O MESAJ

“Her gün Rabbime iltica edip O'nun yüce dergahına yöneldiğimde her daim dua ettiğim Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ikinci kez ameliyat olduğunu öğrendim. İlk ameliyatını duyduğumda da fevkalade derinden üzülmüş hastalığından bir an önce kurtulmasını dilemiştim. Hatta yakın dostlarıma 'Hizmetlerinden dolayı nazar mı değiyor yoksa başka bir olumsuzluk mu söz konusu' demiştim. Şimdi yeniden ameliyat olduğunu teessürle öğrendim. Bu ameliyatın tamamlayıcı bir müdahale olmasından müteselli oldum. Yaptığı hizmetlerle milletimizin medar-ı iftiharı haline gelmiş Başbakanımızın bir an önce sağlığına kavuşmasını, görevinin başına yepyeni bir dinamizmle geçmesini Cenab-ı Erhamürrahimin'den niyaz eder, kendisine acil şifalar temenni ederim."

Yukarıda ki geçmiş olsun mesajını Fethullah Gülen Hocaefendi yayınladı. Gülen hocaefendi,Sayın Başbakanın ikinci kez ameliyat olması sebebiyle yayınlamış olduğu mesajın sade bir geçmiş olsun temennisini aşan yanı olduğunu düşünüyorum.

Hocaefendi bu son mesajında Sayın Başbakan’ın ilk rahatsızlığı söz konusu olduğunda,  “Hizmetlerinden dolayı nazar mı değiyor yoksa başka bir olumsuzluk mu söz konusu” endişesini yakın arkadaşlarına açtığını dile getirdiğini beyan ediyor, ikinci ameliyatından ötürü teessüre kapıldığını açıklıyor.

Hoca efendinin sevdiği kişilere karşı üslubunu bilenler, onun Türkiye Başbakanının iki kez üst üste ameliyat geçirmesinden ciddi manada üzüntü içerisinde olduğunu ve bu üzüntüsünü dile getirir iken seçmiş olduğu özenli kelimelerin ne anlama geldiğini çok iyi takdir ederler.

Bu son MİT operasyonunun Hocaefendi Cemaati tarafından düzenlendiğini, güya Emniyeti ve Adliyeyi ele geçirmiş olan Hocaefendi Cemaatinin MİT e sızamamış olmaktan ötürü rahatsızlık duyduğu ve işin püf noktasının burası olduğunu gerçekten garip bir şekilde ortaya koydular.

MİT in başındaki kişinin bizzat Sayın Başbakan tarafından atanmış ve ona sonsuz güven duyduğu birisi olsa bile, cemaat madem oraya sızamamıştı, o halde Hakan Fidan’ı koruyan kim olursa olsun, cemaat kılıcı çektiğinden, önlerine kim gelirse çiğnemeye karar vermişler yorumları yapıldı insafsızca.

Ben iç yapılarını biraz bildiğimden bu insanların hiçbir zaman kavga ile işleri olmadığını, kavgadan adeta nefret ettiklerini gayet iyi biliyorum.

Hocaefendi arkadaşlarına yapmış olduğu konuşmalarında “size karşı düşmanca tavırlar sergileyen, sizi yok etmeye and içmiş kişi, kurum ve kuruluşlar olsa da, sizin dövene elsiz, sövene dilsiz bir şekilde davranma mecburiyetiniz var. Siz sadece bu kadarla kalmakla da yetinemezsiniz, ayrıca sabah akşam yapmış olduğunuz ibadetler sonrasında elinizi Allah’a açtığınızda, ilk işiniz sizi tanımayan, sizin ne yapmak istediğinizi bir türlü anlamayan, anlamamakta ısrar eden, sizi levmeden, size hakaret eden insanlara dua etmek olacaktır. Yarabbi senin namı celilin için yola çıktığımızı onlar bilmiyor. Senin Habibi Edibinin sonsuz mesajını iletmek amacından başka dünyevi hiçbir meramımızın olmadığının farkında değiller. Biz istiyoruz ki, onlar ve onların nesilleri de Cenabi Allah ile mülaki olacak yetkinliğe, bilgiye ulaşsınlar, dünyevi ve uhrevi saadetleri berbat olmasın. Ama onlar bizim bu hasbi davranışımızı değişik şekillerde yorumluyorlar, kendilerine düşmanlık yaptığımızı zannediyorlar. Biz onlardan hiçbir ücret istemiyoruz, sadece ve sadece seni bilsinler, seni tanısınlar, başka amacımız yoktur, onlara bunu duyur, onlara bunları işittir Yarabbi” diye dua etmek mecburiyetindesiniz diyor.

Kendisine ve kendisini sevenlere bu kadar husumet besleyenlere dua etmekten başka bir görevleri olmadığını öğütleyen Hocaefendinin Ak Partiye karşı savaş başlatması, onlara karşı kılıç çekmesi nasıl iddia olunabilir.

Cemaat son bir iki seçimde işin doğrusu Ak Partiye karşı büyük destek verdi. Gazeteleri, dergileri, televizyonları istikrar adına Ak Partinin desteklenmesi gerektiğine ictihat ettiler.

Ama şurası gayet iyi biliniyor ki, Türkiye’de hemen her kesimde cemaatin sevenleri var. Emniyet, Adliye , MİT , esnaf , iş adamları , basın mensupları, Askeriye, el hasılı toplumun her kesiminde bu insanların yapmış oldukları faaliyetleri beğenen milyonlarca insan var.

Yukarıda bir nebze değinildiği üzere Cemaatin çalışmalarını hazzetmeyen, beğenmeyen, onların gizli gündemi olduğunu söyleyen insanlar da vardır ve olacaktır.

Dünya kurulalı belli bu ve buna benzer düalist anlayışlar hep oldu. Menfi hareket etmeyi hayatlarının düsturu haline getirenler, Cemaatin kaydetmiş olduğu aşamayı kendileri için tehlikeli bulunlar, onlara iftira atmaktan geri durmuyor.

Bu insanların Emniyeti MİT’e, MİT’i Adliyeye karşı kışkırttıkları, buralarda mekan tutmaya çalıştıkları, isteklerini kabul etmeyenlere karşı savaş baltalarını gömdükleri yerden çıkarttıkları yolundaki isnatlar, eğer biraz bu insanları tanıyor isem, mugalatadan, iftiradan başka bir şey değildir.

Hele Cemaatin bir süreden beri Ak Parti ile çekişme içerisine girdiği ve MİT teşkilatındaki gelişmeleri nazara alarak bu alanı Sayın Başbakana karşı kullanmaya çalıştıkları yolundaki isnatlar, o insanlarda tahammül sınırlarının aşılmasına sebebiyet vermiştir.

Tüm bu isnatların ütopik bir takım düşüncelerden başka bir anlam ifade etmediğini ortaya koymak için, Fethullah Gülen Hocaefendi Sayın Başbakanın rahatsızlığı ile ilgili olarak göndermiş olduğu geçmiş olsun mesajında “ Sayın Başbakan biz senin rahatını, huzurunu ve Milletin başındaki görevini en layıkı vechi ile yapman için sağlığından başka bir şey istemiyoruz, umarız dileriz ki, dedikodulara kulak asmaz ve kaderin size tayin etmiş olduğu görevinizi gönül huzuru ile yapma imkanı bulursunuz” demiştir.

Evet bu günler Kur’anı Kerimde ifadesini bulan “Ve’tesimu bihablillahi Cemiyan vela teferreku- Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, ayrılık gayrılığa düşmeyin, sonra kuvvetiniz gider, zarar görürsünüz” deminin günleridir.

Aynı yolun yolcularının bırakın tefrikaya düşmeleri, böyle bir şeyin dedikodusuna bile tahammüllerinin olmaması lazım.

Biz de buradan Sayın Başbakanımıza bir kez daha Cenabı Allah’tan acil şifalar diliyor ve geçmiş olsun temennisinde bulunuyoruz.