MAZLUMUN MAĞDURUN YERİ YURDU HİÇ OLMAYACAK MI?

İnsan olmak, evet insan olmak/olabilmek/ çok önemli.

Başı, yüzü gözü kulağı olan,kollarını sallayarak, adımlarını atarak yürüyen mahluklara biz genel geçer deyimi ile insan diyoruz.

Ama öylemi gerçekten.

İnsan denen mahlukların hemen her gün yaptıklarına, ettiklerine baktığımızda, böyle bir şey nasıl olabilir, bu nasıl yapılır diye içimiz içimizi yiyor.

Gencecik bir kız.

Daha rüşt yaşını bile elde etmemiş. Yani 18 in altında.

Birisine aşık oluyor.

Ailesi ve özellikle ablası bu işe karşı çıkıyor.

Kızım oğlan aç, sefil. O ne yiyecek, sana ne yedirecek. Bunlar cicim ayları. Bak çar çabuk geçer. Hele işi biraz zamana bırak, Allah kerim der.

O günlerde aşkla başı darman duman olan ve bu sebeple evde kendi işlerini bile yapmayan kız, sabah erkenden kalkar, evi siler süpürür, kahvaltı hazırlar, ablasını, annesini öperek uyandırır.

Hadi kalkın size büyük bir sürprizim var der.

Ahali kalkınca gerçekten gördüklerine inanamazlar.

Başı aşkla adeta kuma gömülen kızları gitmiş, aklı başında hanımefendi yavruları geri gelmiş.

Hemen sofraya otururlar.

Evet sofraya otururlar ve,

Adeta Hz.İsa(A.S) ın havarileri ile yaptığı gibi son yemeklerini yerler.

Yemek sonrası kız, annesi, babası ve kız kardeşine çarşıya çıkalım, biraz alışveriş yapalım mı der.

Herkes bir daha büyük şaşkınlık yaşar.

Tabii neden olmasın, sen zaten aylardır adeta içine kapanmıştın, hepimiz için iyi olur derler.

O aşamadan sonra sinsi plan yürürlüğe girer.

Sevgilisi ile ailenin tüm fertlerini imhaya karar veren kız, evlerinin anahtarını sevgilisi olan ve adeta hayvandan da aşağılık olan zavallıya verir.

Oğlan eve girer, dolapta saklanır.

Çarşı Pazar dolanıp, yorulan babasına kız, baba sen eve git, biz aylardır uğramadığımız akrabalara bir merhaba deyip gelelim der.

Oooo bu durum ailede iyice morallerin tavan yapmasına sebep olur.

Baba kapıya açar içeri girer, biraz soluklanayım derken, hayvan dolaptan çıkar ve adamın boğazına defalarca bıçak saplar.

Telefonla görev tamam mesajı iletilir.

Birkaç saat sonra canavarın suç ortağı kız, annesi ve ablası ile eve gelirler.

Kapı açılır açılmaz canavarlar iş birliği yaparak önce ablayı, sonra anneyi haklarlar.

Bu talihsiz gelişmelerden sonra eve gelen evin ağabeyi, zalimlerin elinden son anda kurtulur ve kaçarak olayı polise bildirir.

Doğurduğunuz, yedirdiğiniz içirdiğiniz, onun için sabahlara kadar uykusuz ve belki de o yesin diye aç kaldığınız, en küçük bir rahatsızlığında aklınızın başından gittiği kız evladınız, sevgilisi ile birlikte olma arzusunu yerine getirmek için, bakın neler yapıyor.

Ve bütün bunlar bu ülkede cereyan ediyor.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde de buna benzer canavarlıklar elbette olmuştur veya olacaktır. Ama burası bir İslam ülkesi ve bizler Müslümanlarız.

Evet ben biliyorum ki, bu yaratıklar Müslüman oldukları için elbette böyle bir eyleme kalkışmıyorlar. İslam onlara bu tür canilikleri yapabilirsiniz diye fırsat vermiyor. Biz Allah’a inanıyoruz, doğruluk, dürüstlük, hak ve hakikat aşıklığı herkesten çok bizim şiarımız olmalı değil mi? olmayınca olmuyor işte.

Ama insanlıktan ve bir de İslamlıktan insanlar sıyrılınca, akla hayale gelmedik kötülükler icra ediliyor.

Alın size yeni bir örnek. Sakarya’nın Hendek ilçesinde 13 yaşındaki Ö.D nin uğramış olduğu tecavüz olayını biliyorsunuz. Memleketin bürokrasisinde, emniyetinde, askerinde, iş aleminde ne kadar çalışan varsa, hepsi bu çocuğa tecavüz etmişti.

Onun yaşamış olduğu sıkıntıyı Allah hiç kimsenin başına vermesin. Hiçbir ana baba bu zillete, bu meskenete katılmak zorunda kalmasın.

Aile bu zulmün tesirlerini üzerlerinden atmak isterken, aynı ailenin ilk öğretim çağındaki 3 çocuğu babaları ile okula gidiyor. Ancak okul müdürü olacak o yaratık, bu çocukları okula almıyor.

Niye?

Çünkü bu çocuklar tecavüze uğrayan sabinin kardeşleri. Okulun diğer öğrenci velileri bu çocukların okula gelmesini istemiyormuş.

Olayın o yönünün ne kadar doğru veya yanlış olduğunu araştırmalar ortaya koyacak. Hani okulun diğer öğrenci velilerinin gerçekten böyle bir taleplerinin olup olmadığını bilmiyoruz. Var ise onlar da büyük ayıp etmişler. Başlarından büyük işlere kalkışmışlar, ailenin yangınına körükle gitmişler.

Düşmeyen Kalkmayanın bir Allah olduğunu hatırlarına getirmemişler.

Peki ya okul müdürü denilen o herif?

Gerçekten ailelerden böyle bir talep gelmiş ise, bu sorunu yumuşatmanın bir yolunu bulamaz mıydı?

Bakın sayın Veliler. Bu aile katlanılması güç bir acıya maruz kaldı. Bir zalimler ordusunun tasallutu ile karşı karşıya geldiler.

Şimdi içleri kan ağlıyor.

Okula gelen çocuklar küçük de olsa, onlar da bazı şeylerin bilincindeler. Alınlarına sürülen bu kara lekede bu küçük yavruların bir kusuru yok. O nedenle biz burada tümünüzün çocuklarına öğretimin yanında eğitim de vermek ve ayrıca ailelerde yaşanan sorunlardan kurtulmamalarının yolunu, yordamını temin etmeleri için manevi rehabilitasyon görevi ifa etmek mecburiyetindeyiz. Biz bu çocukları alacak, kendi yavrularımız gibi, gözümüz gibi onlara bakacağız ve yaşamış oldukları travmayı atlatmaları için gerekli her türlü desteği vereceğiz demesi gerekirdi.

Hayır o öyle yapmıyor, okula gitmek üzere önlüklerini giymiş, yakalıklarını takmış, çantalarını boyunlarına asmış üç küçük yavru, okuldan bir mücrim gibi, bir günahkar gibi dehleniyorlar.

Şimdi herkes kendisini o üç küçük yavrunun yerine koysun. Kendi evlatlarının bu duruma düşmüş olduğunu bir düşünsün. O çocukların yaşamış oldukları yeni travmayı iliklerinde hissetsin. Yapılan muameleye karşı ne der, nasıl düşünür. O yavrular okuldan ters yüz edildiklerinde, içinden kolay kolay çıkamayacakları bir gayyaya sürüklendiklerinin farkındadırlar.

Bu yavruların yaşadığı o travmayı şimdi kim telafi edecek?

İşte şimdi bizi idare eden büyüklerimizin bu durumu tam anlamı ile düşünme zamanı.

Konuyu inceleyince, idare tarafından çocukların konumu ile ilgili olarak bir sürü toplantının yapıldığını,daha önce Noksel ilköğeretim okulunda kayıtları bulunan çocukların şikayet üzerine o okuldan kayıtları alınarak Şehit Mahmutbey ilköğretim okuluna, oradan da Ziyagökalp ilk okuluna kayıtlarının yapıldığını öğreniyoruz.

Niye bu çocukları okul okul bir mücrim gibi dolaştırılıyorlar. Kimin şikayeti varsa, onlar çocuklarını alıp gitselerdi ya. Yok öyle olmaz. Kim mütekebbir ise onun dediği olacak.

Mazlumun,mağdurun yeri yurdu yok.

Olsun.

Hak var, Adalet var, Mizan var, hesap var hesap.