RAKAMLARIN DİLİ

Matematik hiç yalan söylemez. İki kere iki her yerde dörttür, beş olmaz, 3 e düşmez. O yüzden matematikçiler, yani hesap kitap adamları realisttirler-gerçekçidirler. Hayal peşinde koşmazlar. Böyle olduğu için de kolay kolay yanılmazlar. Hesap kitap adamlarını kandırmanız nerede ise imkansızdır. Onlarla bilek yarışana tutuşmanızın size bir getirisi olmaz. Hep kaybeden taraf olursunuz. Onlarla iş yapmak hem çok kolay, hem de çok zordur. Eğer onlarla olan münasebetlerinizde ham hayaller peşinde koşuyorsanız,işleriniz hiç mi hiç iyi gitmez. Yok seviyeli bir ilişki içerisinde olayım, ham hayalden iyidir diyorsanız, o da sizin bileceğiniz bir iş.
Maliye Bakanımız Kemal Unakıtan bey iyi bir hesap uzmanı. Hayatını rakamların içerisinde geçirmiş. Hesap , kitabını çok iyi yapan bir insan. Onun dönemindeki Maliye Bakanlığının çok, ama çok ayrı bir tarafı olduğu yazılıp çizilecektir. Bu ufak tefek insanın Türkiye’nin mali portresini nasıl değiştirdiğini, ekonominin dizginlerini nasıl ele aldığını, mali disiplini sağlama konusundaki başarısının diğer dönemlerle mukayese edilmeyecek kadar büyüklüğünü ekonomistler keyifle yazacak, konuşacak ve belki de adına Üniversitelerde Kürsüler oluşturulacaktır.
Onun hadiselere üstün zekasından kaynaklanan esptiritüel yaklaşımını kayvaramayanlar, çoğu zaman dışarından bakanlar, onu hep sulu bir insan olarak değerlendirdiler. Oysa O, işlerini yaparken gereğinden fazla ciddi ve dikkatlidir. Bu esnada yeri geldiğinde taşı gediğine koymak, herkesi kırıp geçirecek biçimde kahkahaya boğmak herkesin karı değildir. Bendeniz onun şimdiye kadar söylenen lafların altında kaldığına, konuşmalarında belden aşağı vurduğuna hiç şahit olmadım.
Tüm bunları yazarken insan olarak hiç hata yapmadığını ve her türlü noksandan haşa münezzeh olduğunu asla söylemek istemiyorum. Zaten şimdiye kadar  hiç hata yapmadım, hiç yanlış yapmadım, her türlü kötülükten uzak durdum diyen-diyebilen kaç insan çıkar ki?
Biz bu yazımızda onun yapmaya çalıştığı ve muvaffak olduğu ekonomik göstergelerdeki iyileşmeleri satır başları ile vermek istiyoruz.
1993-2002 arasında ortalama enflasyon yıllık % 73,5  iken 2005 te bu rakam 7.7 olmuş.
2001 de % 9,5 oranında küçülen ülke ekonomisi sonraki 4 yılda ortalama % 8 büyümüş.
2002 ye kadar 30.1 milyar dolar olan özel sektör yatırımı 2005 yılında 74 milyar dolara yükselmiş. Yani 2002 yılından bu yana % 146 artış göstermiş.
2002 yılında 1.088.000 adet buzdolabı satılmış iken 2005 yılında 2.088.000 adet satış yapılmış.
Yine 2002 yılında 824.000 çamaşır makinesi satışına karşılık 2005 yılında 1.811.000 adet satış yapılmış.
2001 yılında 91.000 adet otomobil satışına karşılık 2005 yılında 425.000 otomobil satışı gerçekleşmiş. 2002 yılında 6322 adet traktör satışına karşılık 2005 yılında 27.008 traktör satışı gerçekleşmiş.
2002 yılında 2.598 dolar olan kişi başına gelir 2005 yılında 5008 dolara çıkmış.( Sayın Başbakan bu Rakamın 2010 yılında 10 bin dolara, 2015 yılında da 15 ila 20 bin dolara çıkacağını ve bunun asla bir hayal olmadığını ifade etmiş bulunuyor)
2002 yılında  yüzde % 40.1 olan bütçe açığı , 2005 yılında  9.7 ye düşürülmüş. Ve böylece bütçe açığının Milli gelire oranı 2005 yılında % 2 ler seviyesine çekilmiş bulunuyor. Bu alanda Avrupa Birliğine üye ülkelerin Maastriciht’te kabul ettikleri oran % 3 olup, Türkiye bu rakamın altına inerek, onlardan da üstün bir pörförmans sergilemiş bulunuyor.
İstikrarlı bir şekilde uygulanan mali disiplin neticesinde sağlanan % 6,5 oranında faiz dışı fazla, hem iç , hem de dış piyasalarda güven ortamı oluşturdu. 2005 yılında 35.936 katrliyon faiz dışı fazla verilmiş. Şu faiz dışı fazla deyiminden insanlarımızın anlaması gereken, siz birilerinden borç para alıyorsunuz, yıl sonunda aldığınız paraların faizini tamamen ödüyorsunuz, ama bu arada elinizde artı bir para kalıyor. İşte o rakam faiz dışı fazlayı işaret ediyor. Artı bu para ile ya borçlarınızı ödüyor, veya yeni yatırımlar yapıyorsunuz.
Kamunun faiz ödemelerinde önemli derecede tasarruf sağlandı. Yani 2002 yılında ortalama olarak kamu kurumları % 64 le borçlanır iken , 2005 yılında bu rakam % 14 e düşmüş bulunuyor. 
2001 yılında toplanan vergilerin tamamı faiz ödemelerine yetmezken, 2005 sonu itibariyle faiz ödemeleri toplanan vergilerin  % 42.8 ine tekabül ediyor. Artık borç , borçla ödenmeyecek ve böylece bütçe borç sarmalından kurtulmuş olacak.
2002 yılında 392 YTL olan en düşük memur maaşı , 2006 yılında 745.4 YTL ye çıkmış bulunuyor.Aynı dönemde TÜFE’DE  %46.4 oranında artış varken, en düşük memur maaşı % 90.3 oranında artmış. TÜFE’den gelen zarar düşüldüğünde en düşük seviyede maaş alana memurun maaşında % 63.2 oranında artış sağlanmış.
2002 yılında 65 yaş üstü maaş alan kimsesizlerin ortalama aylıkları 24,5 YTL iken, bu oran 2006 yılında 67.8 YTL ye çıkarılmış bulunuyor.
2002 yılında 97.4 YTL olan muhtar ücretleri, 2006 yılında 260.8 YTL ye çıkarılmış bulunuyor.
2002 yılında 184.3YTL olan asgari ücret , 2006 yılında 380.5 YTL ye yükseltilmiş.
Rakamlar uzayıp gidiyor ve biraz can sıkıyor tabii ki, ama son bir rakam vererek bu bahsi kapatalım. O da Emekli aylıklarındaki artış.
2002 yılında en düşük bağkurlu aylığı 136 YTL den ,2006 yılında 394.3 e,   en düşük 257.1 YTL olan SSK lı aylığı 477.1 YTL ye ve en düşük Emekli Sandığına bağlı memur emeklisinin 349.3 YTL olan aylığı 2006 yılında 606.3 YTL ye çıkmış bulunuyor.

    Evet yukarıda verdiğimiz rakamlar hayal değil, gerçektir.