MUSTAFA KARASU ZEHİR ZEMBEREK(2)

Şu anda Türk devletinin pozisyonu, Rojava'da Kürtlerin hak kazanmamaları üzerinedir. Bu kadar muhaliflerle ilgilenmesinin nedeni ne Esad ne de Suriye'de halkın durumunun ne olacağı değil. O aslında bir Esat gitsin başka bir Esat gelsin istiyordu. Kürtleri kontrol altında tutacak otoriter, demokratik olmayan bir rejim istiyordu. Ama Suriye'de artık her şey dağıldı. Türkiye bundan korkuyor. Bu yüzden muhaliflerle ilişki geliştiriyor. Onları destekleyerek, Kürtlerin kazanım elde etmesini engellemeye çalışıyor. Suriyede,Türk devletinin silahlı gruplara yaptığı yardımların esas amacı, açık Kürt düşmanlığıdır. Rojava'daki durum sadece oradaki halka değil, bütün Kürtlere düşmanlıktır. Bunu bütün Kürtlerin görmesi gerekiyor. AKP'ye yakın bütün Kürtlerin görmesi gerekiyor

Esas sorun o halkın özgürlük mücadelesine destek verme sorunudur. Çeteler o kadar saldırdı, o Ceylanpınar ayağa kalkmadı. Ayıptır. Ciddi bir tepki göstermediler. Hepsi orada fedai olmalıydılar. Hepsi göğsünü siper etmeliydiler. O çeteleri oraya koymamalıydılar. Bunu açıkça biz de eleştiriyoruz. Tamam , manevi bir destek var. Ama daha farklı olmalıydı. Yürüyüşler de oldu, yardım da gönderiyorlar, aslında kapılar açık olsa Kuzey Kürdistan halkı çok fazla yardım gönderir, ama biraz daha geniş bakmalı. O çeteler oradan saldıramamalı. Bir daha öyle bir şey olmamalı (...) Türkiye'nin çeteleri saldırtmasına karşı açık tavır koymaları gerekir. Sadece sınırdakiler değil tabi. Doğubayazıt'tan Muş'a, Bingöl'den Dersim'e kadar herkesin Rojava'daki halkın özgürlük mücadelesine katkı sunması gerekir. Çünkü orda halk gerçekten direniyor. Bir devrim var. Yediden yetmişe ayağa kalkmıştır. Bir halk devrimidir. Dünyada böyle devrimler azdır. Bundan daha büyük halk devrimi yok.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik 15 Şubat uluslararası komplosunun 14. Yıldönümüdür.Uluslararası komplonun amacı Önderliğimizi İmralı'ya esaret altına alıp, hareketimizi tasfiye etmekti. Çünkü hareketin karargahı önderliğimizin bulunduğu yerlerdi. Ama bugün önderliğimiz etkisizleşmemiştir. En son İranlı Kürt Abbas Vali, Ezgi Başaran'a verdiği röportajda Abdullah Öcalan'ın eskiden siyasi bir lider olduğunu şimdi, hem siyasi hem de toplumsal bir lider olduğunu söyledi. Eskisinden daha etkili bir liderliğe ulaştığını söylüyor.

Bu açıdan komplo aslında başarısızlığa uğratılmıştır. Komployu yaratan güçler parçalanmıştır. Komployu o dönemde yapan ittifak şu anda yoktur. Ama Türk devleti inkarcı olduğu için yeniden yeniden komployu diriltmek istiyor.

Apo ayrı Kandil ayrı diye bir şey yok. Aksine daha da bütünleşmiş bir güç vardır. Bunu herkes görmektedir. İşte Önderlik yakalandı. Önderlik bir söz söylüyordu: Ben mezarda da olsam rolümü oynarım. İşte Rojava'yı ayağa kaldıran 20 yıllık çalışmasıdır. Demek önderlik etkisizleştirilememiş. Oradaki gelişmelerin bizimle, hareketle doğrudan organik bir ilişkisi yok. Yaşlıları, meleleri, kadınları, gençleri, kızları, herkes önderliği tanımıştır. Onun için önderliğin özgürlükçü duruşunu, fırsatını buldukları zaman harekete geçerek örgütlemiştir. Onun için meydanlar, sokaklar önderlik posterleriyle doludur. Bu da komplonun boşa çıkması değil midir?"

"Hareketimiz büyük direnerek komployu boşa çıkardı. Şehitlerimiz boşa çıkardı. Eğer o fedailerimiz olmasaydı komplo boşa çıkmazdı. Tabi ki komployu boşa çıkaranlara minnet borçluyuz. O direnişten bu güne, tüm fedakarlık gösterenleri, şehitleri minnetle anıyoruz. Halkımızı burada selamlıyoruz. Hareketimizi ve önderliğimizi sahiplenerek boşa çıkardığı için. Komplocuları boşa çıkarmak demek,özgürlüğe tutkunluğu göstermek demektir. Haklarına sonuna kadar sahip çıkacağını göstermek demektir. Kürt halkı 15 yıldır komploya karşı mücadele ederek, özgürlüğüne de demokrasiyi de, haklarınız da isteyeceğini göstermiştir. Hiç kimse artık "alavere dalavere Kürt mehmet nöbete" diyemez. Komploya karşı mücadele eden, bu komployu boşa çıkaran halk özgürlüğünü de kazanacaktır. Bunu Türk devleti de bilmeli, arkasındaki güçler de bilmeli. Türk devletinin işbirlikçileri de bilmeli”

                                               YORUMUMUZ

Türkiye’de barış sürecine ilişkin olarak atılan adımların hemen herkes tarafından alkışla karşılandığı bir dönemde, Mustafa Karasu’nun kendince ve ilk günün “tazeliği” içinde yaptığı açıklamalar, yenilir yutulur cinsten değildir. Türkiye’nin, İmralının, BDP nin attığı bütün adımları boşa çıkaracak, bütün iyi niyetli girişimleri, alınan kararları hiçe müncer kılacak bu açıklamaları o, neden ve hangi yetki ile yapmış, bunun bilinmesinde büyük fayda vardır.

Ben biraz kendi içlerinden yapılan bu açıklamaya ne tür bir cevap gelecek diye bekledim ve araştırdım. Baktım ki, bir Osman Öcalan’dan başka bu açıklamaları eleştiren kimseyi görmedim. Osman Öcalan gibi 500-600 kişilik müntesibi ile partiden kopan, ama ideallerinden vazgeçmeyen birisinin, kopma nedenleri arasında sayılan , sorunun artık silahla çözülmesinin imkansız olduğu, keza Türkiye’nin bölünmesinin mümkün olmadığı, daha fazla kan dökülmeden bu sorun barışçı adımlarla çözüme kavuşturulmalıdır, söyleminin bugün hayata geçme istidadında olduğunun ortaya çıkması, elbette ona Mustafa Karasuya rahat eleştiri yöneltmesini sağlıyor. 

Osman Öcalan, Mustafa Karasu’nun şu andaki duruşu ve Ömerler, Osmanlarla birlik olamayız yönünde yaptığı Alevi ağırlıklı açıklamasını, onlar/örgüt içersindeki alevi kanadı/ açısından asıl olanın Kürt meselesinden öte, mezhepçilik olduğunu ifade ediyor.

Son bir söz. Türkiye’nin dikkat etmesi gereken en önemli konu, Abdullah Öcalan’ın Osman Öcalan konumuna düşmesine fırsat vermeyecek biçimdi işin yürütülmesi, her bir adımda kılın kırkbin yarılarak kararlar alınmasına özen göstermektir.