OYUNUN BU YÜZÜNÜ BDP LİLER DE GÖRMELİ
Ahmet Türk’e Samsun’da yapılan saldırı ile birileri,BDP lileri kıştırtarak, önümüzdeki hafta TBMM'de görüşülmeye başlanacak olan Anayasa değişikliğinde, onların rijit bir tavır almalarını sağlamaya çalıştılar.
Hani daha büyük organize olmuş operasyonların düzenlenmesi,toplumun biribirine düşürülmesi amaçlanmadı ise, en azından BDP lilerin morallerinin bozulmasını sağlamaya , onları Hükümet ile karşı karşıya getirmeye çalıştıkları çok açık.
Olay üzerine hemen yazdığım yazıda, bu alçakça saldırının asla bireysel bir eylem olmadığını, organize bir şekilde gerçekleştirildiğini ve kimi güvenlik güçlerinin de bu olayda pasif tutumları ile desteklerini sürdürdüklerini yazdım.
Çünkü görünen köy kılavuz isetemez.
Adam kaldırımda ileri geri konuşurken, el kol hareketleri ile hakaretler yağdırır iken, görevli yanına kadar gidiyor, bırakın eylemini engellemeyi,ona tek bir kelime bile söylemeden geri çekiliyor.
Diğer yandan saldırgan başında şapkası ile güvenlik koridorunu aşmış, soluna bakarak talimat bekliyor ve ardından "emri" aldıktan sonra saldırıyor.
Zaten Ahmet Türk bey de bu manzarayı gördüğünü ve eylemin planlı,programlı bir saldırı olduğunu ifade ediyor.
Ama her şeye rağmen Ahmet Türk , manzaranın bütününü bir anda kavrayacak feraseti ile, bu eylem daha büyük provakasyonlara sebebiyet vermemelidir, herkesi sabır ve tekvekkül ile işin sonucunu beklemeye çağırıyorum diyerek, kötü niyetli kişilerin heveslerini anında kursaklarında bıraktı.
Ben bu menfur saldırı sonrasında Ahmet Türk’ü basiretli açıklamaları, Hükümeti de işin arka planını görerek en üst seviyede aldığı tedbirler sebebiyle kutluyorum.
Olayın hemen akabinde iki alt kademe Emniyet Müdürü görevden el çektirilmişti. Ardından olayı soruşturmaya giden iki müfettişin ilk raporları üzerine Samsun Emniyet Müdürü de merkeze alındı.
Manzaranın bütününe bakıldığında; büyük bir Güvenlik zaafı olduğu kesin bir şekilde anlaşılıyor. Böyle bir zaafın oluşmasına sebebiyet verenler kimlerin ekmeğine yağ sürmek istediler, kimlerden destek ve yardım gördüler, "siyasi yönelimlerine" bakıldığında kimlerden "aferin" aldılar, elbette yapılan soruşturmalar neticesinde ortaya çıkacaktır.
Bu işin merhamete gelir yanı yoktur. Plan kurucular kimbilir aklımıza gelmeyen ne hinlikler tanzim ettiler, ne tür kaosun oluşması için çok önemli ilk adımı attılar bunları şimdilik bilmiyoruz.
AMA HİSSEDİYORUZ.
Sayın Başbakan ABD den Ahmet Beyi arayarak geçmiş olsun dedi.
Bülent Bey’in Ahmet Türk’ü Hastahanede ziyareti ve güvenlik zaafiyetine açık yüreklilikle vurgu yapması, kirli oyunun deşifre olması için önemli bir adımdı.
Emniyet Müdürünün merkeze çekilmesi ise, anarşiyi azdırmak isteyenlere iyi bir ders oldu.
Yukarıda da değinmiştik, bu eylem ile ülkede çok daha büyük bir kargaşa ortamı yaratılmak istenmedi ise, en azından BDP lileri yapılmak istenen Anayasa değişikliğinde , olumsuz tavır almaya sevketmek gayreti olduğu iyice anlaşıldı.
Çünkü bu eylem sonrasında Selahattin Bey kendisinden beklediğimiz sağduyuyu, biraz pörsüten açıklamalar yaptı.
Sabrımız taşıyor, işler bu minval üzere giderse, Samsun’da , İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da, el hasıl Türkiye’nin her yerinde akla gelmedik hadiseler cereyan edebilir dedi ve hükümete yüklendi. O, hükümete yüklenirken yapılmak istenen Anayasa değişikliklerinin , kendileri açısından sadra şifa bir niteliğinin olmadığını da vurgulamak istiyordu.
Selahattin Bey artık bir derneğin başkanı değil. TBMM sinde gurubu bulunan bir siyasi partinin Genel Başkanı. Türkiye’nin en önemli meselesinde taraf arayanlar BDP yi görmezden gelemezler diyor.
Selahattin bey , Ahmet Beye yapılan menfur saldırıyı elbette kınayacaktır. Zalimlerin hakkettikleri cezaya çarptırılmalarını isteyecektir. Bunun yadsınacak bir tarafı yoktur.
Ama hepsi o kadar.
Ülke kan gölüne döner mealli beyanlar, Samsundaki saldırganı çağrıştırır ki, bu Selahattin Bey için ağır bir yük olur.
BDP Genel Başkanı , Ahmet Türk gibi davranarak, zalimin/zalimlerin/ oyununu görüp, bu konuda hiçbir Hükümetin yapmadığını yapan, Kürt sorununun çözümünde şu ana kadar kendisinden bekleneni yerine getiren Hükümet yetkililerin aldığı tedbirlere "teşekkürle" işaret etseydi daha güzel bir davranış sergilemiş olmaz mıydı?
Hatırlamakta fayda var.
Türkiye Kürt sorununu son sekiz senede ilk defa bu olgunlukta heryerde tartışıyor. Açın televizyon kanallarını hemen her gün bu dediğime şahit olursunuz.
Kürt sorununda,Türkiye hükümetlerinin "güvenlik tedbiri" hariç olmak üzere hiçbirisinin yormadığı kadar kafasını 58,59 ve 60. Hükümetler yordu.
Kürtçe kurslar serbest(ama hala açan yok)
Üniversetelerde Kürdoloji Enstitüleri kuruldu.
TRT Şeş(6) Kanalı 24 saat Kürtçe hizmet veriyor.
Seçim kanununda yapılan değişiklik ile seçimlerde ilk defa Kürtçe propoğanda yapmak serbest hale getirildi.
Taş atan çocukların hukukuna ilişkin kanun tasarısı TBMM sinde görüşülmeyi bekliyor.
Kısa ve belki de orta vadede bunlar yapıldı. Uzun vadede daha ileri adımların atılacağından artık kimsenin kuşkusu yok.
Bizler sabah akşam bu ülkede cereyan eden haksızlıklara karşı "KINAYIN,KINAYIN, KINAYIN" "TEDBİR ALIN, TEDBİR ALIN, TEDBİR ALIN"diye basbas bağırıyoruz.
Haklıyız da.
Peki yapılan kınamalara, alınan tedbirlere karşı,
BİR TEŞEKKÜR BORCUMUZ YOK MU?
BUNUN BİR ÇOK SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE ANAHTAR BİR ROL OYNAYACAĞINI GÖRMÜYOR MUYUZ?
YOKSA…
Yoksasını söylemeye gönlüm elvermiyor.
Ne demek Ak Partiyi bu coğrafyadan sileceğiz?