MISIR CANİLERİNİN KANLI ELİ ZEMZEMLE Mİ YIKANMIŞ

CHP si yurt içinde kendisine yeterince müttefik bulamamış olacak ki, Ak Parti karşıtlığında ittifak sağlamak için önce Bağdatı, sonra da Kahireyi ziyaret ettiler.

Bağdattaki yönetimin başında bulunan Başbakan Nuri El Maliki’nin Şii Arap olduğu biliniyor

Irak’ta 7 Mart 2010 tarihinde genel seçimler yapıldı. Seçim sonuçları şöyle idi.

Eski Başbakan İyad Allavi liderliğindeki Irakiye İttifakı’nın 91 sandalye, şu anki Başbakan Nuri El Maliki’nin Hukuk Devleti İttifakı 89, Irak Milli İttifakı 70 ve Kürdistan İttifakı Listesi de 43 sandalye ile Irak Parlamentosu’ndaki yerini aldı.

Bir pazarlıklar ve koalisyonlar siyasetine sahne olan Irak, yeni hükümetin kuruluş sürecinde de bu mücadelelerin yaşandığı bir coğrafya olarak hem ABD, hem İran, hem Türkiye ve hem de diğer komşu ülkeler tarafından dikkatle izlendi.

Bu nedenle 7 Mart seçimlerinin sadece bir Irak seçimi olmadığını, bu seçimlerin ABD ile İran arasındaki denkleme işaret eden, aynı zamanda başta Türkiye olmak üzere diğer bölge ülkelerini de yakından ilgilendiren karmaşık bir bulmaca olduğu tespitini yapmak son derece rasyonel bir bakış açısını yansıtır.

7 Mart 2010 seçimlerini kazanan eski Başbakan İyad Allavinin hükümeti kurması beklenir iken, ABD işe müdahil oldu ve her hareketi ile Türkiye’ye muhalif olan Şii Nuri El Malikinin hükümeti kurması sağlandı.

Nuri El Malikinin Hukuk Devleti İttifakından oluşan gurubun hükümeti kurması üzerine, Türkiye çok yoğun ilişkiler içerisinde bulunduğu bu ülkeyi kaybetmemek için, önemli bir strateji değişikliğine gitti ve Kürdistan Kürt yönetimi ile iyi ilişkiler kurdu. Bu ilişkiler siyasi olduğu kadar, ekonomik ve insani idi.

Malikinin Türkiye’yi bölgeden dışlamaya yönelik adımına, Türkiye Kürdistan ve Barzani kartı ile cevap verdi. Bu karar hem Türkiye’ye ve hem de Kuzey Irak Kürt yönetimine, yani Kürdistana çok şeyler kazandırdı.

Bir kere Kürdistanın bütünü ile Irak’a bağlı olmadığı, bölgeye ve insanına daha büyük yanlışlıklar yapılması durumunda, çok rahat bir şekilde bir başka ülke ile entegrasyonun sağlanabileceği ortaya çıktı. Zira Irak’a bağlı olmaksızın bölgede Petrol aramalarına Kürdistan geçit verdi. Türk şirketleri yeni Petrol kuyuları açma izni ve ihalesi aldı. Kürdistan bölgesinde sayıları bine yaklaşan Türk şirketinin iş yapmasına imkan verildi.

Kuzey Irak’ın imar ve ihyası nerede ise Türk özel girişimcileri tarafından temin ediliyor. Bu bölgeden çıkarılan Petrol Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ulaştırılıyor. Bu durum pek tabii hem Türkiye’nin ve hem de Kürdistan bölgesinin

işine geliyor. Türkiye Irak gibi bir ülkeyi bırakın kaybetmeyi, kuzey ile ticari ve siyasi ilişkilerini geliştirmekle Nuri El Malikiyi çileden çıkarıyor.

Kürdistan Bölgesi yönetiminin başında bulunan BARZANLAR bölgedeki tüm Kürt unsurlara bir anlamda Ağabeylik yapma, yeri geldiğinde onların da hukukunu korumada görev üstlenebilecekleri imajını böylece elde etmiş oluyorlar.

Türkiyenin böylesine girift sorunların üstesinden gelme konusunda attığı adımları, bin bir türlü zorlukla geliştirdiği stratejileri, Türkiye’nin ana muhalefeti yerle bir etmeye kalkıştı ve gitti Nuri El Maliki ile görüştü. Hepsi o kadar. Türkmenlerin yoğun olarak yaşadıkları Kerkük ziyareti, programda olmasına rağmen, güvenliğin sağlanamayacağı gerekçesi ile iptal edildi. Erbil ziyareti zaten olmadı. Yine programda olmasına rağmen kanaat önderi Sistani ile görüşme yapılamadı.

Siz eğer Türkiye’nin iktidara gelme ihtimali olan ana muhalefetini oluşturuyor iseniz, özellikle bölge ile ilgili olarak atacağınız adımlarda tüm dengeleri gözetebilecek yetkinliğe sahip olmalısınız. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Irak politikasında, Kürdistanı, Erbil ve Kerkük’ü yok sayabilir misiniz, ihmal edebilir misiniz? Bölgenin dini kanaat önderi Sistaniyi görmezden gelebilir misiniz? Evet işte CHP nin uzun yıllardan beri umur görmemiş yönetimi tüm bu olanları sırf Ak Parti muhalefeti adına gerçekleştirdi.

Maliki yönetimi programda olmasına rağmen Kerkük ziyaretini, can güvenliğinin sağlanamayacağı gerekçesi ile iptal ettirdi. Böylece Kemal beye kör gözüne şiş kabilinden bir ders vermiş oldu. Sistani ile görüşme enti püften gerekçelerle gerçekleşmedi. Erbil ziyareti yok, Kerkük ziyareti yok, Sistani ile görüşme yok, Barzanilerden bir yetkili ile olsun görüşme yok, eee ne var. Her fırsatta Türkiye’ye kazık atma aymazlığında Nuri El Maliki ile görüşme var. Şimdi adama sormazlar mı, bu ziyareti elbette Türkiye’nin ana muhlefeti adına yapan Kemal bey, ülkesine ne kazandırdı? Partisine ne kazandırdı? Kemal bey bu ziyareti ile Türkiye Türklerini mi, Türkiye Kürtlerini mi, Türkiye Müslümanlarını mı, kimleri memnun etti. Oldum olası CHP zihniyetine oy veren Alevi vatandaşlarımızı memnun ettiğini düşünüyor ise, oralara gitmesine gerek yoktu, onlar zaten Kemal beyi destekliyorlar. Ama bizim bu ziyaretten çıkardığımız anlam, bölgeden Ak Partiye daha ne kadar köstek sağlanabilir, bunun mücadelesini verdi CHP liler.

Ardından gerçekleşen CHP heyetinden iki diplomat kökenli Milletvekilinin Mısır ziyareti tam bir facia idi.

İhtilal yapmış, halkından binlercesini göz göre göre katletmiş, seçilmiş Cumhurbaşkanını aylardan beri zindana tıkmış, ne ile suçlayacağına bir türlü karar verememiş katilleri ziyaret, aklın alacağı bir iş değildi. Türkiye hükümeti, Mısır’daki darbeyi zemmeden açıklamalar yapmasa idi CHP heyeti bu ziyareti yapmaya gitmezdi. Heyetten diplomat kökenli Milletvekili Faruk Loğoğlu, ziyaretimiz sırasında Hükümetin açıklamalarına karşı çok tepkiler vardı ve bunları

uzun uzun ifade ettiler, ancak biz buraya Ak Parti hakkındaki şikayetlerinizi dinlemeye gelmedik dedik. Diplomata bakın diplomata.

Adamlar Türkiye’den uzun uzun şikayet etmişler, onlar bu söylenenler dinlemiş, ama sonunda biz buraya Ak Parti hükümetinden şikayetlerinizi dinlemeye gelmedik demek olmuş bütün yaptıkları.

Aslında siz bu insanları Ak Partiye karşı daha fazla laf saysınlar diye ziyaret ettiniz, bir anlamda onları kışkırttınız. Onlar da ağızlarına geleni söylediler. Siyaset bu mudur, diplomatlık gerçekten böyle bir şey midir?

Ak Parti 11 yıllık iktidarı döneminde kaç kişiyi öldürdü, Sisi yönetimi darbe ile el koyduğu 2 aylık döneminde kaç kişiyi katletti, hiç düşündünüz mü? Ve onlara dönüp sizin böyle bir şey söylemeye hakkınız yok, biz aslında ülkemiz hakkında sizin şikayetlerinizi dinlemeye değil, demokrasiyi niye katlettiniz, insanları niye durduk yere öldürdünüz, bu yaptıklarınız ne insanlığa ve ne de hep birlikte mensubu olduğumuz İslama sığmaz, tez elden bu yanlışlıklardan dönünüz, haksız yere içeriye tıktığınız Cumhurbaşkanını çıkarınız ve en kısa zamanda seçimlere giderek, yönetimi halka devrediniz demeye geldik demeleri gerekmez mi idi?

CHP heyetinin Mısır gezisi sonrasında yapılan açıklamalar, bende bu insanlar gerçekten akıllarını peynir ekmekle yemeye başladılar düşüncesini doğurmaya başladı.

Neymiş,Mısır ile Türkiye arasında bozulan ilişkileri düzeltmeye gitmişler.İyi mi?

Adamların kendi içleri karman çorman, ne yapacaklarına, nasıl yapacaklarına dair bir bilgileri yok, katlettikleri insanların kanları meydanlarda duruyor, bizimkiler Mısır ile Türkiye arasında bozulan ilişkileri düzeltmeye gitmiş. Nasıl da çocukça, nasıl da acemice.

Demokrasi isteyen, seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursinin haksız yere zindana atılmasını kabul etmeyen, katledilen evlatlarının acıları henüz çok taze olan Mısır halkını görmezden gelip, darbecileri ziyaret ve Türkiye Hükümetinin eylemleri sonucu bozulan ilişkileri düzeltmeye geldik anlayışı, tam anlamı ile halt işlemektir.

Peki bu eyleminiz ile neyi düzelttiniz?

İşgüzarlık ve yalakalığın bu kadarını da görmemiştik.

Hani Kılıçdaroğlu, Suriye politikalarından ötürü Hükümetin elinde kan var diyor, ama ardından gidip Mısır halkını katledenlerin elini tutuyor. Bunlar da büyük politikacı oluyor, milyonlarca insan onlardan medet umuyor.