ŞERAFETTİN BEYİ DİNLERKEN
Şerafettin Elçi şu anda BDP den Diyarbakır Milletvekili adayı.
Kürtlerin ayrı bir Devlet kurma fikri, PKK ile ete kemiğe büründü ve İsyana dönüştü.
Silahla Türk Ordusunu yenemeyeceklerini anlayan PKK , kültürel haklardan başlayarak, yerinden öz yönetimi ifade eden Federatif bir Devlet kurma fikrine kendilerini evirdiler.
Dünkü yazının kapsamından da anlaşılacağı üzere, PKK nın silahla ifade ettiğini, uzun zamandan beri Şerafettin Elçi, fikri olarak ortaya koyuyor.
Şerafettin bey Kürtlerin dili ve toprağı vardır ve kendilerini idare etme hakkına sahiptirler diyor.
Kürtlerin dillerinin varlığını, ayrı bir ırk olduklarını artık herkes kabul ediyor. Buna bir ilave yapmak gerekirse, Kürtlerin kahir ekseriyetinin Müslüman, hem de iyi Müslüman oldukları bilinen en önemli gerçeklerdendir.
Tarih boyunca Kürtler doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerinde Araplar, Türkler, Nasturiler, Yezidiler, Aleviler ile birlikte yaşıyorlardı.
Bütün terk edilmişliklerine rağmen Irak, Suriye ve İran’da yaşayan Türkmenlerin durumu ne ise, Kürtlerin Türkiye coğrafyasında durumları aynıdır. Yani Kürtlerin kahir ekseriyetinin yaşamlarını sürdürmüş oldukları coğrafya yeknesak bir Kürt yurdu değildir. Şerafettin Beyin sözünü ettiği coğrafya içerisinde Elazığ, Erzurum, Erzincan, Malatya, Şanlıurfa, Gaziantep, Kahramanmaraş, Iğdır, Ardahan, Muş, Bitlis, Van ve Diyarbakır gibi vilayetler var ise, bu vilayetlerde biri diğerinden fazla olmayan ve tarih boyunca hep var oldukları bilinen ırkları nereye koyacağız?
Hoşumuza gider gitmez, birinci dünya harbi sonrasında gelişen ulus devletler kervanına Türkiye’de katılınca, bu ülkede yaşayan herkes Türk kabul edildi. Bir kötü bir de iyi şey oldu.
Kötü olanı, Kürtler kendi kültürlerini geliştiremediler, bu alanda sanat eserleri veremediler, özgün resimde, şiirde, edebiyatta olamadılar, tabir caiz ise büyük bir Asimilasyon süreci yaşadılar.
İyi olan şey ise, Ulus Devletin Türk Kürtleri, ülkenin her tarafına gidebilme, iş kurabilme, mal mülk edinme, ticaret yapma, Devlet kademelerinin her bölümünde görev alabilme imkanına kavuştular. Biliyorum bunları yaparken, asla Kürt olduklarını söylememe mecburiyeti içerisinde idiler.
Şerafettin Bey sanıyorum Bakanlık görevi sırasında, kendisinin bir Kürt olduğunu ifade ettiği için, bölücülük yaptığı iddiası ile hakkında davalar açıldı ve herhalde bu isnattan ötürü tutuklandı, mahkum edildi. Ama bu ve buna benzer girişimler, Türkiye Kürtlerinin Türkiye Coğrafyasının her bölümüne yayılmasını engelleyemedi.
O nedenle hemen herkes, İstanbul’un en büyük Kürt şehri olduğunu ifade ediyor.
Şerafettin Bey yerinden öz yönetim v.s gibi kılıf laflarla, dünya üzerinde benzerleri olan ve bu işlerin özgün adı olan Federasyon isminin ve buna ait "malum" yapılanma isteğinin üstünü örtemez.
Federasyon olarak adlandırılacak bölge neresidir?
Sınırları nereden geçecektir?
Bu federasyona dahil edilmesi istenen illerin halkları bu konuda neler söyleyecektir, Mesela Elazığ, Kahraman Maraş, Gaziantep, Malatya, Iğdır ve yukarıda isimleri yazılı illerin insanları bu Kürt Federatif Devletinde bulunmak isteyecekler midir?
Şerafttin Beyin elinde bu illerin insanlarının oluşacak federatif Kürt Devletinde yaşamak istiyoruz diyenlerin istatistiki olarak verilerini ortaya koyan deliller var mıdır?
Doğu ve Güneydoğudaki bu illerin büyük çoğunluğunun merkezlerinde ve belirli ilçelerinde, hatta köylerinde yaşayan Türk Nüfusu federatif Kürt yapılanmasına evet mi diyecek, yoksa karşı mı koyacak, hatta kendilerince bir kurtuluş mücadelesine mi girişeceklerdir.
Türkiye’nin en büyük Kürt nüfusuna sahip illeri olan Mersin, Adana, İstanbul,Ankara,İzmir gibi şehirlerde yaşayan bu insanlarımız ne olacak?
Tabii biliyorum, hemen söylenecek olan şey şudur: Ne yani ayrı bir Devlet kurulmuyor, sadece federatif yapılanmaya gidiliyor, bunlardan birisi de Kürt Federe Devleti oluyor, bu federe devletler içerisinde elbette Kürtler, Türkler, Araplar, Lazlar, Çerkezler yine olacak, ortada aşılmayacak herhangi bir problem yok denilecektir.
Olayın böyle basit ve sancısız gerçekleşebileceğini ifade etmek çok zor, hatta imkansız.
Zira Türkiye bir Federasyona gitmeye karar verir vermez, karşımıza çıkacak ilk işin nüfus, mal ve mülk mübadelesi olacağı açıktır.
İslam dininden kaynaklı, Türkiye insanının üst kimlik anlayışı ile oluşan evlilikler, birliktelikler bu coğrafyada dünyanın hiçbir yerinde olmayacak biçimde kök salmıştır. Söz konusu bu yapıyı, Kürt veya Türk yeknesakı haline getirmek imkansızdır.
Türkiyede kimi kesimleri oldukça korkutan, "biz hangi demokratik açılımı yapsak, hangi hakkı versek sorunun çözülmesi mümkün görünmüyor. Çünkü iş, haklar ve hürriyetler isteğini aşmış, Kürtlerin ayrı bir Devlet kurma fikri noktasına gelmiştir.Eğer biz o toprakları işgal etmiş olsa idik, şimdi Kürtlerin verdikleri kurtuluş mücadelesinin elbette bir anlamı olurdu. Ama biz kimsenin toprağını işgal etmedik, binlerce yıldan beri bu topraklarda birlikte yaşıyoruz. Birisi benim toprağımı bölmek isterse ben de mücadelemi o doğrultuda verir ve karşı tarafın taleplerini göz ardı ederim" düşüncesidir.
Eli silahsız Şerafettin Beyin, ülkenin bölünmesinin ilk adımı olarak değerlendirilen federasyon fikri, PKK nın silahlı mücadelesinden daha fazla ürkütücü geliyor insanlara.
Yoksa Kürtçe kurs açılması, özel öğretim kurumları kurulması, Üniversitede Enstitülerin kurulması, Kürtçe seçim propagandası , Kürtçe Devlet Televizyonu ve Özel(Dünya TV) nin yayın hayatına geçmesi, Kürt vatandaşların evlatlarına Kürtçe isimler koymaları, değiştirilmiş olan köy isimlerinin eski hali ile iadesi, terörden zarar görenlere katrliyonu aşan ödemelerin yapılmasından sonra, Kürtçenin okullarda öğretimi ve belki ileri aşamada eğitimi, hiç sorun olmayacaktır.
Türkiye Şerafettin Elçi ve Altan Tan’dan savaşı sona erdirecek söylemler ve adımlar atılmasını bekler iken, onların bölünmeyi görünür kılan beyanlarda bulunmaları, PKK dan daha ürkütücü geliyor.
Çünkü geçen gün bir arkadaş "ben Altan Tan beyi şimdiye kadar zevkle dinliyordum ve istifade ediyordum, ama BDP den aday olur olmaz yüzde yüz değişti. Çünkü Altan bey "ya Federasyon olur, ya da savaş sürer" diyor. Bu söylem bana çok Provokatif geldi, dedi.
Evet aynı çorbaya kaşık sallayıp, bamya tadı almak mümkün değil.