MİSİNANIN UCU KOPTU BALIK BAŞINI ALDI GİDER

Fethullah Gülen Hocanın BBC ye verdiği röportajda söylediklerinin aslında satır satır irdelenmesinde yarar var.

O röportajın bir yerinde 17 Aralık sürecinde görevlerinden alınan kamu görevlilerinin/Hakim, Savcı, Emniyet Müdürü, polislere varıncaya kadar/camia ile irtibatlandırıldıklarını, bunun doğru olmadığını, bu kişiler içerisinde kendilerine sempati besleyen insanlar olabileceği gibi, Ulusalcılardan, Milliyetçilerden, bu kanaati taşıyan siyasi parti mensuplarından insanların da olabileceğini, bunların binde birini bile kendisinin tanımadığını, bu kişilerin bir şekilde görevlerine dönmeleri halinde veya yapılacak incelemede bunun ortaya çıkacağını herkesin bilmesi lazım dediğini biliyoruz.

Fethullah Gülen hoca bu beyanı ile her şeyi bize mal etmeyin, bu işten zarar görenler bir strateji olarak bizim üzerimize geliyorlar, bizi kolay bir hedef olarak görüyorlar ama yanlış yapıyorlar demiş oldu.

Ak Partinin şu anda hedefinde Camia olduğundan ve olan bitenleri onlardan bildiğinden, değerlendirmelerini bütünü ile bu alana teksif etmelerinin yanlış olduğu ortaya çıkıyor.

Türkiye içerisinden Ulusalcılar, Milliyetçiler, ülke dışından Mossad, CİA, KGB ve daha birçok mahfil Ak Parti ile uğraşmış olabilir.

Kasetler ortaya çıktıkça bunlar bütünü ile Camiaya mal ediliyor ve onlarla mücadelenin daha ne kadar sert bir şekil alacağının hesapları yapılıyor. Bu gelişmeler olmasa idi, yüzde yüz Ak Partiye oy verecek olan insanlarla yollar ayrılıyor.

İşte o sert göndermelerin yapıldığı bir sırada Fethullah Gülen Hocanın mülaanesi ortaya çıktı. Mevzuyu hatırlamakta yarar var.

Yolsuzluk operasyonlarının üzerine giden insanların yasa dışı işlere bulaştıkları ve bunların cemaatçi oldukları ifade ediliyordu. Söz konusu kişilerin Pensilvanyadan aldıkları talimatlarla bu işleri kotardıkları ifade ediliyordu.

Bu beyan doğrultusunda siz bir iş yapmamış iseniz, gerçekten allak bullak olmanıza sebep olur. Anti Parantez Vekilliğim sırasında yaşadığım bir olayı burada nazarınıza vereyim. İlçemde boyumdan büyük bir işe kalkıştım. Okul yaptırma kararı verdim. İşin boyutlarının sandığımdan fazla olduğunu işe başlayınca anladım. Sıkıntılı günlerim oldu. Ama Allaha şükürler olsun İstanbulda Avukatlık yapan Mustafa Güran arkadaşımın önemli yardımı ile işi aştık. Fakat o arada bir takım dedikodular işitmeye başladım. Güya ben bir takım müteahhitlere Çüngüş Karakaya Barajının akaryakıt ihtiyacını karşılaması için Baraj Müdürüne baskı yapmışım. Onlar da alacakları paradan okuluma yardım edeceklermiş. Allah Allah dedim, bu da nereden çıktı böyle.

Müdürün oraya atanmasında yardımcı olduğum doğru idi, Çünkü Gaziantepli ve oldukça yetenekli olan bu arkadaşın iyi hizmet vereceği söylenmişti. Ben de atanmasını sağlamıştım. Ama ötesi gerçekten bir tezvirat, hatta iftira idi.

Bu sözlerin kendisine nisbet edildiği arkadaşı aradım. Sen böyle böyle söylemişsin, bunlar da gelmiş vekil arkadaşların kulağına yetişmiş. Buraya geleceksin, benim böyle bir şey söyleyip söylemediğimi ifade edeceksin. Yoksa ömür boyu konuşmam, münasebeti keserim dedim. Uzun hikaye. Sonra o lafları söyleyen vekil arkadaşlara bunları niye bana soruyorsunuz, müdür orada arayın sorun, benim tek bir kelime ile bu konuda bir girişimim olmuş mu? Daha da ötesi sözü edilen kişiler ihaleyi almış mı? Soruldu soruşturuldu, bir kıl kadar ne doğrudan ve ne de dolaylı bir irtibatımın olmadığı ortaya çıktı. Ama bu olay bende öyle bir burukluk yarattı ki, zihnimden hiç çıkmayan konulardan birisi olarak yerini aldı.

Fethullah Gülen’in hükümeti devirmek amacı ile bu işlere bulaştığı, kamu görevlilerinin görevleri ile ilgisi bulunmayan konularda yasa dışı eylemlerde kullandığı ifade edilince, o da çıktı, eğer ben/biz Allah’ın istediğinin dışına çıkmış isek, Sünneti seniyyeye aykırı hareket etmiş isek, İslamın hukukunun dışında bir şey yapmış isek, örfi hukuka aykırı davranmış isek, Medeni Hukukun dışında vazifemiz olmadığı halde bir şey yapmış isek ve bu kişilerin böyle işler yapması konusunda benim bir dahlim olmuş ise Allah evimize ateş salsın diye devam eden ve ardından eğer biz bir iftiraya maruz kalıyor isek aynı sonucun onların başına gelmesini niyaz eden konuşması/ kimilerine göre mulaanesi, kimilerine göre bedduası/ bıçağın kemiğe dayanmasıdır.

Şimdi işte bakın ardı arkasına kasetler yayınlanıyor. Bunların düzmece olduğu ve kabul edilemeyeceği hükümet tarafından ifade edildi.

Kriptolu telefonları kimler dinleyebilir, camianın böyle bir şey yapmaya gücü yeter mi diye bu işlerden gerçekten anlayan birisine sordum. Verdiği cevap şu oldu. Kriptolu telefonları dünyada dinleyebilecek iki kurum var. CİA ve MOSSAD oldu. Onlardan başkasında böyle bir teknoloji yok. Hele Türkiye’de bu imkansız dedi. Şahsi görüşüm olarak MİT in böyle bir imkanının olup olmadığı araştırılmalıdır. Ne dediğimi anlıyorsunuz değil mi?

İşte o sebeple bir iki yıldan beri, aman dikkat edin, bu günleri çok ararız, ne olursunuz istek ve taleplerimizi biri birimize doğrudan ifade edelim, zemini kaygan hale getirmeyelim, ortam flulaştığında, biri birimize desteğimiz bütünü ile sona erdiğinde, yani bataklık meydana geldiğinde, adamlar aklımızın almayacağı bilgi ve belgeleri fahşederler ve bunu biri birimizin üzerine pek kolay bir şekilde atarlar, böylece bir taşla iki kuşu birden vururlar diyordum, kimse beni kaale almıyordu.

Ak Parti ile Cemaatin/camianın/ 12.Eylül.2010 tarihinde yapılan Referandumdaki birlikteliği devam etseydi, herkes biri birinin elini güçlendirmek için arka arkaya adımlar atsa idi, zemin mermerden daha güçlü bir hale gelir, bataklık oluşmaz ve kahrolası bugünleri yaşamamış olurduk.

Ak Parti ile Camianın arasının açılmasının miladı olarak 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarının Oslo görüşmeleri sebebiyle Savcılar tarafından ifadeye çağrılması cemaate mal edildi. Arkasından camianın can damarını oluşturan dershanelerin kapatılması olayı gündeme taşındı, bundan asla geri adım atılmayacağı ifade edildi ve yolsuzluk soruşturmaları ile birlikte iş mülaane noktasına kadar geldi dayandı ve şimdi daha ileriye gitti.

Olaya Fethullah Gülen Hocanın BBC ye verdiği demeçte sözünü ettiği “yolsuzluk soruşturmasını yapan polis, Savcı ve Hakimlerin yapılacak bir inceleme neticesinde binde birinin camia ile ilgisinin olmadığı, solcu, ulusalcı ve başka partilere mensup Milliyetçi insanlar olduklarının ortaya çıkacağı” yolundaki değerlendirmesi açısına yeniden döndüğümüzde ve Kriptolu telefonların dünyada CİA ve MOSSAD dışında bir kurum tarafından dinlenmesinin mümkün olmadığı gerçeği karşısında/MİT REZVERVİM SAKLI/ camianın suçlanmaya devam edilmesi, İKİ BÜYÜK İSLAMCI GÜCÜN NASIL DA BİRİ BİRİ İLE VURUŞTURULDUĞUNU ORTAYA KOYUYOR.

Konuşmalarda izleniyoruz kelimesinin sonucu olan görüntüler fahşolursa… Off anam off.