ŞİMDİ SÖZ İMRALI VE KANDİLİN

Sayın Başbakan yıllardan beri beklenen Demokrasi paketini açıkladı.

Ön açıklamalarında Sayın Başbakan sık sık, bu paketin bir ilk olmadığını ve bir son da olmayacağını, bunun bir süreç olduğunu ifade ettiğinde, kuşkusuz Türkiye’de özellikle Kürt sorunundan kaynaklanan bütün beklentilere cevap vermeyeceği/veremeyeceğini de izah etmiş oluyordu.

Kürtlerin beklediği temel konulara değinelim.

Bunlar Ana Dilde eğitim.

Kürt Kimliğinin tanınması.

Bölgesel Özerkliğe geçişi sağlayacak yeni düzenlemelerin yapılması.

Terörle Mücadele Kanunun değiştirilmesi.

KCK tutuklularının serbest kalmalarını sağlayacak yeni bir yasal düzenleme.

Buradan hareketle Abdullah Öcalan’ın kısmi özgürlüğünü temin edecek/ev hapsine alınmak gibi/ yasal değişiklik.

Siyasi Partiler kanunun değiştirilmesi.

Partilere Hazineden yardım yapılması.

Seçim Kanunun değiştirilmesi ve % 10 olan ülke barajının % 3 e çekilmesi veya tümden kaldırılması gibi taleplerdi.

Bu taleplerin bir kısmının pakette yerini aldığını, bir kısmının da zamana bağlı olarak ileride değerlendirmeye tabi tutulacağını gördük.

Evet artık devletin resmi okullarında olmasa da özel okullarda Kürtçe eğitim almak mümkün hale gelecektir. Bu hususun Kürtlere ne sağlayacağını şimdilik bilmiyoruz. Zira Devlet, kendi resmi sistemi içerisine Kürtçe eğitimi almamak suretiyle, ikinci bir dilin ülkede resmi dil olarak kabul edilmesine imkan vermemiştir. Çünkü Sayın Başbakan ikinci resmi bir dil bu ülkeyi böler düşüncesindedir. Öyle olsa bile bu bir adımdır. Uygulamalar sonucunda yapılanların ülkeye herhangi bir zararının olmadığı görülünce, zamanla bu eksiklik pekala giderilebilir.

Siyasi Partiler Kanunu değişiyor. Eş Genel Başkanlık sistemi geliyor. Siyasi Partilerin teşkilatlanmasındaki engellerden bir kısmı kaldırılıyor.

Seçimlere katılacak siyasi partilerin hazineden yardım almalarının önündeki en büyük engel olan % 10 barajı % 3 e indiriliyor. Siyasette para çok önemli. Paranız yoksa ciddi manada siyaset yapmanız mümkün değil. En yakınınız bile sizinle beraber siyasi bir çalışma yaptığı zaman elinize bakıyor. Bu değişiklik ile artık BDP bundan böyle siyaset yaparken onun bunun eline bakmayacak veya varlarını yoklarını bu uğurda sarfetmek mecburiyetinde olmayacak. Bu tabii Kürt Siyasetinin bölünmesine de yol açabilir. Genel seçimlerde % 3 oy alan bir partinin hazine yardımına kavuşması, diğer Kürt siyasetçileri harekete geçirip, başka partilerin ortaya çıkmasına yol açabilir.

Seçim Kanununun değişikliği için çeşitli seçenekler sundu Sayın Başbakan. Bu açıklamalara bakıldığında, artık önümüzdeki seçimlere % 10 barajı ile gidilmesinin mümkün olmadığı ortaya çıktı. Gerçi Sayın Başbakan seçeneklerden birisinin % 10 barajının kalması olabileceğini söyledi ise de, artık ok yaydan çıkmış ve yüzde on barajı ile yeni seçimlere gitmenin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. 5 li guruplardan oluşan daraltılmış bölgelerde yüzde 5 barajını aşan partilerin seçimi kazanmış sayılacağı yönündeki açıklamanın pek tabii açıklanmaya ihtiyacı var. Ben bu 5 li gurupların iller bazında olacağını anladım veya bana öyle geldi. Örnekleyecek olur isek, Güneydoğu illerinden Siirt, Şırnak, Batman, Mardin, Diyarbakır bir gurubu, Adıyaman, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis ve Kahraman Maraş bir gurup haline gelecek ve bu gurup illerde yüzde 5 barajını aşan parti parlamentoya üye gönderme hakkına kavuşmuş olacak. Güneydoğunun bu iki 5 li gurubunda birincisinde BDP pek ala yüzde 5 barajını aşar, ama ikincisinde aynı sonucu elde edebilir mi, bilmiyorum.

Sayın Başbakanın sunmuş olduğu ve tartışılmasını istediği üçüncü bir seçim seçeneği olan, seçim barajının tümden kalkması ve tamamen daraltılmış bölgelerde partilerin seçime katılımı konusu var ki, Diyarbakır örneğini ele alalım. Diyarbakır şu anda 11 milletvekili çıkarıyor. Diyarbakır merkez ilçe 3 Milletvekili, Çermik, Çüngüş iki Milletvekili, Ergani, Dicle iki Milletvekili v.s gibi. Bu sistem de pek ala düşünülebilir. Ancak her sistemin olduğu gibi bu sistemin de kimi arızalarının olduğu ifade edilecektir. Bu ihtimalde güçlü siyasi partiler tümden daraltılmış bölgeleri siler süpürür. Hele dar bölgede aday olan kişinin yörece tanınan birisi olması halinde, diğer parti adayları seçilme şansı bulamaz. Tabii bağımsız adaylarda bu sistemde çok güzel iş yapar. Şimdi öyle veya böyle artık hemen herkesin şikayet etmiş olduğu yüzde onluk baraj önümüzdeki seçimlerde uygulanmayacaktır.

Paket Türkiye genelinde yaşayan insanların sorunlarına çözüm getirme açısından irdelendiğinde, hemen her kesime bir şeyler veriyor. Pek tabii yine insanlar ortaya çıkarak, baş örtüsü ile kamuda görev yapmanın Askerler, Emniyet ve Adliye açısından neden istisna içerdiğini soracaktır.

Açıklamaların genel bölümünde, kimi konuların düzenlemesinin zamana vabeste olduğu ve Anayasa değişikliklerini içerdiğini ifade edildiğine şahit olduk.

Sayın Başbakanın açıklamış olduğu Demokrasi paketinde, Farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda yapma hakkı, Nefret ve Ayırımcılıkla mücadele, inançlarını yaşamak isteyenlere karşı engel çıkartanlara ceza artırımı, Ayırımcılıkla mücadele ve eşitlik kurulunun teşkili(BU YEPYENİ BİR KURUMDUR), Yaşam tarzına karşı suç işleyenlerin Ceza Kanunu kapsamına alınması, Cebir ve Şiddet kullanarak insanları şu veya bu inanca zorlayanlara 1 ila 3 yıl arasında hapis cezası verilmesi, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununda değişiklik, öğrenci andının bütün okullardan kaldırılması, Mor Gabriel manastırının mallarının kendilerine iadesi, Roman vatandaşlar hakkındaki ayırımcılığın ortadan kaldırılması ve Roman Dil ve Kültür Enstitüsünün kurulması gibi yeni düzenlemeler vardı.

Evet iş bıçak sırtında. Ben terörle mücadele kanununda değişikliğe gidileceğini veya tümden ortadan kaldırılacağını düşünüyordum. Zira tüm siyasilerimiz yapmış oldukları açıklamalarda, terörle mücadele kanunundaki hususların zaten Ceza Kanununda bulunduğunu söylüyorlar. Ama sade vatandaşlarımız bilmiyor, söz konusu suçlarla ilgili olarak mahkemeler ceza tayin ettiğinde, bir de terörle mücadele kanunu uyarınca cezada artırım yapıyor. İşte o zaman terörle mücadele kanunu, Ceza kanunun bir nevi açıklamasıdır düşüncesi kendisine yer bulamıyor. Silaha bulaşmayan her türlü düşünce açıklamasının suç olmaması lazım. Murat Karayılan KCK’ nın Abdullah Öcalan’dan sonraki başkanı olduğunu deklare etmemiş olsa idi, bu örgütten yargılananların silahlı terör örgütünün mensubu olarak değerlendirilmeleri söz konusu olmayacaktı. İşte ne yaparsınız ki, bu durum belki hükümetin elini kolunu bağladı. Ama hükümet isterse, eline silah almamış, sadece düşünce açıklaması durumunda oldukları için suçlanmış kişiler bakımından infaz kanununda bir değişikliğe gidebilir. Zaten Sayın Başbakan bir paket açıkladı ve bu paketi halkın bir anlamda tartışmasına açtı. Eksikler gedikler pek ala dile getirilebilir ve o çok beklenen örgütten yargılanıp ellerine silah almayan kişilere verilen 6 yıl 3 aylık hapis cezaları ortadan kaldırılabilir. Mesela sırf 8 mart dünya kadınlar günü toplantısına katıldıkları için 6 yıl 3 ay hapis cezası alanlar var. Bunu insan vicdanı kabul etmiyor.

Tabii makalemizin başlığına dönecek olur isek, şimdi iş İmralı ve Kandile düşüyor. Tam bir bıçak sırtındayız. Bunlar ortaya çıkıp örgüte ve eli silah tutanlara, biz beklentilerimizin ancak üçte birine ulaştık. Ama işte görülüyor ki, Türkiye’de hiçbir şey kolay değil. Zamana vabeste olan işler var. Zamanla taleplerimizin büyük çoğunluğuna kavuşacağımız yolunda bizde kanaat oluştu diyerek, ateş kesi devam ettirebilirler.

Ettirmeliler de.

Zira Sayın Başbakan bunun bir süreç olduğunu, daha önemli adımların atılmasının zamana vabeste olduğunu söyledi.

Bütün bunları sadece Ak Parti hükümeti ve Sayın Başbakan yapıyor.

Ben herkes bakımından şimdi acıları sabırla sarıp sarmalamanın zamanı olduğunu düşünüyorum.

İyi niyetli olan herkes bu yapılanları asla hafife almaz.