ÖRGÜT DEMOKRASİSİ
Siirt’te dört genç kızın katliamından sonra bu konuya hiç dokunmadın diyenler oldu.
Evet ne diyeyim.
Bu tür eylemler sözün bittiği noktayı gösteriyor.
Aslında Türkiye başına gelen belanın büyüklüğünü hiçbir zaman kavramadı, kavrayacak gibi de gözükmüyor.
Ya ne demek, bir araya gelip hayatın şu serencamından kurtulmak, bir yudum su, bir lokma ekmek ve bir rahat nefes almak için yemek yemeye giden 6 genç kızı, polis zannettik, benzettik diyerek yüzlerce kurşun yağmuruna tutmak, bu yetmiyormuş gibi kaçmaya çalışan araca yaklaşıp içeriye el bombası atmak…
Sözün, insanlığın, her türlü değerin bittiği bir olaydan söz ediyoruz.
Onları polis zannetmişler de o sebeple ateş etmişler.
Hadi onları polis zannettiniz, ateş ettiniz, Peki Ankara Kumrular sokaktaki eylemi nereye koyacağız. Koyduğunuz bomba patlatılır iken, oraya hangi polisin, hangi askerin geleceğini garanti ettiniz? Bu doğrudan doğruya masum halka yöneltilmiş bir hareket değil mi?
Görüldüğü gibi Kumrular Sokakta bir Kürt gencinin, yıllarca çalışarak emekli olan bir bayanın ve bir başka insanın canına kıyıldı. Onlarca insan yaralandı.
Onarılmaz yaralar aldılar.
PKK, TAK, MAK yaptı diye kimseyi kandıramaz. Evet örgüt kendi içerisinde elbette ki yoğun çelişkiler yaşıyor, elbette her alanda müttehit değiller, elbette bir çok konuda kendi aralarında tartışmalar yaşıyorlar, bunu bilmeyecek ne var? Ama bilenen bir şey var, düşman belledikleri Türkiye insanına verilen zararın büyüklüğü onları neşelendiriyor ve biri birlerini kutlamalarına sebep oluyor. O sebeple çeşitli özür beyanlarını kimse ciddiye almıyor.
Özgürlük mücadelesi adı altında dağlara çekilen gencecik kızların dramları yazılacak olsa, dünya tarihinin en acımasız, en bedbaht sahneleri karşımıza çıkar.
Örgüt sabah akşam demokrasiden, insan haklarından söz ediyor. Kürt halkına uygulanan muamelenin kabul edilmezliğini vurguluyor. Yaşam hakkına, etnik yapıya, fikre, düşünceye saygı duyulması gerektiğini söylüyor. Bunun mücadelesini verdiğini ifade ediyor.
O zaman şu haberi beraber bir daha okuyalım.
"PKK, kendilerinden bir yıldır haber alınamayan 5 kadın teröristin jeneratör egzozundan çıkan gazdan zehirlenip öldüğünü açıkladı. Ancak gerçek, örgütten kaçan kadın teröristin, ölenlerin ailelerine ulaşmasıyla ortaya çıktı:
Kamptan kaçmaya çalışan 5 kadın terörist infaz edilmişti!
1 YILDIR HABER ALINAMIYORDU
Terör örgütü PKK, bir yıldır kendilerinden haber alınamayan 5 kadın terörist için ‘zehirlendiler’ açıklaması yaptı.
Ancak örgütten kaçan bir teröristin, 5 kadının ailelerine ulaşmasıyla infaz gerçeği ortaya çıktı. PKK’ya yakın internet siteleri, önceki gün, bir yıl önce Diyarbakır kırsalında ölen 5 kadın teröristin ‘kazayla’ öldüğünü açıkladı. Örgüt tarafından yapılan açıklamada ölen teröristlerin, 32 yaşındaki "Canda Gabar" kod isimli Hazine Şeker, 26 yaşındaki "Berçem Amed" kod isimli Miyaser Marangoz, 26 yaşındaki "Sema Amed" kod isimli Leyla Gündoğdu, 17 yaşındaki "Axîn Avaşîn" kod isimli Leyla İkincisoy(Benim Avukatlıklarını yaptığım İkincisoy’ların çocuğumu acaba), 18 yaşındaki "Tekoşin Suruç" kod isimli Şilan Uğur olduğu belirtildi.
Kadın teröristin, kasım ayında kış üslenmesi yaptıkları kampta, jeneratörden çıkan egzoz gazı nedeniyle hayatını kaybettiği öne sürüldü. Yaklaşık bir yıl önce yaşanan olayın, araştırılmasının zaman alması ve teröristlerin içinde bulunduğu kısıtlı koşullar nedeniyle geç duyurulduğu belirtildi. Ayrıca söz konusu 5 kadın teröristin kendileri için büyük bir kayıp olduğu vurgulandı.
ÖRGÜTTEN KAÇMAK İSTEDİLER
Ancak açıklamanın gerçek nedeni öyle değildi.
Sabah gazetesinden Sırıberk Arslan’ın haberine göre; 5 kadın terörist, geçen yıl örgütten kaçmaya karar verdi. Bulundukları kampından kaçmaya çalışan teröristler yakalandı. Arkadaşları tarafından elleri ve ayakları bağlanan teröristler örgütün konsey üyesi olan "Averaş" kod adlı Mustafa Karasu’nun sorumlu olduğu Zergele kampına götürülerek bir mağaraya kapatıldı. 5 kadın teröriste günlerce işkence yapıldı. Sözde mahkemede yargılanarak infaz kararı verilen 5 kadın terörist öldürüldü. Geçen yıl yaşanan bu olayın üstü kapatıldı, aileleri de dahil kimseye bilgi verilmedi.
KADIN TERÖRİST AİLELERİYLE TEMASA GEÇTİ
Ancak infazlara şahit olan İran uyruklu "Jiyan" kod adlı kadın terörist geçen hafta örgütten kaçtı. "Jiyan", 5 kadının aileleriyle temasa geçerek, çocuklarının öldürüldüğünü söyledi. Bunun üzerine aileler, konuyu araştırmaya başladı. Bu gelişme de güvenlik güçlerinin teknik takibinde ortaya çıkarıldı. Ailelerin çocuklarını araştırdığını öğrenen örgüt yönetimi de panikle çözüm arayışına girdi. Toplu infazın üzerini örtebilmek için söz konusu 5 teröristin "zehirlenme" kılıfıyla öldüğünü duyurdu.
Siirtte bir lokma ekmek yemeğe giden gencecik kızları polis zannederek öldüren örgüt, yine gencecik yaşta bir hayal uğruna, ailelerinden kaçarak dağlara giden, oranın bin bir türlü meşakkatine dayanmaya çalışan, ama takatleri tükenince, geri dönmeye karar veren bu beş genç kızı ne zannetti?
Onlar geri dönmeye karar verdiklerinde hain oldular değil mi?
Çünkü geri döner ve konuşurlarsa, dağların güllük gülistanlık olmadığı, kişi hakları, kadın hakları, çocuk hakları, insan hakları denilen kavramların buralarda ütopyadan başka bir anlam taşımadığı ortaya çıkar, bu da örgütü zora sokar değil mi?
Yalan mı yok, Jeneratör gazından zehirlendiler ve öldüler, oh ne güzel.
Zaman zaman Kandile giden insan hakları örgütlerine, uluslar arası kuruluşlara sesleniyorum. Bu 5 kızın cesetleri üzerinde inceleme yapmak üzere Kandil’e gidin. DNA testleri ile kimlik tespiti yapın. Ardından bu 5 genç kızın Jeneratörden çıkan gazdan mı, işkence yapıldıktan sonra boyunları kırılarak mı yoksa kurşunla mı öldürüldüklerini ortaya çıkarın. Hazırladığınız raporu dünya ile paylaşın, sonucu görelim.
Bu Jeneratör gazları Murat Karayılan’a, Mustafa Karasu’ya Fehman Hüseyin’e, niye hiç zarar vermiyor?
Yukarıda değindim, Türkiye başına gelen musibetin büyüklüğünü görmüyor, farkında olmuyor ve eline geçen imkanları lehine kullanmıyor.
Siirtte ve Kandilde öldürülen genç kızlarımızın resimlerini Türkiye’nin dört bir yanına asın, bilbordlarda yayınlayın.
Tabii bunları yapmak ve bu işlerde sorumluluğumuzun olmadığını ortaya koymak için, yapmamız gereken hiçbir şey yok mu?
Olmaz olur mu?
Kürt vatandaşlarımızın hakları ile ilgili hangi konuyu yasal güvenceye kavuşturduk sorusunun cevabını vermek.