SEYHATNAME

İstanbul, Tekirdağ,tekrar İstanbul, Ankara, Mardin, Kızıltepe ve nihayet Ankara’ya dönüş yapınca 4 gün içerisinde tabii ki yazılarımı yazamadım.

Ama size vereceğim çok haberlerim var.

Peygamberimiz Efendimiz "Siyhuv Tesihhuv" seyahat edin sıhhat bulun diyor.

Gerçi benimkisi bütünü ile seyahat sayılmaz. İş güç arasında arkadaşları ziyaret imkânı bulmak, biraz seyahat de sayılıyor.

Cumartesi günü İstanbul’a iner inmez, akrabalarımın bir kısmını ziyaret ettim. Sılai rahm yaptım. Dünya meşguliyeti içerisinde imkan bulduğunuzda, sılai rahm yapmak, yani akrabai taallukatı ziyaret etmek gerçekten ruhen ve bedenen rahatlamanıza sebep oluyor.

Pazar günü Av. Mustafa Güran bey aradı. Ağabey gelip seni alayım, Çamlıca tepesine çıkıp kahvaltı edelim dedi. Öyle de yaptık.

Benim talebelik yıllarım Üsküdar Bağlarbaşında geçti. Çamlıca tepelerine paramız var ise Belediye otobüsleriyle, yoksa yürüyerek giderdik.

Kısıklı, Küçük Çamlıca ve Büyük Çamlıca, çocukluğumda ilçemin bende bıraktığı zihni aidiyeti adeta oluşturdu zamanla.

Ama o yapı gitmiş, yerine binlerce ev, villa, saraylar yapılmış. Küçük Çamlıca’nın olduğu yerde kimi evler vardı, ama, sayıları bir elin parmakları kadar azdı.

Ya Büyük Çamlıca? Bütünü ile boş, tepelik, çamlık araziden ibaretti.

Orman arazisi niteliğinde bulunan bu yerler, kişisel mülke nasıl konu oldu? Buralara tapu nasıl verildi? Gerçekten anlamak mümkün değil.

İstanbul’un göbeğindeki Orman arazisi niteliğinde olan mesire yerleri korunamaz mıydı? Özel binalar yerine herkesin rahatlıkla istifade edebileceği alanlar haline getirilemez miydi? İşin doğrusu elimde veriler olmadığı için, hukuki yorumunu yapamıyorum.

Büyük Çamlıca tepesinde araba park alanlarına girmek çok büyük sorun yaratmıyor. 1 Liraya arabanızı park edebiliyorsunuz.

Kahvaltılık şeyler de pek pahalı sayılmaz. Ama daha nitelikli servis ve daha özenli yiyecekler hizmete sunulabilir. Mesela Susamlı, Kara Çörek otlu Diyarbakır Çöreği, Zahterli, Zencefilli, Karanfilli çok hafif tatlı Mardin Çöreğinden birer parça vermek pek zor olmasa gerek.

Kahvaltı sonrası Çamlıca tepelerinden biraz boğazı seyrettik. O esnada aklıma talebeliğim sırasında yazdığım dörtlük geldi.

Eyvah yine akşam oldu ne gelen var ne giden,
Ararken hayalini sevgilinin çamlıca tepelerinden,
Gönlüm ufukla birlikte yine yavaş yavaş karardı,
Gözkapaklarım anlaşılmaz bir mahmurlukla yandı.

Arkadaşım, Ak Parti Kurucularından Muammer Kakı bey bundan 20 gün kadar önce Sayın Başbakanla birlikte Beykoz’da bir hastane açılışına katılmış. Orada Sayın Başbakanın gelişini beklerler iken birden göğsünde bir ağrı hissetmiş, rengi benzi sararınca, yanında bulunan 10 kadar doktor "ya abi seni hemen aşağıya tedaviye almamız gerekiyor" demişler. Meğerse sevgili arkadaşım Kalp krizi geçiriyormuş. Anjiyo falan derken, anında Ameliyat masasına yatırmışlar. Ana damarlara iki tane stent takmışlar.

Sayın Başbakan geldiğinde durumu öğrenmiş. Ziyaret etmek istemiş. Ama Doktorlar etrafın biraz kanlı vesaire oluşu sebebiyle, biraz da herhalde arkadaşımı o şekilde görmelerini istemediklerinden, münasip bir lisanla, ziyaretin daha sonra olmasının daha uygun olacağını arz etmişler.

Habersiz ziyaret ettik. Bir saate yakın sohbet ettik. Sağlığın, sıhhatin önemi üzerinde durduk. Gerçekten Allah’ın insana verdiği nimetlerin en başında sağlık geliyor. O gittikten sonra, yerine hiçbiri şeyi ikame etmek mümkün değil. Sağlık dışındaki alanlarda bir kapı kapanınca, Cenabı Allah bir başka kapıyı muhakkak açıyor. Ama insan sağlığını kaybetmeye görsün, asla yerine yenisini koyma imkânına sahip değil.

Sohbetimiz sırasında bir hadisi şerif aklıma geldi.

Beş şey gelmeden beş şeyin kıymetini bilin.

İhtiyarlık gelmeden gençliğin,

Hastalık gelmeden sıhhatin,

Meşguliyet gelmeden boş vaktin,

Fakirlik gelmeden zenginliğin,

Ölüm gelmeden hayatın kıymetini bilin.

Saat 13.00 de 22.Dönem Ak Parti Tokat Milletvekili kıymetli arkadaşım Yeni Şafak Gazetesi yazarı Resul Tosun bey ile Birlik Vakfında randevumuz vardı. Koştura koştura yetişmeye çalıştım. Yarına.