MÜDAHİL OLMAK İÇİN SIRAMI BEKLİYORUM
Milletvekili olmanın üzerinden henüz 4 ay geçmemiş. Genel kurula Harap Akademileri Kanununda değişiklik yapılmasına dair bir kanun tasarısı geliyor. Bu kanun tasarısı üzerinde şahsım adına söz alıyorum.
“Sayın Başkan Değerli Milletvekilleri, hepinizi şahsım adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan Harp Akademileri Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı üzerinde şahsım adına söz aldım.
Bu yasa tasarısının geçmesiyle Harp Akademileri ilmi hüviyet kazanacak ve bu yolla, güzel araştırmalara imza atacaktır, buna inanıyorum. Bu arada ilgililerine doktora yapma imkanı da doğacak, bununda çok faydalı olacağına kaniim.
Yalnız görüşülmekte olan kanun tasarısının 4. Maddesinin c bendini yeniden sizlere okumak istiyorum. Tasarının 4.Maddesinin C bendinde kurulacak olan Milli Güvenlik Akademisinde ; Türk Silahlı Kuvvetlerinde, kamu kurum ve kuruluşlarında ve gerektiğinde özel kesimde üst kademede görevli veya görev almaya aday yöneticilere Milli Güvenlik konularında bilgi ve yetenek kazandırmak amacıyla yapılması planlanan çalışmaları düzenleyen bir madde getirilmiş bulunuyor.
Bizim bu maddeyi kabul etmemizin imkanı yoktur, zira bu maddede, Milli Güvenlik Akademisi, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan sivil personele eğitim verecek ve gerektiğinde özel kesimde çalışan insanlara da eğitim verme hakkını elde edecek. Ayrıca, bu yetmiyormuş gibi, görev almaya aday, yani kamuda görev almaya aday yöneticilere milli güvenlik konularında bilgi verileceek ve gerektiğinde de bu insanların askeri akademilerde eğitime tabi tutulmaları söz konusu olacak.
BİZLER 28 ŞUBAT DÖNEMİNİ YAŞAMIŞ OLAN İNSANLARIZ.
Getirilen kanun tasarısı bu hali ile kabul edilecek olur ise, kamuda ve özel kesimde çalışanlar dahil olmak üzere tüm sivil yöneticilere eğitim verilecek ve ordu, sivil hayatın hemen her kesimine müdahil olacaktır.
HEPİMİZİN MÜŞTEKİ OLUĞU 28 ŞUBAT SÜRECİNİ UNUTMAYALIM.
(CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin:HEPİMİZ DEĞİL, HEPİMİZ DEĞİL, KENDİNİ SÖYLE, diye laf atıyor)
Hâkimler, Savcılar, Yargıtay üyeleri brifinglerden geçirildiler. Koca koca adamların, brifingi veren askerlerin önünden kalkışları ve alkışlamaları doğrusu, hem çok yanlış ve hem de çok komik görüntüler oluşturmuştu.
Bu durumda bu yasanın geçmesi ile sivil kesimde çalışan, kamuda çalışan insanlar askeri akademilerde belirli bir yazılı işlemine tabi tutulacaklar, hadi diyelim, fişleneceklerdir.
Yasa Orduya çok geniş yetkiler vermektedir. Ordu yetkilileri tarafından brifing vermek amacıyla çağrılan kişiler kim olursa olsun gitmeme gibi bir lüksü yoktur, kendilerine verilecek olan eğitimden kaçma, kaytarma imkanı bulamayacaklardır. Değil işbaşında görev yapan insanlar, aday memurlar bile mesleğe adım attıkları ilk günden itibaren askeri eğitimden geçirileceklerdir. Yani bu eğitim sonrasında kendilerinin hizmetlerinden askeri anlamda yararlanılamayacağı konusunda kanaat getirilenler, olumsuz sicile tabi tutulacaklardır, anlamı budur.
Şu andaki yapısı itibariyle, Avrupa Birliğine katılımın önündeki en büyük engellerden birisi olarak kabul edilen ordunun sivil hayata müdahalesi, bu yasanın geçmesi halinde hemen her kesimi ilgilendirecek tarzda etkinlik kazanacaktır.
Bizler Avrupa Birliğine girme konusunda yoğun çaba içerisinde olan bir Milletin Parlamentosunun fertleri olarak, tasarının bu halinin kabul edilmesini imkan dahilinde görmüyoruz, en azından ben böyle düşünüyorum ve bu düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim. Bu nedenle benim Hükümet yetkililerinden ve sayın Milli Savunma Bakanımızdan talebim,yasanın 4 ncü maddesinin c bendinin, tadilat vesaire yapılarak değil, tümü ile yasa metninden çıkarılmasıdır. Bu itibarla hepimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum” demişim.
4 aylık bir vekilin kendi hükümetinin getirmiş olduğu ve hem de o dönemlerde hala oldukça etkin durumda olan Ordu ile ilgili bir yasa tasarısının üzerinde bu türde konuşma yapması yürek ister, bilgi ister, TBMM sinin gündemine hakim olmak iktiza eder.
Askerlerin hazırlayarak Hükümet yetkililerine sundukları ve kanun tasarısı olarak TBMM sine gönderilen yasaların kimilerinin ne tür tuzaklarla dolu olduğunu anlayacak Fehmi gerektirir.
Gerçi tutanağın sonunda Ak Parti sıralarından alkışlar yazıyor, ama, aslında ben alkış beklemiyordum ve zaten gördüğüm kadarı ile de kimse beni alkışlamadı.
Bu konuşma 05.02.2003 günü TBMM sinin 31 nci birleşiminde yapıldı.
Tabii ki benim istediğim gibi değil, tasarı geldiği şekli ile TBMM sinden geçti.
O konuşmam esnasında, 28 Şubat sürecine önemli göndermelerde bulunuyor ve yoğun eleştiri bombardımanına tabi tutuyorum.
“Hepimizin müştekisi olduğu 28 Şubat sürecinde yaşananları unutmayalım” dediğimde,
CHP li Ahmet Ersin “Hepimiz değil, hepimiz değil, sen kendini söyle diyor.
Evet ben o gün de kendimi söyledim, bu günde -gelişmelere baktığımda- kendimi söylemeye devam etmemin ne kadar onurluca bir iş olduğunu ayan beyan görüyorum.
O konuşmamda 28 Şubat eleştirilerime sadece CHP li Ahmet Ersin mi karşı çıkmıştı? Elbette ki hayır, konuşmanın üzerinden 1 hafta geçtikten sonra Ak Partili etkili bir Bakan genel kurulda bana “ne o 28 Şubat ile ne alıp veremediğin var, bunlar hoş şeyler değil” demişti.
Hissiyatımın zaman zaman bana galip gelen yönü olduğundan hemencecik etkilenmiştim, asabım bozulmuştu. Kurt ağacın içerisinde ise, yapılacak ne var gibi değerlendirmelere beni götürmüştü. Ama keşke hiç öyle düşünmeseydim, bunlar zaten her zaman böyledir, demine göre suyu verirler. Bazen sıcak, bazen ılık, bazen soğuk ve bazen de buz gibi. Ortaya çıkan şey bulaşık suyundan beterdir.
Evet TBMM si 1960 ihtilali dahil bütün askeri darbeleri, muhtıraları, ihtilal girişimlerini, light muhtıraları mercek altına aldı ve araştırma komisyonu kurdu.
Bu komisyonun yapacağı çalışmaların elbette soruşturma komisyonuna dönüşmesi mukadderdir.
Çünkü suç ve suçlular var soruşturma komisyonu kurulmadan sonuca gitmek mümkün değildir. Soruşturma komisyonu da yapacağı incelemeler neticesinde C.Savcılıklarına suç duyurusu halinde evrakı gönderecektir.
Nazlı Ilıcak’ın dediği gibi işin sulandırılması v.s söz konusu değildir.
28 Şubatçılar zaten yargı önüne çıkmaya başladılar.
Sayın Bakanlarımız olayı “TEMİZLİK” olarak değerlendirdiler. Bakanlarımızın o beyanatlarından, yapılan pisliklerin temizlenmesi zamanı geldi, yoksa ülke kerahat kokmaya devam edecekti ki, bunun mümkün olmadığı ortaya çıktı, anlamını çıkardım.
Ha yazımın başlığında müdahil olmak için sıramı bekliyorum derken, adamlar hakkında yukarıdaki değerlendirmelerde bulunurum da onlar beni kendi başıma bırakırlar, yani en azından fişlemezler mi?
Genelkurmayın 45 Ak Partili Bakan, Milletvekili ile birlikte beni fişlediklerine dair, resmi yazısı elimde. Hem de Genel Kurmay antetli olarak. Ben fişlemede 7.sıradayım. Yani bayağı elebaşıyım.
Yaşar büyükanıt emir vermiş, Orgeneral fevzi türkeri’nin başında bulunduğu “örgüt” te bizi fişlemiş.
Cahilce, yalan ve iftiralarla dolu olarak.
27 Nisan Muhtırasını yayınlamasına, Hükümet ve Cemaatle ilgili olarak yalan ve tezvirat dolu internet siteleri kendi zamanında kurulmasına rağmen yaşar büyükanıt hakkında hala dava açılmamasını neye yoracağımı bilemiyorum, ama onun ve hempalarının hakkında açılacak olan davaya müdahil olmak için sabırla sıramı bekliyorum, Genel Kurmay Antetli Fişleme yazısı elimde olarak.