O MÜKALEME

04.Haziran.2007 de Ak Parti 23 dönem Milletvekili olacakların listelerini açıklayınca, dışarıda kaldığımızı görmüş olduk.

                

Şimdi teşkilattan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Ekrem Erdem bey başta olmak üzere bir çok kişi aradı.

Ya ne oldu diye.

Vallahi bilmiyorum, aslında özellikle işler son iki sene gayet iyi gidiyordu. Ordu ve Samsun il sorumluluğu tarafıma verilmiş ve oralarda güzel icraatlara imza atmıştım.

Dediğim gibi oralarda öyle başarılı olunmuştu ki, kimileri Cavit Bey Ordu’dan aday olacak gibi nükteli konuşmalar bile yapmaya başlamıştı.

Gülüp geçmiştim.

Evet Ordu da, Samsun da, Adana, İzmir,Mardin, Çanakkale de bizim memleketimizdi, ama ben Diyarbakır’lı idim, orada hayata gözlerimi açmıştım, orada hayat yoluna revan olmuş, kaderin bize çizmiş olduğu rotada, merdivenleri orada çıkmaya başlamıştım.

Bir şey olacak ise, oradan olur, yoksa zaten yok demiştim.

Ekrem beyin de listede olmadığını öğrendiğimde, başkanım siz yoksanız, bizim olmamamız normal, Allah’tan hayırlısı demiştim.

22 Temmuz 2007 ye kadar vekillik devam ettiği için, biz de Meclise gidip geliyor, bol bol sohbet etme imkanı buluyorduk.

O arada birden yanıbaşımda iki eski Refahlı Milletvekili arız olmaya başladı.

Tokat Milletvekili Bekir Sobacı,

Elazığ Milletvekili Hasan Belhan.

Bu iki insan bana haddimden fazla iltifat ve ihtiramda bulunmaya başladılar.

Seçimlere de henüz bir aydan fazla zaman var.

Bana seni Numan Kurtulmuş bey ile görüştürmek istiyoruz dediler.

Ne görüşeceğiz dedim.

Ya ne olacak işte, günlük siyasetten konuşuruz, Türkiye’nin geleceğinden bahsederiz falan dediler.

Bendeniz Numan beyi haricen tanıyordum.

Tamam olur dedim. Nasıl olsa bizde artık vakit çok.

Numan bey Konya Kon TV ye mülakat vermek için Ankara’ya gelecekmiş, burada bir yerde görüşme sağlanır dediler.

Tamam dedim, artık o işi siz temin edin, benim için fark eden bir şey yok.

Önce Ankara İlci otelde görüşme olacağı söylendi.

Sonra Numan Beyin programı uygun düşmediğinden, Esenboğa Havaalanı yolu üzerinde 5 yıldızlı bir Otelde kalıyor, orada görüşme olsun denildi.

Kalktık gittik.

Numan bey saat 09.30 da geldi.

Halis, Muhlis candan bir Müslüman.

Duruşu ile insana güven veren insanlardan birisi.

Kahvaltı sofrası kuruldu.

Biz çay içtik, o kısa süren kahvaltısını yaptı.

Sonra görüşmemiz başlamış oldu.

Numan bey dinlemeyi seven birisi.

Tam 3 saat süren görüşmemiz esnasında nerede ise 2,5 saatini ben konuştum.

Çeşitli siyasi, sosyal ve ekonomik meselelere ilişkin görüşlerimi, özellikle Kürt sorunun çözümünde atılması gereken adımları izah ettim.

Türkiye’nin gün gelecek bütünü ile hayatını ülkesi ve milleti için feda eden insanların yönetiminde eski şaşaalı günlerine geri döneceğini söyledim.

Ak Parti iktidarında çok önemli temellerin atıldığını, zeminin muhkem hale geldiğini, ama inşanın daha ileriki yıllarda gerçekleşeceğini anlattım.

Numan beye belki de haddimi aşarak özel konumu için şunları söyledim.

“Ben de çok fikir var ama, kendimde liderlik vasfı olduğunu düşünmüyorum. Siz de liderlik misyonu ve vizyonu var. Fizyonominiz, konuşma biçiminiz düzgün. Duruşunuzu bu millet çabuk kabullenir. Şimdi siz Saadet Partisinden İstanbul Milletvekili adayısınız. Hemen şunu söyleyeyim Saadet Partisi misyonunu tamamlamış bir partidir. Evet ben o ve ondan önceki partilere oy verdim. Millet o jenerasyonun partilerine gerekli krediye açtı, Erbakan Hocayı Başbakanlık makamına kadar çıkardı. Fakat gerek konjonktürün elverişsizliği ve gerekse bizimkilerin bu alanda sanki bilinçli acemiliği işlerin sarpa sarmasına sebep oldu. Erbakan Hoca(Allah rahmet etsin) başbakan yardımcılığı yapmış, Kıbrıs çıkartmasında kendisi ve partisi en önemli rolü oynamış bir insan olmasına rağmen, toplum mühendislerinin tuzak olarak algılanacak oyunlarına çabuk malzeme verdi. Aslında kader belki bunu gerektiriyordu ki, siyasi yasaklı olduğu dönemde bu defa Sayın Başbakan, Sayın Abdullah Gül, Sayın Bülent Arınç ve Sayın Abdullatif Şener gibi isimler ortaya çıktı, bugünün iktidarını oluşturdular.

Bu kişiler ve arkadaşları dine, imana, millete ve memlekete düşman olanların farkındaydılar. Kimisi gizli,kimisi açık bunları dile getirmekten çekinmediler. Bakın onlardan birisi olmaya çalışan insanlardan bendeniz, Şemdinli olaylarının nasıl da büyük bir provokasyon olduğunu açık bir dille gündeme taşıdım. Şemdinli’de Seferi Yılmaz’ın dükkanına bomba koyan Mutkili Astsubay Ali Kaya ve arkadaşlarının milleti biri birine düşürmeye çalıştığını, Şemdinli’nin operasyon yeri olarak bilinçi bir şekilde seçildiğini, Mutkili Ali Kaya’ya “tanıyorum iyi çocuktur diyen Genelkurmay ikici başkanı yaşar büyükanıt’ın elinin temiz olduğunu bize ispat etmesi lazım, serçe parmak bir şeyi biliyor ise, başparmağın her şeyden haberi vardır” dedim.

ABD nin Irak’taki saldırıları sonucu meydana gelen katliamlara dayanamadığım için “Ha Saddam Ha Bush” nitelemesinde bulundum.

ABD nin Irak saldırısına karşı çıktım. Bunlar çok önemli çıkışlardı. Ama aday gösterilmedim, vardır bir sebebi hikmeti.

Siz şimdi Saadet Partisinden adaysınız, ama bu partinin alacağı oy yüzde ikiler geçmez. O zaman da diyecekler ki, bakın Numan bey aday olduğu halde Saadetin oylarını yükseltemedi, isminiz zarar görecek. Gelin bu partinin Milletvekilliği adaylığından vazgeçin, oylar bölünmesin, çünkü yüzde bir oy bile Türkiye geneli için neresinden baksan 5-10 Milletvekilliği demektir. Bu zarara sebebiyet vermeyin. Çıkın “ben Türkiye’nin selameti için hem Saadet Partisinden ve hem de Milletvekilliği adaylığından çekildim, daha sonraki yıllardaki gelişmelere paralel olarak siyasi geleceğimi belirleyeceğim” deyin dedim.

Numan bey bana ben Saadet Partisinin genel Başkanlığına adaylığımı koyacağım. Partinin ülkenin dört bir yanında teşkilatları var, bundan vazgeçemem dedi.

Tamam dedim, gün gelecek siz Saadet Partisinin Genel Başkanı olacaksınız, ama orada size huzur verilmeyecek ve çok geçmeden ayrılmak zorunda kalacaksınız dedim.

Aradan zaman geçti. Ama henüz 22 Temmuz 2007 seçimleri yapılamamıştı.

Numan bey bizim Mehmet Elkatmış beyin yazıhanesine gitmiş, sohbet etmişler.

O arada beni çağırdılar, gittim.

Numan beye buradaki görüşme esnasında da aynı fikirlerimi tekrar ettim.

Görüşmelerimizi sıklaştırmamız ve zaman zaman bir araya gelmemiz konusunda mutabık kalarak ayrıldık.

Gelişmeleri kısmen biliyorsunuz.

Numan bey İstanbul ilinden Saadet Partisi Milletvekili adayı olarak seçimlere girdi.

Parti yüzde 2,5 gibi bir oy aldı.

Numan bey Saadet Partisi Genel Başkanı oldu.

Parti bu süreç içerisinde adeta kaynayan bir kazan haline geldi.

Oğuzhan Asiltürklerle, Erbakan ailesinin kerameti kendilerinden menkul gençleri ile günümüz anlayışında siyaset yapmanın katlanılması imkansız zorlukları ortaya çıktı.

Numan bey partiden ayrıldı.

Has Partiyi kurdu.

Has Parti 2011 seçimlerine katıldı.

Binde yedi oy aldı.

Numan bey bu süreç içerisinde yalan yanlış hiçbir şey söylemedi.

Ak Partiyi eleştiren görüşleri oldu. Ancak işi hakarete vardırmadı.

Şimdi Sayın Başbakan tarafından Ak Partiye davet edilmiş durumda.

Numan bey partisini kapatarak Ak Partiye katılma kararı aldı.

Ak Partide ona çok işler düşecek.

O Ak Parti teşkilatlarına, Ak Parti teşkilatları ona uzak değil.

Yeni dönem Ak Partide fedakarlıkların tavan yaptığı, yöneticilerin “Harun”luklarını sürdürmekle siyasete devam edebilecekleri bir dönem olacak.