SAYGI GÖRMEK İSTİYOR İSEK…

Hiç kimse düşünmüyor, ABD nasıl ABD oldu, İngiliz nasıl İngiliz, Fransız nasıl Fransız, Alman nasıl Alman, Japon nasıl Japon oldu.

                               

Ben bunu tabii ki ırki anlamda söylemiyorum.

Meselenin can damarı, bu ülkeler ekonomilerini nasıl oldu da bu seviyelere getirdiler ve nasıl oldu da dünya teknoloji devi olma konumunu kazandılar.

Sabah erken kalkan yol alır.

Hiç kuşku yok ki, bu ülkeler de bin bir türlü sakıntı çektiler. Buna karşılık yaşam savaşını kazanmak için,gecelerini gündüzlerine kattılar, dur durak bilmeden çalıştılar.

Hayatlarından fedakarlık yaptılar.

Birikimlerini har vurup harman savurmadılar.

Var güçleri ile üretime odaklandılar.

Ve kazandılar.

Torunum Zeynep daha bir buçuk yaşında. Rabbim hepimizin çocuklarını da O nu da muhafaza etsin. Akıl ve ruh sağlığı versin ve onlar üzerindeki emnu emanını eksik etmesin.

Yatak odasının aynası önünde el yüz kremi var. alıp yüzüne, ellerine sürmesini çok seviyor. Öyle kremden bir parça alıp eline sürmek, hadi kızım sen bunun birazını al yüzüne sür demeyi asla kabul etmiyor. İlle de krem kutusunun tamamını eline alacak ve kendi bildiğince eline yüzüne sürecek.

Buna da bizim rızamız yok. Kremi onun elinin uzanamayacağı bir yere koyuyoruz. Aaaa o da ne, oyuncak hamurlara süs yapacak dikdörtgen oyuncağını ayağının altına koymuş, boyunu uzatmış ve kreme ulaşmış.

İşte batılıların yaptığı da budur.

Çok çalıştılar, çok gayret gösterdiler, çok mücadele verdiler, yemelerinden içmelerinden fedakarlık yaptılar, ürettiler, ürettiklerini başkalarına sattılar, başkalarının üretim yapmasına fırsat vermediler, hatta ne gerek var, biz zaten üretiyoruz ve siz ihtiyaç duyduğunuz malları bizden alabilirsiniz dediler.

Böylece, Askeri alandaki sanayimizi tamamen çökerttiler.

Askeri alanda ihtiyaç duyulan ve günün teknolojisinin her dönem bir kademe ilerisini elde etmeden, başarılı olunamaz noktasını hep kendilerine sakladılar.

Bilindiği üzere ülkelerin en yumuşak karnı askeri alanıdır ve bu alanda kullandıkları enstürmanlardır. Bu sahada mesafe kat edenler, kısa sürede geliştirdikleri Askeri teknolojiyi, sivil hayata uygulayabilirler. Yani Askeri alındaki teknolojik çaba, sivil alandaki ihtiyaçların itici gücünü oluşturur. Sanayi ve teknoloji alanında mesafe kat eden ülkelere bakıldığında, önce Askeri alındaki sanayilerini geliştirmişler ve ardından bunu sivil alana tatbik etmişlerdir.

Basit bir cümle ile izah edilecek olur ise, Askeri Uçak üretimini yapanlar, birikimlerini sivil uçakların yapımında rahatlıkla kullandılar, sürtünme katsayısını asgariye düzeye indiren kalkınmış ülkeler, şimdi uzayda istasyon kurma çalışması yaparken, bunların alt biriminde çalışanlar, hızlı tren seferlerini geliştirdiler.

Gidip gelenler hiçbir Japonun yüz metre karelik bir evinin olmadığını söylüyor. Ancak Boğaz Tüp geçidini/Marmaray/işte bu Japonlar, 50-60 kilometre menzilli füzelerimizi ise Çinliler yapıyor. Haberleşme uydumuzu Çinliler uzaya gönderdiler.

Dört tekerlekli yerde yürüyen arabamızı, devletin onca katkısına, bizzat Sayın Başbakanın büyük katkılar sağlayacağız yolundaki açıklamalarına rağmen, yapacak bir babayiğit çıkmadı.

Sana mal satan hiçbir ülke ürettiği malın bir benzerini veya daha iyisini senin yapmanı istemez. Her türlü gayreti gösterir ve senin bunu yapmanı engeller.

Son zamanlarda Türkiye’nin balistik füzelerle ilgili ihaleye çıktığı ve bu ihaleyi Çinli bir firmanın kazandığı biliniyor. Başta ABD olmak üzere batılı ülkelerde Türkiye’ye söylenmedik laf bırakmadılar. Yok bu füzeler NATO anlaşmalarına aykırı imiş, üretilecek olan bu füzeler NATO ya ait silahlarla entegreli olarak çalışamazmış, hani bize verdikleri Patriot füzelerini de unutmamamız lazımmış, onlar zaten bizi koruyorlarmış v.s. v.s.

Türkiye baskılar sebebiyle çırpınıp duruyor. Bu füzelerin yapımında batılılardan bir buçuk milyar dolar daha ucuz fiyat verdi Çinliler. Sonra Çin firmaları bizimle bu füzelerin yapımında ortak çalışmayı kabul ettiler. Hatta bu füzelerin bir kısmı Türkiye’de üretilecek, ayrıca Çinliler, Türkiye’ye teknoloji transferi sağlamayı da vaad ettiler dese de, batılı ülkeler bastırıp duruyor. Onlar bir kuruşlarının hesabını yaparken,bizim nerede ise bir boğaz köprüsü yapacak kadar bir parayı sokağa atmamızı istiyorlar. Bizim de bir şeyler üretme konusundaki çabalarımızı görmezden geliyorlar.

Kim ne derse desin eğer Türkiye bu füzeleri illede yapmak veya almak istiyor ise, şu son kararından vazgeçmemelidir. Bizim de bir şeyler yapma hakkımız olduğu

bu adamlara münasip lisanlarla anlatılmalıdır. Öyle füzelerin yapımı ile ilgili olarak teklifler alındı, sıralamada Çinliler birinci çıktı v.s gibi ifadelerle, işin henüz nihai sonuca ulaştırılamadığı yolundaki düşünceler, Kurda merhamet göstermek anlamına gelir. Bu kurtları artık hepimiz çok iyi tanıyoruz. Onlarca kez bizi ham ederler, ardından, seni yedim, ağzım yoruldu, bir de diş kirasını ver derler.

Bakın İran’a. Şu son 30-35 senede yaşadıklarına.

Ülkede devrim oldu.

Her şey sil baştan ele alındı.

Devrim sonucunda İran’a batılılar büyük ambargolar uyguladılar.

Irak’ı üzerlerine saldırtıp, 8 yıl süren amansız bir savaşa tutuşturdular.

Anan yahşi, baban vahşi deyip, ambargo üstüne ambargo uyguluyorlar.

Yakın zamana kadar sabah akşam İran’a saldırı ile ilgili savaş seçeneğinin masadan kalkmadığını söylüyorlardı.

Bütün bunlar İran’lıları mücadelelerinden vazgeçirmedi.

İşte bir örnek; iki dönem İran’da Cumhurbaşkanlığı yapan Ahmedi NEJAT, görev süresi bitince , öyle süper lüks, zırhlı arabalara değil, Üniversitedeki işine giderken, halk otobüsüne bindi. Ve bu ne bir oyun, ne de bir gösteri idi. Doğrudan doğruya PEYGAMBER ve Hz.Ömer Radiyallahu Anh hayatı idi.

Siz sanıyor musunuz ki, ABD başkanı Obama durduk yere İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhaniyi telefonla aradı…

Ve ardından başkan Obama “biz İran’ın barışçıl amaçlı nükleer enerjiye ulaşması konusundaki çabalarını karşı değiliz” dedi.

Bütün bunlar sevgili dostlar, bizim bildiğimiz veya bilmediğimiz sebeplerden ötürü, İran’ın geldiği noktaya saygı duymaktır.

Türkiye Çinin kazandığı ihaleyi iptal ederse, saygı duyulan değil, kapalı kapılar arkasında viski kadehleri yudumlanır iken, gülünen ülke haline gelir.