Nutkum Tutuldu, Aşk Olsun Çocuklar
Mecburi ayrılıklar, yani yazılara bir iki gün ara vermişliğim oluyor. O günlerde sizden de kimse arayıp ta ya Abi, kardaş, hemşerim neredesin demiyor.
Kurt yese yaz gelmeden haberiniz olmayacak.
Vefayı çok önemserim, sevgiyi, dostluğu da.
Bende kaybolan bir şey yok. Çocukluk arkadaşımı görsem yıllarca öncesine dönmekte bir sıkıntı yaşamam.
Iğdırdaydım.
Teknede hamur var, ekmeğe dönmesi için emeğe ihtiyaç var.
Diyarbakır’da Avukatlığım sırasında komşu illere gitmeye nazlanır iken, şimdi sesimiz Iğdırlardan geliyor. Olsun.
Zalim değiliz, mazlumiyete sebebiyet verenler utansın.
Orada da boş durmadık.
Diyarbakır’dan, Iğdırdan Avukat arkadaşlar ile sohbetlerimiz oldu.
Ülke meselelerini konuştuk.
Barışı, özgürlüğü, hakkı, hürriyeti.
Herkes çok donanımlı.
Ve bu ülke meseleleri hakkında söyleyecek çok sözleri var.
Bölgem insanının bu alanda kendisini çok geliştirdiğini düşünüyorum.
Son barış süreci ile ilgili olarak tabir caiz ise herkesin ruhu titriyor. Ve işin bir kazaya kurban gitmemesi için çok itinalı davranılması gerektiği vurgulanıyor.
Türkiye’ye düşman olanların maden bulmuşçasına ateşe körükle gitmeye çalıştıklarını, bu hesabının boşa çıkarmak için Türk ve Kürt kardeşliğinin pekiştirilmesi gerektiği ifade edildi.
Aslında ben konuşmalara çok fazla müdahil olmadan farklı seslerin, farklı solukların neyi ifade ettiklerini öğrenmek istedim.
Bu bölgede yapay bölünmüşlüklerin olduğu ve o bölünmüşlüğün kendisini bir büyük Türkiye idealinde ifade etmesi mümkün olmadığı sürece bölgeye rahat ve huzurun gelmeyeceğini anlattı arkadaşlar.
Yani 40 Milyonluk Kürt halkının dört parçaya ayrılmasını insanlar artık kabul etmiyorlar.
İşin içerisine İran pek karıştırılmadı. Çünkü İran’daki Kürtlerin kendi yönetimleri ile ilgili yaşadıkları sorunların ne olduğunun ciddi bir analizi yapılmamış.
Hele İran İslam Devriminden sonra, şah dönemine göre daha bir özgür olan İran Kürt Halkının, bir de İslami yönetim biçimi ile idare edilmelerinin kendilerinde büyük bir travma oluşturmaması, burada sorunun metastaz yapmasının önüne geçmiş.
Irak’da Kürtlerin elde ettikleri sonuç belli. Artık burada Araplarla Iraklı Kürtlerin zaten pamuk ipliğine bağlı olan ilişkilerinin urganla bağlanması mümkün değil.
Fakat hala bir çıkış kapısı da bulunabilmiş değil.
Suriyedeki gelişmelerden sonra, bu ülkenin kuzeyinde ve batı Kürdistan olarak adlandırılan bölgelerde yaşayan Kürtlerin, Esed Suriye’sindeki gibi kimliksiz, kişiliksiz bir hayat sürmelerini kimse beklemiyor.
Amma Suriye nereye gidiyor, gelişmeler ne yönde cereyan edecek bu bilinmiyor. Öyle veya böyle Suriyeli Kürtlere reva görülen sığınmacı kölelik rejimi bir daha geri gelmemek üzere tarihe gömüldü.
Türkiye’de ise çok büyük gelişmeler var.
Tayyip bey bu işi çözecek tek insan olarak görülüyor.
Niye Tayyip bey dedim. Leyla hanımın geçen sene söylediklerine bir bakın. O “Tayyip Bey sorunu çözecek tek insandır” sözünü öyle çalakalem, söz olsun, beri gelsin bağlamında söylemedi. Ve Sayın Başbakan ile görüşmeleri ikindi vakti, şöyle bir 5 çayı içelim değildi.
Görünen köy kılavuz istemez.
Kimse yapılanları inkar etmesin.
Bölge insanları bir tek olağanüstü hal kalksın yeter derken, neler elde edildi, neler.
Olağanüstü hal kalkmakla kalmadı, ona ait rejimin yasal dayanakları da bir bir yasalardan temizlendi.
Başa kakar gibi pek fazla sayıp dökmeye gerek yok, Kürtçe’nin eğitim dili olarak hayata girmesi bugün değilse, yarın veya öbürgün hayatımıza girecek.
Peki bölünme istek ve iradesinin yarattığı sıkıntıyı bu milletten gidermek için bu kesim insanları tarafından gerekenler yapılıyor mu diye sordum.
Evet, pek ala yapılıyor. Örgüt Devlet kurmak amacı ile ortaya çıktı, tabir caiz ise 30 yıl süren Kürt isyanı hayata geçti. Ama herkes bu süreç içerisinde eteğindeki taşı döktü, şapka düştü, baş göründü. Nelerin olacağından çok nelerin olmayacağı anlaşıldı.
Bakınız şimdi bölgesel özerklik dahi fazlaca gündeme taşınmıyor. Bunu Türkiye halkının, özellikle Hükümet çevrelerinin görmesi lazım.
Siz şu son aylarda Selahattin Demirtaş’tan veya Gültan Kışanak’tan bölgesel özerklik lafını hiç duydunuz mu?
Söyledikleri şey şu,Kürt halkı kendisini yönetmesini herkesten daha iyi bilir. Ne var bunda. İşte seçimler, işte belediyeler. Kürtler kendilerini yönetmekte bir zaafa düştüler mi? Biraz daha yerele hak ve imkan tanınması, biraz daha Kürtlerin kendi kimlikleri ile görürün olmalarının kime ne zararı var.
Peki bu dört parçadaki Kürtler ne olacak, hadi İranda yaşayanlar birlikteliği pek kolay müdahil olamazlar, ya diğerleri ne yapmak istiyor diye sorumu yineledim.
Rahmetli Özal’ın bir tespiti vardı.
Misakı Milli Kürtlerle Türklerin göz ardı edemeyecekleri bir “Kutlu Anlaşmanın” kodlarını taşıyordu. Bu kodlar geçen 90 yıllık süreçte daha iyi anlaşıldı.
Kürtler Türklerden vazgeçemezler ve Türkler Kürtler olmadan dünya sahnesindeki varlıklarını “bağımsız, özgür” bir şekilde devam ettiremezler.
Niye dedim.
Çünkü doğudan Çin ve İran, Kuzeyden Rusya ve bir bütün halinde batı dünyası bu iki ulusu boğmak için bütün kozlarını piyasaya sürdüler. Yeni ve en somut verilere dayalı ve Türkiye’nin bölünmesinin önüne geçmeyi Türkiye’de kimsenin düşünemediği kadar garanti eden ve bunun olmaması için bütün gücünü kullanmaya başlayan Abdullah Öcalan’ın büyük gayreti, Fransa’da üç Kürt kızının hunharca katli ile ötelenmek istedi. Göreceksiniz Fransa bu işi zamana yayacak ve maalesef faili meçhuller listesine yazarak olayı bütün gücü ile örtmeye çalışacak, dediler.
Peki iş nereye gidiyor dedim.
Türkiye büyümek zorunda dediler. Ve biz Musulsuz, Kerküksüz, Erbilsiz bir Türkiye ve bir Kürt dünyası düşünemiyoruz diye de ilave ettiler.
Suriye’deki gelişmeler bir büyük düşüncenin iz düşümü müdür, olaya nasıl bakacağız dedim.
Bunda hiç kuşku yok. Tayyip bey Kürt dünyasını birleştirerek, Türk dünyasını büyütecek, ismini ister Büyük Türkiye, ister Neo Osmanlı dünyası koyun, gelişmeler de ortaya koydu ki, O’nun iman ve Kültür haritasında var olan ve zaman içerisinde büyük sektelere uğrayan, bölgede büyük birlikteliği sağlamanın yolu, Türkiye’nin kendi iç barışını sağlamaktan ve Abdullah Öcalan ile sıkışılmış eli bırakmamaktan geçiyor dediler.
Nutkum tutuldu, aşk olsun çocuklar.