NE FARKI VAR
Muş'un Bulanık ilçesinde DTP'nin kapatılmasının ardından çıkan olaylarda gösterici gruba ateş açarak 2 kişinin ölümü, 8 kişinin yaralanmasına sebep olan gönüllü köy korucusu Turan Bilen ve kardeşi Metin Bilen hakkında açılan davanın ilk duruşması 12 Nisan 2010 günü görüldü. Davanın takipçileri arasında o zaman BDP Genel Başkanı olan Ahmet Türk’te vardı.
Samsun Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın çıkışı esnasında bir sergerde Sayın Türk’e saldırmış ve burnunun kırılmasına sebebiyet vermişti.
O sırada Ahmet Türk’ün yanında bulunan Sırrı Sakık ve arkadaşları gerçekten çok öfkelenmişlerdi. Onların öfkesine aynı ile bizlerde katıldık ve eylemi gerçekleştiren şahsı hep birlikte kınadık. Alçak dedim.
Aslında o eylem sonrasında bunun millete pahalıya patlayacağını herkes biliyordu.
Olayları takip etti iseniz, o olaydan sonra, örgüt tarafından birçok eylem gerçekleştirildi. Samsun Ladik’te polisler öldürüldü. Ülkenin çeşitli yerlerinde görevli bazı kişiler silahlı saldırılara maruz kaldılar.
Ben o şahsın büyük bir bilinçle ve görevlendirilerek eylemi gerçekleştirdiğini hep düşündüm. Kürt ve Türk halklarının biri birlerine girmelerinin bundan iyi !!! bulunmuş yolu olamazdı.
Kuşkusuz her yerde aile büyüklerine yapılan saldırı büyük öfkelere sebebiyet verir. Ama Güneydoğu insanında babaya yapılan saldırı, hele onun birde aşir özelliği var ise, yediden yetmişe herkese yapılmış sayılır.
Bölgenin durumunu ifade etmeye çalışıyorum, örfünü adetini.
Ahmet Türk’e yapılan saldırıyı o günlerde kınarken, bu eylemi çok büyük bir kayaya çarpma olarak nitelendirdim. O herifin nasıl bir travmaya sebebiyet verdiğini örnekleri ile ortaya koydum.
Şimdi de Şırnak’ta yeni bir tokat atılma olayı yaşanıyor.
İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel, nevroz kutlamaları sırasında Şırnak’ta bir emniyet görevlisi üzerine yürüyor ve bin bir türlü hakaretten sonra maalesef tokat atıyor.
Bir kadın bir erkeğe, bir görevliye ve görevini yapmaktan başka bir şey yapmayan bir masum insana tokat atıyor.
Sen benim kim olduğumu biliyor musun, terbiyesiz, çekin gidin buradan, sizin ne işiniz var, sizin gibi insanların yüzünden başımıza gelmeyen kalmadı gibi hakaretlerin bini bir para.
Ve o bey tek bir söz etmiyor, siz bana tokat attınız yeter, hakaret etmeyin diyor.
Ben Sabahat Tuncele sormak istiyorum, sen o tokadı, harbiden Güneydoğulu bir erkeğe atabilir misin.
Diyelim ki sen o tokadı attıktan sonra başına ne tür işler geleceğini bilir misin.
Vekilin görevi, asile, dünya alemin gözü önünde tokat atmak mıdır?
Sabahat Hanım sen o görevlinin çocuklarını hiç düşündün mü? Bir bayandan tokat yinen babalarını görünce ne yaptılar acaba?
O Polis memurunun karısının yüzüne nasıl bakacağını hiç hesaba kattın mı?
Ya o polisin anne ve babasının ne hallere düştüğünü?
Doğuluyuz, güneydoğuluyuz, örfü, adeti biliriz.
Hanımlarımız inceliğin, zerafetin, sevginin, saygının timsalidir.
Hanımlarımız anadır, bacıdır, sevgilidir, yardır.
En sıkışık anlarımızda başımızı göğüslerine koyduğumuz kara sevdalarımızdır.
O eylem sırasında bir ara Irak aklıma geldi.
Ebu Ğureyb hapishanesi.
Amerikalı kadın bir askerin, çırılçıplak soyup, boynuna tasma takarak yerlerde süründürdüğü Iraklı vatandaş gözlerimin önüne geldi.
Bu eylem sebebiyle öfkeden deliye dönmüştüm.
Hemen bir protesto metni hazırladım. Ak Partili , CHP li 223 Milletvekiline imzalattım. 3 günlük süreyi uzatsaydım, belki bütün vekillere imzalatma imkânım olurdu. Ama bir an önce o metnin yayınlanmasını istedim. Deniz Beye gittim imzalamadı, ama arkadaşlar imza koysunlar dedi.
Hazırlamış olduğum imzalı metni İngiliz ve ABD hükümetlerine gönderdim. Fırtına koptu.
Sabahat hanım söyle Allah aşkına şimdi bu yaptığını biz nereye şikâyet edelim.
Kandile mi, İmralı’ya mı?
Allah’a mı?