PAKET PAKET DEMOKRASİ
Sayın Başbakan Demokrasi Paketini açıkladığı sırada, aynı zamanda bendeniz, halü pür melalimizi düşündüm.
Aslında demokrasi adına paket açıklanıyor, hemen her kesime insan hakları, özgürlükler adına bir şeyler veriliyor, o halde halü pür melalimizi düşünmek de ne diye soranlarınız tabii ki olacaktır, olmalıdır.
Paketin açıklandığı sırada yazıhanemde yalnızdım. Kafamın da dingin olduğu anlardan birisi idi. Önce açıklanacak olan pakete karşı tüm ön yargılarımdan sıyrıldım. Zihnimi tamamen boşalttım. Sade bir “insan” olarak meseleye yaklaşmanın ne kadar yararlı olacağını kurdum durdum.
İşte o zaman dedim, bu durum aslında bizim halü pür melalimizi yansıtıyor.
Neden Alman Başbakanı, İngiliz Başbakanı, Fransız Cumhurbaşkanı, İtalyan Başbakanı, ABD başkanı seçilir seçilmez veya seçildikten sonraki yıllarda böyle paketler açıklamak gereği duymazlar.
Onlarınki de demokrasi, bizimki de. Onlarda da parlamento var, bizde de. Onlarda da yasama, yürütme, yargı var, bizde de. Onlarda da ordu, polis var bizde de. Hepsinden önemlisi onlarda da yöneticilerimiz seçimle iş başına geliyor, bizde de. Peki niye onlar demokrasi açısından sorun yaşamıyor da biz sürekli açıkladığımız ve bundan sonra da fevkalade gelişmeler olmaz ise açıklayacağımız daha bir sürü paketin sahibiyiz ki, bu durum bizim demokrasimizi malul hale getiriyor?
Tabii bir sürü lafı duyar gibiyim. Onlarda anarşi yok, bizde var. işte bizim belimizi bu kırıyor, o yüzden sürekli olarak zecri tedbirlere başvuruyoruz, kimi hakları kısmak gereği duyuyoruz, işte o nedenle bizim demokrasimiz alil hale geliyor. İnsanların doğuştan olan tüm haklarını batılılar gibi verecek olur isek, anarşiyi daha fazla beslemiş oluruz, işin üstesinden gelemeyiz.
Kendi kendime güldüm durdum.
Azı zarar olanın çoğu da zarardır. O halde hiç vermeyelim daha iyi değil mi? Yok eğer azı faydalı ise çoğu da faydalıdır ve gıdı gıdı bir şeyler yapmaya çalışmak insanın içini harap etmez mi?
Anarşiyi de, terörü de sistemler yaratır.
Biz sistemizi öyle kurguladık ki, insanlarımıza terörist olmaktan başka şans bırakmadık.
Hadi açık açık söyleyelim, Kürtler son 35 yılın terörüne başlattıkları isyan ile sebebiyet verdiler, peki Türkiyenin İslami kesimi ne yaptı ki, haklarını şimdiye kadar alamadılar. Üstelik Türkiye Müslümanları devletin kendi kurguladığı sisteme bağlılıktan zerre kadar taviz vermediler, ama yine de yaranamadılar. Başlarına gelmeyen kalmadı.
Türk siyasi hayatının 1970 ten sonraki döneminde önemli bir unsur olan Rahmetli Necmettin Erbakan hoca, bu devlete ne yaptı ki, anasından emdiği sütü burnundan getirdiler.
28 Şubat sürecinde bir yurt dışı gezisi sırasında hocanın yakınında bulunan insanlardan birisi, sürecin eleştirisini yabancılar yanında yaparken, hocanın derhal ayağa kalktığı, “hayır kardeşim o iş senin bildiği gibi değil, bizim ordumuz göz bebeğimizdir, onların yanlış bir şey yapması söz konusu değildir, içlerinden birilerinin yapmış olduğu hatayı tümüne mal edemeyiz” yönlü açıklama yaptığı çok meşhurdur.
Bu iyiniyetli kimi değerlendirmeleri bir tarafa bırakacak olur isek, Erbakan hoca döneminde yapıldığı iddia edilen hiçbir yanlışlığa Ak Parti hükümetleri sebebiyet vermediği halde, onlarca ihtilal girişiminde bulunulduğu bir vakıa değil mi? hadi onlar asker, zorlarına giden bir şeyi zorla giderme itiyatları var, çünkü silah ellerinde, ya Adliye’ye ne olmuştu ki, Müslümanların çekmediği eza, çekmediği cefa kalmadı. Ona ne diyeceğiz?
Demek ki, bizim demokrasi algımızda inanılması güç eksiklikler var ve maalesef sistemimizin bu gediklerini kapamak için, daha çok paketlere ihtiyacımız var.
Çaya çorbaya “limon” paketlerim var.