SAPLA SAMAN
Çeşitli televizyon kanallarında Hatay ve İnegöl olayları tartışılıyor.
İnsanlar iki cepheye ayrılmış durumda.
BDP tarafı Kürt kökenli vatanşlara linç girişiminde bulunulduğunu, hükümetin buna seyirci kaldığını, kürt kökenli vatandaşların evlerinden çıkamadıkalarını, işyerlerine gidemediklerini söylüyorlar.
İşte tam da bu noktada diğer taraf fıttırıyor.
Ya arkadaş sen ne söylüyorsun, şu anda yerde 4 cenaze var, onların acıları henüz çok taze iken, şimdi bazı işyerlerinin camlarının kırılmasını, bir iki gün boyunca insanların evlerinde oturmasını mı konuşacağız,yoksa şu 4 şehidin meselesini mi tartışacağız.
Kan akıyor, siz kalkmış şunun camı kırıldı, bunun evinden çıkması mümkün olmadı diyorsunuz… Bu olacak iş mi diye karşı duruşlarını sergiliyorlar.
İşim temelinde yatan ve insanları avaz avaz bağırtan, için için yakan,kan akışının bir türlü durdulamaması…
Esas problem gencecik insanlarımızın kanlarının akması.
BDP tarafının, güvenlik güçlerinin her kanının akışından sonra yaptıkları açıklamalarla, ölümler üzerine bir “şal” gibi örttükleri “Kürt” meselesini öne çıkarmaları, NE YAPALIM İNSANLAR ÖLÜYOR AMA BUNUN SEBEBİ SİZSİNİZ, SİZ BU ALANDA GEREKLİ TEDBİRİ ALSANIZ, BU ÖLÜMLER DE OLMAZ” biçiminde algılanan sözleri, mesafenin açılmasına sebep oluyor.
BİR SORUNUN ÇÖZÜLMEMESİ İLE(Kİ SON 8 YILDA HİÇ YAPILMAYANLAR GERÇEKLEŞTİ, ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI, SORUNUN KISA, ORTA VE UZUN VADEDE ÇÖZÜLECEK YANLARININ BULUNDUĞU SÖYLENDİ) BUNUN KARŞILIĞINDA ADAM ÖLDÜRME AYNI ŞEY Mİ?
İyi niyetli siyasilere düşen iş, hem terörü ve hem de terör eylemleri sonrasında,kimi halk katmanlarınca gerçekleştirilen eylemleri kınamaktır. BDP lilerin şiddetli bir tonla terör eylemlerini kınamadan, arkasından kimi halk katmanlarınca yapılan eylemlere vurgu yapmalarını kaç kişi iyiniyetli bir tavır olarak değerlendirebilir.
Bir tarafta “can”, diğer tarafta “cam” ( Dağdaki vuruşmalar bunun dışındadır)
2006 yılında kimi örgüt mensubu kişilerin cenazelerinin Diyarbakır’da defninden sonra, sempatizanlarca dükkanlar,arabalar ateşe verildi, işyerlerinin camları kırıldı, bankaların bir çoğu iş yapamaz hale getirildi.
Olayın ilk günlerinde dönemin Valisi Efgan Ala bey, çok yerinde bir değerlendirme ile, örgüt sempatizanlarının, işyerlerinin camlarını kırmaları, arabaları ateşe vermelerini değerlendirir iken, “Cana geleceğine, cama gelsin” dedi.
Bu konu ile ilgili olarak Sayın Başbakan ile yaptığımız toplantıda fikrim sorulduğunda (ki henüz olaylar devam ediyordu) “Sayın Başbakanım biraz merhamet, görevli arkadaşlar en fazla tazyikli su sıkarak sorunu çözsünler” demiştim.
Bu örneği niye anlattım.
Demek cenazeler gömülür iken kalabalıkları öyle kolay teskin etmek mümkün olmuyor.
Bu cümlenin altını çizerek herkes okusun. Ölümler sözleri bitirir.
Diğer yandan Hatay 4 yolda 4 Polisin şehit edilmesinden sonra ortaya çıkan kalabalıkların taşkınlığını sona erdirmek için YİNE POLİS MEMURLARI harekete geçtiler.
Düşünün 4 arkadaşınızın eller üzerinde cenazeleri taşınıyor.
Halk bu eylemleri yapanların emniyette olduklarına dair duyum alıyor ve şahısların kendilerine verilmesi için harekete geçiyor.
Polis ise, bir anlamda kendileri ile aynı fikirde olan kalabalıkları durdurmak, karşı gurup olarak bilinenlerin iş yerlerine zarar vermelerine engel olmak için, canla başla gayret gösteriyor.
Şimdi burada ne Sayın Başbakana ve ne de İçişleri Bakanına söylenecek tek bir söz yok iken, kimi kişilerin işyerlerine saldırılarının korunduğu, gerekli tedbirlerin alınmadığı yolundaki BDP lilerin yaptığı değerlendirmeyi sığ bir siyaset yapmak olarak görüyorum. Çünkü ne Sayın Başbakan ve ne de İçişleri Bakanı, eylemcilerin hareketlerini benimseyen, olumlayan bir tek beyanda bulunmadılar. Herşeyin Hukuk kuralları içerisinde halledileceğini açıkça beyan ettiler.
Bu aşamada söylenecek sözün “4 Polisin şehadetinden ötürü acımız çok büyük, fakat bu eylem bahane edilerek kimi Kürt kimlikli kişilerin işyerlerine yapılan saldırı da yine aynı oranda çok çirkin. Kardeşi kardeşe kırdırmayı hedefleyen bu uluslar arası oyuna gelmemek için elimizden gelen gayreti gstereceğiz” olması gerekmez mi?
Söz bu olmayınca paylaşılmayan acılar katmerleşiyor, mesafeler açılıyor. Sapla saman biri birine karışıyor.