OY DEDİĞİN VE ONUN GETİRDİĞİ NE Kİ YETERKİ İNADIN İMANIN OLMASIN

Ertuğrul Özkök peşin peşin ben Ak Partiye oy vermem deyip, yazısının kalan kısmına devam etse idi, daha bir şık olurdu.

Ak Parti İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay’ın bir röportajından hareketle, kaleme aldığı yazısında, onun bütün görüşlerine katıldığını, hatta Ertuğrul Günay’ın ileri sürdüğü görüşlerini Ak Parti gurubunda daha bir açıklıkla ifade etmesi gerektiğini yazıyor Özkök.

Ertuğrul Günay diyesiymiş ki, Ak Parti 10 yıldır iktidarda, çoğunluktan aldığı oy uyarınca bir anlamda kendi bildiğini okuyor. Oysa Demokrasinin bir erdemliler rejimi haline gelmesi için, çoğunluktan alınan oyların, çoğulculuğa hizmet etmesi gerekir.

Çoğunluk bir partiyi iktidara getirir. Hepsi o kadar. İktidara gelen partinin bundan sonra yapması gereken şey, çoğulculuk anlayışını hakim kılması, hemen herkese elini uzatması lazım.

Ak Parti zamanında Mersin, İzmir, Antalya(bir ara Ak Parti Belediye seçimlerini kazandı,  Menderes bey seçimleri kaybetti, daha sonra Ak Parti Genel Başkan yardımcısı oldu) İzmir, Aydın, Çanakkale gibi illerde seçimi niye kazanamadığımıza bakmamız lazım demiş sayın Günay.

Aslında Sayın Günay gerçekten böyle söylemiş ise, bir anlamda durup bu soruyu kendisine sorması lazım. Niye kazanamadık bu illeri?

Zira Sayın Ertuğrul bey Ak Parti de ilk defa Milletvekili oldu, 5 yıla yıldan fazla Kültür ve Turizm Bakanlığı yaptı, onun bakanlığı döneminde İzmir’in kültürel dokusuna Ak Parti nasıl karıştı, neleri karıştırdı, Mersinlinin hayat tarzına nasıl müdahale etti, Çanakkalelinin Kordondaki sefasına nasıl bir çomak soktu ki, Ak Parti buralarda seçimi kazanamadı?

Ertuğrul Bakanın röportajından hareketle Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök şimdiye kadar kendisinin de Ak Partiye oy vermemesinin ip uçlarının bulunduğunu ve bu soruların Ak Parti gurubunda açık bir yüreklilikle sorulması gerektiğini yazısında ifade etmiş. Eğer Ertuğrul Günay bey bunu ifade edemeyecek ise, kendisinin ortada olduğunu, anarşiye, tedhişe, hoşgörüsüzlüğe karşı çıkan, Ak Partinin getirmeye çalıştığı ve başarılı da olduğu liberal ekonomik düzene sıkı sıkıya bağlı olan birisi olarak Ak Partiye oy vermemesinin ip uçlarını bulabileceğini anlatmış.

Ve Ak Parti yetkililerine Ertuğrul Günay üzerinden vermiş veriştirmiş. Siz İzmir seçimlerine kazanmak istiyor iseniz, hem muhafazakar değerleri koruyacaksınız(artık onlar ne ise ve ne anlama geliyor ise) hem de İzmir Kordon da akşam gelip oturacaksınız.

Ahhh Ertuğrul Özkök aaahhh.

Yav İzmir Belediye başkanlığı yapıp da Kordonda oturmak istemeyen bir insan çıkar mı bu memleketten. Gün boyu insanı pişiren güneşin gurup etmesi ile denizden esmeye başlayan serinliği kim ciğerlerinin derinliklerinde hissetmez, günün yorgunluğunu bu şekilde kim denizin engin hoşgörüsüne nazlı bir enginlikle bırakmak istemez ki.

Sen yine bilir bilmezlik edaları içerisinde mugalatalı bir aymazlık sergileyerek söylemen gereken şeyi gizliyor ve İzmir’e Belediye Başkanı olacak kişinin gündüz ne yaparsa yapsın, ama akşam gelsin Kordonda iki tek atsın diyorsun. Ya Ertuğrul bey böyle insanlar yok mu Ak Partide.  Meraklanma. Sadece içlerine girmediğin için bu arkadaşları yeterince tanımıyorsun.

Ama hem muhafazakar olmak hem de akşamları iki tek atmak, inancı günün bir bölümüne, özel hayatı günün bir bölümüne koymak ve biri biri ile zıt hayat anlayışını kendi koyduğun kurallarla mezcetmek doğru bir şey değil. Zira bu büyük karakter zaafına yol açar ve insanın hayat boyu işlerinde bir istikamet bulmak mümkün olmaz.

Hani diyorsan günün yorgunluğunu akşam Kordonda kurulan işret sofralarında atmak isteyen insanlara kimse bir şey söylemesin. Tamam. Zaten Allah aşkına söyle bakalım, bırakın Mersini, Antalya, Aydın, İzmir, Çanakkaleyi, KONYAYA KİM KARIŞMIŞ sen onu söyle.

Hani Konya Türkiye’de en çok alkolün tüketildiği illerin başında geliyormuş ta, Konyalılar biz o kadar kafayı çeken insanlar değiliz, sanayide kullanılan Alkol de bizim hesabımıza yazılıyor, onu kadehlerimize koyup mideye boca ettiğimiz kabul ediliyor, işte o sebeple biz dini imanı ibadullah olan Konyalılar, toplumda alkolik bir halk olarak lanse ediliyoruz diyorlar.

Eyvallah.(İy Vallahi- Allah adına doğru)

Konyalı mütedeyyin insanların kafaları ayık iken yaptıkları bu savunmaya biz ne diyelim ki.

İzmirli özel (yaşamına) düşkünmüş, özgürlüğüne müdahale edilmesini istemezmiş, milliyetçi değerlere bağlıymış(tabi milliyetçi değerler denilince akan sular durur, yaz yazabildiğin kadarı ile, ciltler dolar, ama şimdilerde Türkiye’de ifade edilen biçimi ile bu bağnaz, bu bencil söylem hangi şekilde seslendirilir ise seslendirilsin, sonuçta bir arpa boyu yol alamazsınız, Ertuğrul beyin içerisinden çıkamadığı en büyük sorun da budur), bu değerleri yeterince algılamayan Ak Partinin İzmir’i kazanması şimdilik mümkün görünmüyormuş,Hürriyet yazarına göre Ertuğrul beyin meramına uygun bir açılım yapılır ise, kendisi oyunu Ak Partiye verebilirmiş veya İzmiri kazanmak mümkün olurmuş.

Kafayı en çok çektiği ifade edilen Konya Ak Partiye oy verirmiş, bu konuda Konyadan geri kalan İzmir zinhar oyunu bu partiye atmazmış v.s. Bunlar gerçekten teferruat şeyler.

Siz çok ciddi işler yaparsınız, yalana, yanlışa, harama, hileye, hud’aya pirim vermezsiniz, herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden hareketle(bu tabiri bir yerlerden arakladım. Lütfen gülmeyin) insanlara insanca muamele ederseniz, zalimin yanında olmaz, mazlumu evladınız gibi korur kollarsanız, milyonlarca aç insanın bu ülkede olduğunu düşünerek, onlar tok olmayıncaya kadar, bana 5 yıldızlı otellerin yemeği de, Kordonların içkisi de zehir zıkkım olsun derseniz, attığınız her adımda Rabbim senin rızan adına olsun kuralı ile hareket ederseniz, görevinizi ifa etmiş olursunuz. Siz böyle davranın, bunu yaptığınızı Ertuğrul Özkök görsün, ama yine de oyunu vermesin, artık o onun bileceği bir iştir.

Ben Ertuğrul Özkök’ün Ak Partinin liberal Demokrat yanını görmeyip, sadece muhafazakar tarafını öne çıkartarak oy vermediğini ifade etmesini gerçekten çok garip karşıladım. Ak Partinin iktidara geldiği sırada, bu partinin özel hayata çok fazla müdahale edeceği, otobüslerde kadın erkek ayırımına gidecekleri, içkinin hemen her yerde yasaklanacağı, kadınların etek boylarına ellerinde makasla müdahale edileceği yolundaki propagandaların hiçbirisi gerçekleşmedi. Ekonomik açıdan Ertuğrul’un patronu geçmiş ile mukayese edilmeyecek kadar zenginleşti ve tabii bu beyimizin maaşı da o oranda arttı. Bu hali itibariyle Ertuğurul’un bir numaralı oy vereceği partinin Ak Parti olması lazım. Ama hala o, bu partinin muhafazakar tarafı sahiplerinin gizli ajandaları olduğunu ve bunu zamanla gerçekleştirme istidadı taşıdığını düşünerek oy vermediğini ifade ediyor.

Ertuğrul Özkök’ün Ak Partiye oy verip vermemesinin büyük bir ehemmiyeti yoktur. Zaten Ak Partililer deveyi iğne deliğinden geçireceklerini söyleseler de Ertuğurul bey bu partiye oy vermez.

Sebebi çok açık ve basittir. O da bir cümlede toparlanabilir.

İnadım İmanımdır.

Ama ben yine de Ertuğrul beyin, İstanbul’un seherinin uful uful estiği şu günlerde bir sabah ezanını dinlemesini,

Kalkıp boy abdesti alıp mahalledeki camiye gitmesini,

Bir köşeye çekilip rabbi ile baş başa kalıp namaz kılmasını,

İnsanlığın yüzde doksan dokuzdan fazlasının uykuda olduğu o anda, namaz sonrası cami bahçesine çıkıp bülbül sesi dinlemesini,

Aklını ve ruhunu bu müteal/aşkın/ duygulara teslim etmesini,

Sonra dünya hay huyunun olabildiğince insanı bunalttığı bir sırada bir büyük Camide Cuma namazı kılmasını,

Rabbim bana dünyada da, ahrette de iyilik ve güzellikler ver ve bizi cehennem azabından koru. Hesap gününde anamı, babamı ve bütün inanları muhafaza eyle, demesini,

Bir ramazan ayı boyunca oruç tutmasını,

Akşam mahalleden geçen, ismini cismini bilmediği kimseleri iftar sofrasına davet etmesini,

Kendisinin ve aile fertlerinin bunların kaselerine çorba doldurmasını ve müezzin Allahu Ekber Allahu Ekberle başlayan ezanı La İlahe İllallah la bitirince, rabbim sana hamdolsun, verdiğin bu nimetlere sonsuz teşekkür ederiz, bize bu dünyada tattırdığın nimetlerin asıllarını ahrette de yedir, bizi bize bırakma, sen koruyan kollayan, günahları affeden, bağışlayansın Allahım demesini,

Zekat verme duygusunu tatmasını,

30 gün oruçtan sonra Bayram Namazında cemaatle sarmaş dolaş olmasını,

Bir Cemaat evinde maklube yemesini,

Kendisi ile birlikte yemeğe çekinerek kaşık götüren gençlerin hürmetini içinde hissetmesini,

Bu ülkenin güneydoğusunda bir okul yaptırmasını,

Mini mini yavruların tören sırasında bir milim yerlerinden kımıldamadıkları esnada, Ertuğrul beyi görünce onun üzerine yuvalarından sökün eden balalar gibi gelmelerini seyretmesini,

Onlara sarılmasını ve bu esnada ağlamasını, evet ağlamasını çok isterim.

Oy dediğin ve onun getirdiği ne ki?