MEHMET AĞAR'DAN İNCİLER
Darbeleri araştırma komisyonu, Susurluk davasından hükümlü Mehmet Ağarı bulunduğu hapishanede dinlemiş. Mehmet Ağar’ın daha önce Güldal Mumcu’ya eşi Uğur Mumcu’nun öldürülüşü ile ilgili olarak, fazla bir şey söyleyemem, bir tuğla çekersek, bütün yapı yıkılır dediğini hepimiz biliyoruz.
Mehmet Ağar Türkiye’nin darbeler dönemi olarak geçen 40 yılında Türk Emniyetinin bir parçası olarak yaşadı. 27 Mayıs Darbesi sırasında Ankara Emniyet Müdürü olan babası tutuklanıyor, ardından serbest kalıyor, sonra Ağarlar 7-8 vilayet dolaşıyorlar, Mehmet Ağar bu sürede tahsilini tamamlıyor.
Hakkında envai çeşiti suçlama var.
27 Aralık 1996'da ANAP Lideri Mesut Yılmaz, uyuşturucu kaçakçılığından Türkiye tarafından aranan, ve yatmakta olduğu Hollanda'daki cezaevinden salıverilen Hüseyin Baybaşin'e ait 90'ar dakikalık iki video kasetle ses bantlarının Meclis Araştırma Komisyonu'na vereceği belgeler arasında olduğunu söyledi.
İddialara göre bantlarda Baybaşin, Hollanda'da kendisiyle görüşenlere yaptığı itiraflarda, 1980'den itibaren, Şükrü Balcı ve eski içisleri Bakanı Mehmet Ağar'ın kendisine verdiğini öne sürdüğü polis kimlikleriyle, polise ait silahlarla ve yeşil pasaportlarla nasıl rahat dolaştığını anlatıyordu.
Ağar, 20 Mart 1997 tarihinde mülkiye müfettişlerine verdiği yazılı ifadesinde kayıp silahlar olarak adlandırılan silahların nerede ve hangi amaçla kullanılacağını bildiğini ve bu konuda Korkut Eken’e yazılı bir emir verdiğini ancak konunun devlet sırrı kapsamında olduğunu ve bu nedenle daha fazla açıklama yapamayacağını belirtti.
İstanbul DGM Başsavcılığı Ağar hakkında, Sedat Edip Bucak ile birlikte ‘Cürüm işlemek için çete kurmak, hakkında yakalama ve tevkif müzakeresi bulunan kişileri yetkili mercilere haber vermemek ve görevi kötüye kullanmak’ iddiasıyla 6 yıldan 12 yıla kadar ağır hapis cezasıyla dava açtı. 11 Aralık 1997’de dokunulmazlığı kaldırılan Mehmet Ağar, Anayasa Mahkemesinin itirazını reddetmesinden sonra, 10 Ocak 1998’de DGM’de üç saat süreyle sanık sıfatıyla ifade verdi. Ağar ifadesinde, kayıp silahlar konusunun devlet sırrı olduğunu ileri sürdü ve olayların meydana geldiği tarihte bakanlık görevini sürdürdüğü ve bu nedenle de ancak Yüce Divan tarafından yargılanabileceğini söyledi. DGM önce ‘görevsizlik’ ve 9 Temmuz tarihinde Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin kararı bozma kararından sonra da ‘yargılanmanın durdurulması’ kararlarını aldı.
Ağar, 15 Haziran 2000 tarihinde ise "Suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak" iddiasıyla hakkında oluşturulan Meclis Soruşturma Komisyonu tarafından 8’e karşı 6 oyla Yüce Divan’a sevkine gerek olmadığına karar verilerek aklandı.
DGM ve TBMM Susurluk Kazası Araştırma Komisyonu’nda verdiği ifadelerinde sürekli olarak devlet sırrı olduğu için açıklama yapamayacağını söyledi.
Mehmet Ağar Kasım 2008'de tekrar yargılanmaya başlandı. İlk duruşmaya sağlık sorunları nedeniyle katılamayan Ağar hakkında görevsizlik kararı verildi. Hakkındaki suçlamalar şöyle idi:
1993-1996 arasında
Cürüm işlemek için silahlı teşekkül meydana getirmek;
Gıyabi tutuklu sanık Abdullah Çatlı'nın saklı bulunduğu yeri bildiği halde yetkili mercilere haber vermemek ve gizlenmesine yardım etmek;
Yasalara aykırı olarak Abdullah Çatlı ve Yaşar Öz'e silah taşıma izin belgesi vermek ve hususi damgalı (yeşil) pasaport verilmesini sağlamak suretiyle görevi kötüye kullanmak.
15 Eylül 2011 günü; Ankara Özel Yetkili 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, parti liderliği, Valilik ve Emniyet Genel Müdürlüğü yapan Mehmet Ağar'ın "suç örgütü yöneticisi" olduğuna karar verdi ve Susurluk davasında 5 yıl hapse mahkum etti.
Ağar Aydın ili Yenipazar ilçesinde cezaevinde şimdi.
Hakkında verilen 5 yıllık Ağır Hapis cezasını çekiyor. Kendisine isnat olunan suçları işlediği tarihte yürürlükte bulunan cezaların infazı hakkındaki kanun hükümleri uyarınca 2 yıl cezaevinde kalacak.
TBMM si darbeleri araştırma komisyonuna kaldığı cezaevinde ifade vermiş Ağar. İfade vermek cümlesini biraz zait buldum. Zira Mehmet Ağar komisyona ifade vermek yerine basbayağı nasihat çekmiş. Siyasetin nasıl olacağı, Devlet idaresinin işleyişinde dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir gibi bildiklerini anlatmış. Mesela Siyaset güçlü olursa başkaları darbe yapmaya zemin bulamazlar ve darbelerine meşruiyet kazandıramazlar demiş. Kendisinin yıllarca MİT’e bağlı olarak çalıştığını, oradan bilgi aldığını, tüm bilgi teknolojilerinin MİT’te olduğunu, emniyette olmadığını açıklamış. Güldal Muumcuya Uğur’unu ölümünden sonra “bir tuğla çekersem altından çok şey çıkar ve bütün yapı yıkılır” biçiminde bir söz söylemediğini ifade etmiş.
Ve son olarak doğu ve Güneydoğuda yaşayan insanların dini hassasiyetlerinin çok üst düzeyde olduğunu, bu sebeple ülkenin bölünüp parçalanmasının öyle kolay bir şey olmadığını açıklamış.
Ben elbette Ağarın bu son cümlesine büyük ehemmiyet atfediyorum. Onun bir konuyu tarif ve izah ederken, cezaevinde gelmiş olduğu noktayı elbette önemsiyorum.
Ama,
Onun şu son zamanlarda gelmiş olduğu bu noktayı göz önüne alıp, daha önce yaptıklarını görmezden gelmemiz gerektiğini düşünmüyorum.
İşte faili mechul cinayetler, kayıp silahlar, bu silahların alındığı yerler, bu silahların Devlet tarafından hangi paralarla alındığı meselesi ve bu silahlarla nice canların durduk yere telef olduklarına dair rezervlerimi muhafaza ediyorum.
Zira İslam Hukukunda hiç kimse kendi verdiği kararlar ile cinayet işleyemez, ülke insanlarının karşı karşıya gelmesine sebep olacak eylemler yapılmasını kabul edemez.
İttihatçılık birilerinin ruhuna işlemiş vesselam.