SIFFIN SAVAŞI(2)
Dördüncü Raşid Halife Hz. Ali (r.a) ile ona isyan eden Suriye valisi Muaviye b. Ebu Süfyan arasinda M. 657 yilinda, Fıratın sağ kıyısına yakın Rakka'nın doğusunda bulunan Siffin'da yapıyan savaş cereyan etti.
Hz. Ali'nin Cemel vak'asinda karşı gurubu yenmesinden sonra onun hilafetine muhalif olarak, Suriye bölgesini idare etmekte olan Muaviye ve taraftarları kalmıştı. Hz. Ali'ye isyan edenler, davalarının, Hz. Osman (r.a)'in intikamını almak olduğunu iddia ediyorlardı.
Öte taraftan Hz. Ali'yi, Osman (r.a)'i şehit edenleri korumak ve onları cezalandırmamakla suçluyorlardı.
Halbuki Hz. Ali (r.a), fitne ve kaynaşmanın yatıştırılmasından sonra suçluları cezalandıracağını vadetmekteydi.
Cemel vak'asından sonra Kufe'ye yönelen Hz. Ali (r.a), Cerir b. Abdullah el-Bâcelî'yi Muaviye'ye göndererek, muhâcirlerin ve ensârın kendisine bey'at ettiklerini; onun da muhacirler ve ensâr gibi bey'at edip itâatini bildirmesini istedi.
Muaviye, kendisine elçi olarak gelen Cerir b. Abdullah'ı oyalayarak Amr b. el-As ile istişarede bulundu. Amr ona, Ali (r.a)'dan, Osman (r.a)'in kanını istemede ısrar etmesini, katilleri derhal cezalandırmayı reddettiği takdirde, Suriye ordusuyla onun üzerine yürümesini söyledi. Cerir b. Abdullah, Hz. Ali'nin yanına dönerek durumu ona bildirdi.
Öte taraftan, Medine'den Şam'a götürülen Hz. Osman'ın kanlı gömleği ve hanımı Nâile'nin kesik parmakları Muaviye tarafından caminin minberine asıldı.
Askerler onun önünde toplanarak ağlıyorlardı. Orada toplananlar Hz. Osman'ın intikamını alıncaya kadar yataklarında uyumayacaklarına ve yıkanmayacaklarına dair yemin ettiler.
Suriye ordusu Muaviye'den bol maaş ve bahşişler almaktaydı. Muaviye bu şekilde orduyu teşvik ve tahrik ettikten sonra, seksen beş bin kişilik bir orduyla Şam'dan yola çıktı.
Hz. Ali (r.a) ise doksan bin kişiden oluşan ordusuyla Küfe'den Siffin'e dogru harekete geçti. Muaviye, Fırat kıyısındaki düzlükte karargâh kurmuştu.
Hz. Ali'nin ordusunun karargâh kurduğu yer ile nehir arasında Muaviye'nin askerleri olduğu için ilk geceyi susuz geçirdiler. Ancak, yapılan bir saldırı ile Sam ordusuna bağlı birlikler nehirden uzaklaştırıldı. Ordusu susuz kalan Muaviye, Ali (r.a)'a adam göndererek nehirden su almalarına izin vermesini istedi.
Hz. Ali (r.a) bunun üzerine onların su almalarına engel olmadı. Hz. Ali, Muaviye'ye elçiler göndererek, onu birlğe ve Müslümanların topluluğuna girmeğe davet ederek isyandan vazgeçirmeye çalıştı. Ancak olumlu bir cevap alamadı.
İki ordu birlikleri arasında bazı ufak çarpışmalardan sonra, H. 37 senesi Muharrem ayinin sonuna kadar mütâreke yapıldı ve elçiler gidip gelmeye başladı. Ancak bu elçilerin karşılıklı gidip gelmeleri iki grup arasında barış yapılması yolunda bir gelişme sağlanamamıştı.
Safer ayının ilk günü savaş tekrar başladı. İlk yedi gün iki taraftan birer komutanın mubarezeleri ile geçti. Peşinden Hz. Ali (r.a), orduya toplu saldırı emrini verdi. Savaş bir kaç gün olanca şiddetiyle devam etti. Ammâr b. Yasir'in şehit edilmesine çok üzülen Hz. Ali'nin şiddetli bir taarruzu ile Şam ordusu dağılma noktasına geldi.
Savaş kazanılmak üzereydi ki, Amr b. el-As, Suriyeli askerlere "Her kimin yanında mushaf (Kur’anı Kerim)varsa onu mızrağının ucuna takarak yukar kaldırsın" dedi.
Bu emri yerine getiren askerler karşı tarafa, "Aramızda Allah'ın kitabı hakem olsun" diye seslendiler. Amr b. el-Âs'in hilesi tutmuş, Iraklı askerler: "Allah'in kitabına yapılan çağrıya icabet edelim" demeye başlamışlardı.
Amr.b. el-Âs, bu hile ile, Şam ordusunu kesin bir mağlubiyetten kurtardığı gibi, karşı tarafın gücünü de kırmıştı. Hz. Ali (r.a) bir Halife ve bir ordu komutanı olarak bunun bir savaş hilesi olduğunu askerlerine anlatmaya çalıstıysa da başarılı olamadı.
Ali (r.a), onlara söyle diyordu: "Bu bir hiledir. Bununla sizin aranıza ayrılık düşürmek ve birliğinizi bozmak istiyorlar". Ancak, Iraklılar, isteklerinde direttiler ve savaşa devam etmekte olan komutan Ester'e adam gönderip savaşmayı bırakmasını istediler. Hz. Ali de Estere savaşı bırakması için adam göndermek zorunda kaldı.
Ester, gelen adama: "Simdi mevziden ayrılacak an değildir. Ben şimdi kesin zafere ulaşacağımı umuyorum, acele etme" diyerek karşılık verdi.
Gönderilen adam Hz. Ali'nin yanına gelmeden, Ester'in savaşan askerleri arasında çalkalanma oldu ve sesler yükseldi. Onlar daha bir şevkle savaşı sürdürüyorlardı. Bunun üzerine Iraklılar, Ali (r.a)'a: "Vallahi biz, senin Ester'e bırakması için değil, savaşa devam etmesi için adam gönderdiğini sanıyoruz" dediler. Hz. Ali'nin gönderdiği ikinci kesin emirle Ester, savaşı bırakmak zorunda kaldı. Hz. Ali (r.a), Es'as b. Kays'i Muaviye'ye göndererek onun ne düşündüğünü anlamak istedi. Muaviye ona, "istediğimiz, aramızda Allah'ın kitabını hakem kılmaktır. Her iki taraftan birer hakem seçilmesini ve onlardan Allah'ın kitabına uygun bir karar vereceklerine dair ahd alıp tarafların onların vereceği karara uymalarıdır" dedi.
Hz. Ali (r.a)'in taraftarları bunu memnuniyetle karşıladılar. Şamlılar hakem olarak zeki ve kurnaz bir kimse olan Amr b. el-As'i seçtiler. Iraklılar ise Ebu Musa el-Eşari'yi hakem tayin etmek istediler. Hz. Ali (r.a), Ebu Musa'nın daha önce kendisine muhalefet ettiğini ve halkı kendisinden ayırmağa çalıştığını dolayısıyla onun hakemliğine itimat edilemeyeceğini söylediyse de Iraklılar onun hakem olması konusunda direttiler.
Varılan anlaşma üzerine her iki hakem parmağındaki yüzüğü çıkarır iken, ben bu yüzüğü parmağından çıkardığım gibi Hz.Aliyi halifelikten, ben bu bu yüzüğü parmağından çıkardığım gibi Muaviyeyi valilikten çıkardım diyecek ve sonucuna halk karar verecekti.
Ebu Musa El Eşari “ben bu parmağından yüzüğü çıkardığım gibi, Hz.Ali’yi halifelikten çıkardım dedi. Sıra Amr.İbnul As’a gelmişti. O da ben de senin parmağından çıkardığın yüzüğü parmağıma katkım ve Muaviye’yi halife ilan ettim dedi.
Böylece Emeviler tam bir mağlubiyet içerisinde iken, bu siyasi operasyon ile yepyeni bir mevzi kazanmış oldular.
Daha sonra Hz.Ali (r.a) İbni Mülcem tarafından sabah namazına giderken zehirli bir hançer ile katledildi.
Hz.Ali’nin oğlu Hz.Hasan’da verilen karar uyarınca İbni Mülcemin aynı hançer ile cezasını verdi ve cehenneme yolladı.
Bu iki savaşı niçin hikaye ettim, yarına.