SIRA AYASOFYADA

88 yıldan sonra Trabzonda bulunan Sümela Manastırında Rahip Bartholomeo yönetiminde bir ayin düzenlendi.

Ayine çok sayıda çeşitli ülkelerden gelen Rahipler Bartholomeo’ya eşlik ettiler.

Sümela Manastırı MS.375-395 yılları arasında yapılmış.Peygamberimizin doğumundan 135 yıl önce.

Bu manastır deniz seviyesinden 1150 metre yükseklikte.

Ortodoks rumlar uzun zamandan beri burada Ayin yapmak istyorlardı. Ancak Ak Parti iktidarına kadar bu konuda kimse olumlu bir adım atmadı. Manastırın bu arada Restorasyonu yapıldı. Bunun için 2 Trilyon harcama yapıldı.

Doğa harikası olan bu mekana "inananların" bin bir türlü güçlükle inşa ettikleri Manastır’ın inşa tarihinden itibaren bugüne kadar aradan 1635 yıl geçmiş olmasına rağmen ayakta kalması  "kutsanacak" bir olaydır.( Bu eserin şimdiye kadar en küçük bir yıpranmaya maruz kamadan ayakta kalması,ona mukabil şimdi yaptığımız bir çok eserin iki üç  senede harap olması, niteliğini kaybetmesi veya kendiliğinden yıkılacak hale gelmesi hepimizin kulağına küpe olmalıdır.)

Söz konusu mekana eşyasız bir şekilde çıkmak bile büyük problem iken, "inanan"ların o günün koşullarında inşaat malzemelerini buraya taşımaları, inşaatı yapıp bitirmeleri ve bu yapının günümüze kadar ayakta kalmasını hepimizin ciddi manada düşünmesi gereken bir olaydır.

Mü’min olduklarında zerre kadar şüphe bulunmayan bu insanların "imanlarının" izleri yapının her tarafına sinmiş durumda.

Birinci dünya harbi sonrasında yapılan Lozan Antlaşması , Yunanistan ile Türkiye arasında Müslümanların ve Rumların mübadelesi gerçekleşti. Bu mübadale sırasında Trabzonlu Rumlar Yunanistan’a göç ettiler.

Aradan 88 sene geçmiş.

Manastırda bu süre zarfında ibadet yapılamıyordu.

Bu konudaki yoğun istekler, Manastırın restorasyonundan sonra karşılık buldu ve Ortodoks Rumlar Fener Rum Patriği Bartholomeo’nun yönetiminde geçen Pazar günü ayinlerini gerçekleştirdiler.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde Camiler var.Müslümanlar hemen her ülkede yeni Camiler de inşa ediyorlar. Buralarda serbestçe ibadetlerini yerine getiriyorlar.

Bu arada Yunanistan’da inşa edilmekte olan Cami’nin yapımını Sayın Başbakanın yakından takip ettiğini biliyoruz. Gaziantep’te onuruna verilen bir iftar yemeğinde Sayın Başbakan "bakın Sümela Manastırında Ortodoks Rumlar bu Pazar günü ayinlerini yaptılar. Ne oldu. Trabzon elden mi gitti. Hayır. Zaten böyle bir şey mümkün de değil. Bakın attığımız bu adımlar sayesinde batı dünyası ile daha rahat diyaloğa geçebiliyoruz ve ben Yunanistan Başbakanı Yorgo’yu arayarak, Yunanistan’da inşa edilen Cami ne zaman bitecek, gelip birlikte açalım diyebiliyorum. Türkiye’nin ayağına vurulan prangalardan kurtulması lazım. Biz işte şimdi bunları yapıyoruz ve attığımız her adımdan ötürü dünya Demokrasileri açısndan önemli bir örnek teşkil ediyoruz" dedi.

Sayın Başbakanın bu görşlerine katılmamak elbette mümkün değil.

Biz de vekilliğimiz sırasında Ak Parti’den bir ilk adım olarak "Heybeliadadaki Rum Okulu neden kapalı, eğer bizim Rum vatandaşlarımız var ise, onların dini ihtiyaçlarını karşılayacak din adamlarını yetiştirmeleri de lazım. Bunu biz yapmaz isek, mecburen yurt dışından insanlar bu ihtiyacı karşılamak üzere ülkemize gelecekler. Bizi bilmeyen, bizi anlaması zaman alacak olan bu insanların mı vatandaşlarımıza hizmet vermesi lazım,yoksa kendi içimizden görevlilerin mi bu göreve gelmesi gerekir" diye sormuştum 2003 yılında.

Bu açılımlar, atılan bu adımlar bizi 3 ncü sınıf bir ülke olmaktan çıkarıp, birinci sınıf bir dünya devleti yapıyor.

TRT 6 açılması ile Türkiye bölünmediği gibi, Sümela Manastırında Rumların ayin yapması ile bu ülke dininden diyanetinden olmadı.

Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’ın zihinlerin gerisinde büyük korkulara sebep olan iğvalardan kurtulması ve özgürlükçü hamlelerle ülkenin önünü açacak adımları atması,hepimizi çok mutlu ediyor.

Hiç kuşkusuz O, bu adımları atarken Sayın Başbakan ile istişare ediyor ve görüşünü alıyor. Yoksa böylesine önemli adımları bir başına atması "bu ülkenin şartları gözönüne alındığında" çok zor.

Demek ki, bu konuda Hükümette büyük konsensüs var.

Söz konusu  konsensüsün diğer alanlarda da gerçekleşmesi hepimizin muradı.

Bu yazılanlardan sonra,başlıktaki Sıra Ayasofya’dan kastımız, bu mukaddes mekanın en azından senede bir kere olsun, CUMA NAMAZI KILMAK İÇİN İBADETE AÇILMASIDIR.

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethinin bir rumzu olarak Camiye çevirdiği Ayasofya, birinci dünya harbinin sonuna kadar bu görevini yerine getirdi.

Birinci dünya harbi ile birlikte bu mekanı Müslümanların ibadetine biz kapattık.

İstanbul’u Fetheden Fatih açtı,  biz kapattık. İşe bakın. Yaptığımız bu eylem İstanbul’a kilit vurmak gibi bir şey.

Şimdi bu kilidi kırmak İnşaallah Ak Partiye , Sayın Başbakana, Sayın Kültür ve Turizm Bakanına  nasip olur.

Hiç kuşkusuz bu mekanın sürekli ibadete açılması hepimizin arzusu.

Ama bu gerçekleştirilemiyor ise, hiç olmazsa, senede bir kere 29 Mayıs gününe en yakın CUMA GÜNÜNDE,CUMA NAMAZI KILMAK ÜZERE AYASOFYANIN ibadete açılmasını bekliyor ve istiyoruz.

                                                  YA NE FARK EDER

Sayın Başbakan 1937 yılında Dersimin CHP iktidarı zamanında bombalanması olayını gündeme taşıdı ve şimdi CHP nin başında bulunan Dersimli Kemal Kılıçdaroğlunu iyice sıkıştırdı. Başbakan , Kemal Kılıçdaroğluna, sen ne havalardasın, önce başında bulunduğun partinin insanlara neler yaptıklarına bir bak da hizaya gel demek istedi.
Kemal Kılıçdaroğlu buna karşılık, ben daha o zaman doğmamıştım dedi.
Güzelim sen doğmamıştın ama, seni doğuracak ana,doğurtacak baba hayatta idi ve senin dünyaya gelmen için akla karayı seçtiler. Başlarına gelmedik kalmadı. Onlar da Seyyit Rıza gibi " Neqano,Evlado Resuloma, aybo, günahımo" dedi. Yani CHP iktidarının memleket topraklarını durduk yere bombalamalarına, suçsuz günahsız insanları katletme eylemlerine karşılık "yapmayın, etmeyin, ayıptır, günahtır, biz Evladı Resulüz" dediler , ama seslerini dinletemediler. Mağaralara sığınan insanlar topluca katledildi, ele geçenlerin Elazığ Meydanında(ki orayı çok iyi bilirim) boğazlarına yağlı ilmikler geçirildi.
Bayım sen doğmamıştın ama, bu olanlardan da habersiz misin.
Ne yapayım CHP genel başkanlığı böyle bir şey diyorsan,biz de sana KEL BAŞA ŞİMŞİR TARAK deriz.
Partinin gurup başkan vekillerinden eski hızlı solcu, şimdi ağır solcu(herhalde 100 kilo vardır, boy da kısa olunca) Kemal Anadol, 1937 de Dersim Bambalanırken, Hükümetin başında İnönü değil de, Celal Bayar vardı demiş.Ne fark eder ki. Celal Bayar o zamanki tek parti iktidarının yani CHP nin Başbakanı değil miydi.