MÜSLÜMANLARI BİRİBİRİNE KIRDIRMA DÖNEM GERİDE KALDI
2002 yılından sonra bölgemizde çok büyük değişikliklere hep birlikte şahit oluyoruz. Artık Müslüman Ülkeleri biribirine kırıdrma dönemleri çok geride kaldı.
Adamlar çok büyük oynadılar.
Türkiye’yi Suriyeye, Suriye’yi Suudilere, Suudileri Türkiye’ye, İran’ı hepsine birden düşman etmeye yönelik çabalar yıllarca pirim yaptı. Bölge ülkeleri ne kadar biribirlerine düşman olursa, o kadar kar elde ederiz yolundaki düşüncelerinden, eylemlerinden,büyük kazançlar sağladılar.
Son bir kez bölge ülkelerini biribirine düşürme planının en büyük parçası olan Irak Savaşına Türkiye’yi,Ürdün’ü, hatta Suudi Arabistan’ı katma gayretine girdiler. Bu ülkeler çok şükür Irak ile doğrudan bir savaşa girmediler. Kıyısından köşesinden bulaşmaktan kurtuluşun çaresi yoktu. Ama halklarımız bu kadarını taşıyabilecek olgunluğu göstererek, bu da geçer YA HU dediler.
Şimdi Türkiye son 80 yıllık tarihinde hiçbir dönemde olmadığı kadarı ile tüm Müslüman ülkelerle büyük dostluklar yaşıyor.
İslami manada en büyük sıkıntının yaşandığı bir ülke olan Türkiye’deki kardeşlerinin yeniden hayat buluşlarını dünya Müslümanları büyük bir sevinçle seyrediyorlar.
İran’la , Suriye ile, Irak, Pakistan, Bengladaş,Afganistan,Mısır,Ürdün ve Suudi Arabistan ile dostluğun zirvesindeyiz.
Tüm bu ülkeler münasebetlerinde Türkiye’ye büyük özen gösteriyorlar.
Bir Milyarın üzerinde bölgede yaşayan Müslüman Nüfus,hayatın her alanında Türkiye ile işbirliği yapmaya çalışıyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı, Başbakanı en fazla 2-3 ay geçmeden komşu ülkeleri ziyaret ediyor, mukabilinde bu ülkelerin Devlet ve Hükümet Başkanları Türkiye’ye geliyor.
İşte daha geçen hafta Sayın Başbakan İran’ı ziyaret etti. Bu hafta ise İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedi Necad Türkiye’ye geliyor.
Bu ziyaret öncesinde Sayın Cumhurbaşkanı Ahmedi Necad NTV ye özel bir mülakat verdi. Ben bu mülakatı büyük bir dikkatle başından sonuna kadar izledim.
Cumhurbaşkanı "bu bölgede 1 Milyara yakın insan yaşıyor. Bizim geniş topraklarımız, zengin doğal kaynaklarımız, yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz var. Büyük bir kültürün, medeniyetin sahibiyiz. İlim ve bilim alanında da önlenemez bir yükseliş içerisindeyiz. Biz batılı ülkelerden bir şey istemiyoruz.Onlar bize saygı duysunlar yeter. Çünkü biz onlara şimdiye kadar saygısızlık anlamına gelecek bir şey yapmadık. Eşit muamele isiyoruz, hepsi o kadar.Batılı bir sürü kuruluş var. Bizler de bu kuruluşların üyesiyiz.Mesela Birleşmiş Milletler Teşkilatı,Milli Güvenlik Konseyi gibi.Ama Birleşmiş Milletler Teşkilatı gerçekten kuruluş amacına uygun çalışıyor mu? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi şimdiye kadar ülkeler arasında çıkan ihtilaflarda adil ve eşit davrandılar mı? Ülkeler arasında verdikleri kararların gereği yerine getirilebildi mi? Bu kuruluşlar her zaman insan haklarından , temel hürriyetlerden söz ediyorlar. Ama sıra Müslümanlara geldiğinde, bu hakların zerresi uygulanmıyor. İşte Filistin gerçeği ortada. İsrailliler dünyanın dört bir yanından toplanarak Filistine geldiler. 2,5 Milyon Müslümanı topraklarından kovdular. Dünyanın en gelişmiş silahlarına ABD sayesinde sahip olduktan sonra, şimdi bölgede sürekli olarak terör estiriyorlar. Bu sene Gazze’yi yerle bir ettiler. Binlerce insanı öldürdüler, binlercesini yaraladılar, sakat bıraktılar. Biz bunlara karşı çıkınca, hayır siz sesinizi çıkartmayacaksınız diyorlar. Yani zulme karşı çıkışımızı kınıyorlar, adalet bunun neresinde, hak bunun neresinde. Bıraksınlar Filistinliler kendi geleceklerini belirlesinler.Orada seçim olsun, Yahudiler, Hırıstiyanlar ve Müslümanlar kendi bölgelerinde barış ve huzur içerisinde yaşasınlar. Ama buna bir türlü müsaade edilmiyor. Çeşitli maniplasyonlar ile onları biri birlerine kırdırıyorlar. İsrail kalkıpta Mısır ile barışıyor, fakat Suriye ile barışmıyor. Çünkü Suriye ile barışır ile işgali altında bulunan Golan tepelerini iade etmek zorunda olacak. Bölgeye gerçek bir barış gelecek. Bunu istemiyor. Zira Golan tepelerini iade eder ise, kendi bölgesine çekilmek zorunda olacak, bunu yapmıyor,bu işine gelmiyor. Sürgit savaşı , kırımı devam ettiriyor. Bölgenin ve dünyanın başına büyük bela açmasından endişe ediyorum. Nükleer enerjiye sahip olmak İran halkının vazgeçilmez hakkıdır. Biz Nükleer enerjiye sahip olma konusunda Birleşmiş Milletler Atom Enerjisi Komisyonuna bildirimlerde bulunuyoruz, onlarla her türlü bilgiyi paylaşıyoruz. Bizim nükleer silah yapma gibi bir amacımız yok. Ama müfteriler ikide bir de bizim nükleer enerjiyi, nükleer silaha çevireceğimizden şüphe ettiklerini iddia edip,İran’ı köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Bu doğru bir davranış değil. Sayın Başkan Obama’nın diğer Amerikan başkanlarına oranla bu meseleye daha anlayışlı yaklaşmasının temelinde yatan, olaylara daha Adil bir pencereden bakma özelliğinin olmasıdır. İftiralara kanmamasıdır. Irak olayı ortada, yeterince öğretici olmuştur. Çünkü Irak’ın nükleer silahlara sahip olduğu iddia edilmiş ve bu bahene edilerek saldırı yapılmıştı. Halen devam ediyor. Bunun doğru bir davranış olmadığını başkan Obama gördü. İftira seline kapılma gafletini göstermedi. Bu çok önemli. Ama batılı uluslar şimdi bunu da çekemiyor. Onlar istiyordu ki, biz sürekli olarak kendilerinin emir erleri olalım, ne isterlerse yerine getirelim. Hiçbir alanda gelişmiyelim, ilerlemeyelim. Köleleri olalım.Ama artık o devirler çok geride kaldı. Müslümanlar uyandılar. Biribirleri ile kavga ederek değil, biri birleri ile anlaşarak, uyum içerisinde oldukları sürece kölelikten kurtulacakları gördüler. Allah’a şükür ilim, fen ve teknik alanlarında artık batının kölesi değiliz. Çalıştık, çabaladık, çok büyük gelişmelere imza attık. Bunun geri dönüşü yok. Batı bizim ile güzel geçinmek istiyor ise, bize saygı duysun hepsi o kadar. İşler Adalet ve İnsanlık temelinde yürüsün.Lübnandaki karşedişim Seyyit Nasrallah Allah rızası için topraklarını siyonist rejime karşı savundu. O nedenle kendisini seviyoruz. Türkiye insanının da onu sevdiğini biliyorum. İran büyük ülke, Türkiye de büyük ülke. Bu ülkeler biribirini eskisinden çok daha fazla anlıyor ve işbirliğine gidiyor. Siyasi, Ekonomik, Ticari münasebetlerimiz geliştikçe gücümüz çok daha fazla artacak.Bizler ülkelerimiz ve bölgemiz ile ilgili sorunlara bir tek temel üzerinden yaklaşıyoruz.Adalet. Hepsi bu.Ama siyanist rejim rahat durmuyor. Nilden Dicleye , Fırat’a kadar olan toprakları ülkelerinin doğal uzantısı olarak görüyorlar. Bunu böyle ilan etmişler. Sudan, Mısır,Suriye,Ürdün, Lübnan, Irak,İran ve Türkiye’yi topraklarının bir parçası olduğu iddiasındalar. Bunun için gayret gösterdiklerini söylüyorlar. Ama bu istekler tarihin çok derinliklerinden kaldı. Böyle bir şeyi gerçekleştirmelirinin imkanı yok.Amerika da siyonist rejimin emellerine alet olmamalıdır.Onları her ne yaparlarsa yapsınlar desteklemekten vazgeçmelidir" gibi şeyler söyledi. Ancak bu kadarını zihnimde tutabildim.
Bu gelişmeler Müslümanları biri birlerine kırdırma döneminin geride kaldığını açıkça gösteriyor.
Allah akamete uğratmasın.
Adamlar çok büyük oynadılar.
Türkiye’yi Suriyeye, Suriye’yi Suudilere, Suudileri Türkiye’ye, İran’ı hepsine birden düşman etmeye yönelik çabalar yıllarca pirim yaptı. Bölge ülkeleri ne kadar biribirlerine düşman olursa, o kadar kar elde ederiz yolundaki düşüncelerinden, eylemlerinden,büyük kazançlar sağladılar.
Son bir kez bölge ülkelerini biribirine düşürme planının en büyük parçası olan Irak Savaşına Türkiye’yi,Ürdün’ü, hatta Suudi Arabistan’ı katma gayretine girdiler. Bu ülkeler çok şükür Irak ile doğrudan bir savaşa girmediler. Kıyısından köşesinden bulaşmaktan kurtuluşun çaresi yoktu. Ama halklarımız bu kadarını taşıyabilecek olgunluğu göstererek, bu da geçer YA HU dediler.
Şimdi Türkiye son 80 yıllık tarihinde hiçbir dönemde olmadığı kadarı ile tüm Müslüman ülkelerle büyük dostluklar yaşıyor.
İslami manada en büyük sıkıntının yaşandığı bir ülke olan Türkiye’deki kardeşlerinin yeniden hayat buluşlarını dünya Müslümanları büyük bir sevinçle seyrediyorlar.
İran’la , Suriye ile, Irak, Pakistan, Bengladaş,Afganistan,Mısır,Ürdün ve Suudi Arabistan ile dostluğun zirvesindeyiz.
Tüm bu ülkeler münasebetlerinde Türkiye’ye büyük özen gösteriyorlar.
Bir Milyarın üzerinde bölgede yaşayan Müslüman Nüfus,hayatın her alanında Türkiye ile işbirliği yapmaya çalışıyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı, Başbakanı en fazla 2-3 ay geçmeden komşu ülkeleri ziyaret ediyor, mukabilinde bu ülkelerin Devlet ve Hükümet Başkanları Türkiye’ye geliyor.
İşte daha geçen hafta Sayın Başbakan İran’ı ziyaret etti. Bu hafta ise İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedi Necad Türkiye’ye geliyor.
Bu ziyaret öncesinde Sayın Cumhurbaşkanı Ahmedi Necad NTV ye özel bir mülakat verdi. Ben bu mülakatı büyük bir dikkatle başından sonuna kadar izledim.
Cumhurbaşkanı "bu bölgede 1 Milyara yakın insan yaşıyor. Bizim geniş topraklarımız, zengin doğal kaynaklarımız, yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz var. Büyük bir kültürün, medeniyetin sahibiyiz. İlim ve bilim alanında da önlenemez bir yükseliş içerisindeyiz. Biz batılı ülkelerden bir şey istemiyoruz.Onlar bize saygı duysunlar yeter. Çünkü biz onlara şimdiye kadar saygısızlık anlamına gelecek bir şey yapmadık. Eşit muamele isiyoruz, hepsi o kadar.Batılı bir sürü kuruluş var. Bizler de bu kuruluşların üyesiyiz.Mesela Birleşmiş Milletler Teşkilatı,Milli Güvenlik Konseyi gibi.Ama Birleşmiş Milletler Teşkilatı gerçekten kuruluş amacına uygun çalışıyor mu? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi şimdiye kadar ülkeler arasında çıkan ihtilaflarda adil ve eşit davrandılar mı? Ülkeler arasında verdikleri kararların gereği yerine getirilebildi mi? Bu kuruluşlar her zaman insan haklarından , temel hürriyetlerden söz ediyorlar. Ama sıra Müslümanlara geldiğinde, bu hakların zerresi uygulanmıyor. İşte Filistin gerçeği ortada. İsrailliler dünyanın dört bir yanından toplanarak Filistine geldiler. 2,5 Milyon Müslümanı topraklarından kovdular. Dünyanın en gelişmiş silahlarına ABD sayesinde sahip olduktan sonra, şimdi bölgede sürekli olarak terör estiriyorlar. Bu sene Gazze’yi yerle bir ettiler. Binlerce insanı öldürdüler, binlercesini yaraladılar, sakat bıraktılar. Biz bunlara karşı çıkınca, hayır siz sesinizi çıkartmayacaksınız diyorlar. Yani zulme karşı çıkışımızı kınıyorlar, adalet bunun neresinde, hak bunun neresinde. Bıraksınlar Filistinliler kendi geleceklerini belirlesinler.Orada seçim olsun, Yahudiler, Hırıstiyanlar ve Müslümanlar kendi bölgelerinde barış ve huzur içerisinde yaşasınlar. Ama buna bir türlü müsaade edilmiyor. Çeşitli maniplasyonlar ile onları biri birlerine kırdırıyorlar. İsrail kalkıpta Mısır ile barışıyor, fakat Suriye ile barışmıyor. Çünkü Suriye ile barışır ile işgali altında bulunan Golan tepelerini iade etmek zorunda olacak. Bölgeye gerçek bir barış gelecek. Bunu istemiyor. Zira Golan tepelerini iade eder ise, kendi bölgesine çekilmek zorunda olacak, bunu yapmıyor,bu işine gelmiyor. Sürgit savaşı , kırımı devam ettiriyor. Bölgenin ve dünyanın başına büyük bela açmasından endişe ediyorum. Nükleer enerjiye sahip olmak İran halkının vazgeçilmez hakkıdır. Biz Nükleer enerjiye sahip olma konusunda Birleşmiş Milletler Atom Enerjisi Komisyonuna bildirimlerde bulunuyoruz, onlarla her türlü bilgiyi paylaşıyoruz. Bizim nükleer silah yapma gibi bir amacımız yok. Ama müfteriler ikide bir de bizim nükleer enerjiyi, nükleer silaha çevireceğimizden şüphe ettiklerini iddia edip,İran’ı köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Bu doğru bir davranış değil. Sayın Başkan Obama’nın diğer Amerikan başkanlarına oranla bu meseleye daha anlayışlı yaklaşmasının temelinde yatan, olaylara daha Adil bir pencereden bakma özelliğinin olmasıdır. İftiralara kanmamasıdır. Irak olayı ortada, yeterince öğretici olmuştur. Çünkü Irak’ın nükleer silahlara sahip olduğu iddia edilmiş ve bu bahene edilerek saldırı yapılmıştı. Halen devam ediyor. Bunun doğru bir davranış olmadığını başkan Obama gördü. İftira seline kapılma gafletini göstermedi. Bu çok önemli. Ama batılı uluslar şimdi bunu da çekemiyor. Onlar istiyordu ki, biz sürekli olarak kendilerinin emir erleri olalım, ne isterlerse yerine getirelim. Hiçbir alanda gelişmiyelim, ilerlemeyelim. Köleleri olalım.Ama artık o devirler çok geride kaldı. Müslümanlar uyandılar. Biribirleri ile kavga ederek değil, biri birleri ile anlaşarak, uyum içerisinde oldukları sürece kölelikten kurtulacakları gördüler. Allah’a şükür ilim, fen ve teknik alanlarında artık batının kölesi değiliz. Çalıştık, çabaladık, çok büyük gelişmelere imza attık. Bunun geri dönüşü yok. Batı bizim ile güzel geçinmek istiyor ise, bize saygı duysun hepsi o kadar. İşler Adalet ve İnsanlık temelinde yürüsün.Lübnandaki karşedişim Seyyit Nasrallah Allah rızası için topraklarını siyonist rejime karşı savundu. O nedenle kendisini seviyoruz. Türkiye insanının da onu sevdiğini biliyorum. İran büyük ülke, Türkiye de büyük ülke. Bu ülkeler biribirini eskisinden çok daha fazla anlıyor ve işbirliğine gidiyor. Siyasi, Ekonomik, Ticari münasebetlerimiz geliştikçe gücümüz çok daha fazla artacak.Bizler ülkelerimiz ve bölgemiz ile ilgili sorunlara bir tek temel üzerinden yaklaşıyoruz.Adalet. Hepsi bu.Ama siyanist rejim rahat durmuyor. Nilden Dicleye , Fırat’a kadar olan toprakları ülkelerinin doğal uzantısı olarak görüyorlar. Bunu böyle ilan etmişler. Sudan, Mısır,Suriye,Ürdün, Lübnan, Irak,İran ve Türkiye’yi topraklarının bir parçası olduğu iddiasındalar. Bunun için gayret gösterdiklerini söylüyorlar. Ama bu istekler tarihin çok derinliklerinden kaldı. Böyle bir şeyi gerçekleştirmelirinin imkanı yok.Amerika da siyonist rejimin emellerine alet olmamalıdır.Onları her ne yaparlarsa yapsınlar desteklemekten vazgeçmelidir" gibi şeyler söyledi. Ancak bu kadarını zihnimde tutabildim.
Bu gelişmeler Müslümanları biri birlerine kırdırma döneminin geride kaldığını açıkça gösteriyor.
Allah akamete uğratmasın.
Yazarın Önceki Yazıları