcı olmasını istiyorlarmış. Sayın Başbakanın İran için "dost ülke" tabirini kullanması hususu ABD Dış işleri Bakan Yardımcısı James Steinberg’e sorulunca "İran’a bir etiket yapıştırmalarına ihtiyacımız yok.İhtiyacımız olanı İran’ın nükleer silah kabiliyetini elde etmemesini garantilemek için, bizimle birlikte çalışmalarıdır" demiş.
Ne var bunda diyecek olursanız. Çok ciddi manada bir şey yok. İhtirazi kayıtlarımız saklı.
Türkiye ABD ilişkileri inişli çıkışlı bir seyir izlese de( ki bu her ülke bakımından geçerli bir şeydir) hiçbir zaman kırılma ve kopma noktasına gelmeyi gerektirecek ağırlık taşımıyor.
NATO ülkesi olan , Demokrasi ile idare edilen, serbest seçimler yolu ile iktidarı sürekli biçimde el değiştiren Türkiye’nin , İran’ın bu bölgede kaybından sonra, elden çıkmasını ABD "zannımca" istemez. Hele Türkiye’nin Ak Parti İktidarı zamanında AB liğine girme konusunda büyük çaba harcaması, iyiniyetli olduğunu ispatlaması karşısında, bir ucu kafkaslara, bir ucu ortadoğuya, bir ucu Ak Deniz yolu ile Afrika’ya ve bir ucu balkanlar yolu ile Avrupa’ya uzanan Türkiye’nin , baskılar yolu ile anasından emdiği sütün burnundan getirilmesi , doğru bir politika olamaz.
Türkiye’nin çok hassas günlerden geçtiği, ağır adli sıkıntılar yaşadığı bir sırada, gazetenin attığı manşetin anlamı ne?
AVANAKLIK-ABD nin YARGILANANLARIN YANINDA OLDUĞUNU ZANNETİRMEK-
Postal yalayıcıları "kurtlar" hep dumanlı havayı sevmiştir.
Haysiyetimiz beş paralık edilse , onurumuz zedelense, bunlar iz’anlarını, onurlarını "torba"yamı koymuşlar denilse de; bu gibi kişiler, eğer bir parça daha fazla yalayacak kemik bulmuşlar ise, yapmayacakları yalakalık yoktur.
Ülkenin sırat köprüsünden geçtiği bir sırada,ABD nin bize baskı yaptığını manşet haline getirmek, en amiyane deyimi ile zavallılıktır.
ABD İran’ın nükleer güce ulaşmasını engellemek için bize baskısını arttıracakmış!!! Bizimkiler de sanki Türkiye’ye Bayram Müjdesi veriliyor gibi haber yapmış. Aslında söylemek istediği şey şu:Bunlar(Hükümet) gidiyor, belinize kuvvet, dayanın.
Hükümetin hiçbir yere gittiği yok.
Bu millet burada ise , bu Hükümet nereye gidecek? Bre kafasız/lar/.
İhtirazi kayıtlarımıza gelince:
Biz değil bölgemizde, dünyanın hiçbir ülkesinde nükleer bombalar olmasını istemiyoruz.
Bu zalim silahlar üretilimiş ise, kimsenin kuşkusu olmasın bir gün kullanılacaktır.
Bu silahların tümden imhası için ABD ortaya çıksın,ilk adımı atsın, İsrail’i ikna etsin ve bu silahlar bir anda tüm dünyanın gündeminden çıkarılsın, imha edilsin.
ABD ve onun hempalığını yapanlar, bizim içimizden çıkan kemik yalayıcıları, Ar’ı,Haya’yı bir tarafa bırakmışlar , tüm güçleri ile İran’ın üzerine gidiyorlar.
İran Uranyumu zenginmleştirmesin, nükleer santral yakıtı elde etmesin,ardından nükleer bombalar yapacak duruma gelmesin. Niye?
Çünkü İran demokrasi ile idare edilen bir ülke değil, bu silahı elde edebilir ise, nerede , ne zaman kullanacağı bellli olmaz.
Böyle bir akıl yürütme olabilir mi? böyle bir değerlendirme hangi dünyevi mantığa sığar.
Nükleer silahları kullanma veya kullanmama,demokrasi, memokrasi işi değil. Tamamen bir vicdan, bir ahlak , bir insanlık işi. Gerisi boş.
Eğer iş, vicdana, ahlaka, insanlığa kalmış ise, eminim ki, İran ve diğer İslam ülkeleri bu konularda diğer ülkelerden daha fazla hassasiyet içerisindedir.
Atam bombalarını ilk üretenler ve bunu Japonya’nın Nagazaki ve Hiroşima bölgelerinde kullananlar, Müslümanlar değildi.
Bugün atom bombası sahibi olanlar, bu melaneti yok etmek için yola çıkmıyor, bu konuda gayret sarfetmiyor, üretmesi muhtemel olanın başında boza pişirelim diyor.
Peki Türkiye’nin suçu!!! , günahı!!! Ne?
KOMUTANLARIN İSTİFASI
İki günden beri Orgeneral rütbesindeki komutanların toplantı halinde oldukları ve özellikle başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere tüm kuvvet komutanlarının hep birlikte , son gelişmeler sebebiyle istifa etmeyi düşündükleri konuşuluyor.
Böyle bir hareket, Ordunun bütün kademelerinin,Ergenekon, Balyoz gibi soruşturma ve koğuşturmanın arkasında durduğu anlamının çıkarılmasına sebep olur.
İstifalar gerçekleşir ise,
Toplanmış bulunan Orgeneral ve Oramirallerin toplantıda, İrtica ile mücadelenin hepsinin ortak paydası ve,
Hangi yol ile olursa olsun bununla mücadelinin görevleri olduğunu,
Bu arkadaşlarının da o yönlü çalışmalar içerisinde bulunduklarını söylediklerini,düşünmemize sebep olacaklardır ki, bu çok tehlikelidir ve işin içinden çıkılmaz bir yoldur.
Zira böyle bir halde onların yerine hemen arkadan gelen yenileri atanacaktır.
Bunlar atanma işleminin gerçekleştirilmesinden sonra , ya yeni bir yapılanma içerisine girildiğini , bu yeni durum sebebiyle 1960 yılından beri tüm ihtilal, muhtıra, darbe v.s lerden ötürü Milletten özür dileyerek yollarına devam edecekler,
Veya seleflerinin yolunu takip ederek, bundan böyle de ihtilallere, muhtıralara, darbe girişimlerine hazır olmamızı zımni olarak ifade edecekelerdir.
Olaylara bir de Ordu mensupları açısından bakmakta yarar vardır.
Onlar İç Hizmet Kanunun 35.maddesine göre ülkeyi koruma ve kollamanın görevleri olduğunu, ayrıca Kırmızı Kitapta irticanın ülkenin birinci sırada mücadele edilmesi gereken bir sorun olarak görüyorlar.
Eminim son Orgeneral ve Oramirallerin toplantılarında hemen hepsi, arkadaşlarının görevlerini yaptıklarını söylemişlerdir.
Gözlerini bu noktaya "odak"layanlar,şu an için yargı önünde hesap verenlerin "eylemlerini" teferruat gibi görüyorlar.
Çetin Doğan’ın kanal kanal gezerek, biz bu planları yaptığımızda Ak Parti hakkında daha Anayasa Mahkemesinin kararı yoktu sözünü , bundan sonra hem ondan ve hem de diğerlerinden çok fazla duyacağız.
İşte o zaman siyasilere düşen görev,
Askerin kışlaya dönmesini sağlamaktan , siyaset ile uğraşmalarının bir daha geri gelmemecesine önünü kesmekten başka çare yoktur.
Umarım, dilerim bu defa sağ duyu galip gelir ve bu ülke hiç kimsenin hayal edemeyeceği bir atılımı gerçekleştirerek, batılı anlamda bir demokrasi keyfini halkına yaşatmış olur.