SİSTEMİN KURALLARI EVRENSEL HUKUK OLAMAZ
Ne yapsanız taş yerinden oynamıyor. Alttan girip ,üstten çıkıyorsunuz, manivelanızı bir oy yana bir bu yana götürüp getiriyorsunuz, mümkün değil, milim kımıldama yok.
Taş yerinde ağırlığını sürdürüyor.
Böyle giderse sürdürmeye devam edeceğinde şüphe yok.
Çünkü insanlarınızın kafasına çelik mıhlarla "ülke elden gidiyor, bölünüyor, şeriatçılar ve kürtçüler el birliği yapmışlar bir şekilde bu vatanı parçalayacaklar,bunun için laikliğe saldırıyorlar, bunun için sürekli biçimde demokrasi taleplerini yükseltiyorlar. İstedikleri demokrasi, memokrasi değil, kirli emellerinin gün yüzüne çıkmasına çalışıyorlar. Biz bu fırsatı hiçbir şekilde onlara vermeyeceğiz. TSK leri Laikliğin de, Cumhuriyetin de tek teminatıdır" cümlelerini kazımışlar.
Kürtler 30 sene önce bu düşünceye başkaldırdı. Sistemin sürekli biçimde horlayan, ötekileştiren tavrına karşı çıkıldı. Başlangıçta beni istemiyeni ben de istemem, o yüzden dilimi, kültürümü, inancımı, örfümü , adetimi kendi bildiğim doğrultuda yaşamama fırsat vermeyenlere karşı mücadelemi vereyim diyerek yola çıkıldı, bu çıkış iyice ivme kazandığında, kendi Devletimi kurayım noktasına gelindi.Yani bir anlamda bu ülkenin genel geçer düşüncesi olan , birileri bu ülkeyi bölmek istiyor savına gerçeklik kazandırıldı.
Ülke bölünüyor, buna sonuna kadar karşı çıkacağız konseptinin sahipleri , toplumun geneline ne kadar haklı olduklarını , şehit cenazelerinin ülkenin dört bir yanına dağılması sebebiyle , daha güzel izah etme imkanı buldular.
Bu süreçte Marksist-Leninistler ülkeyi bölme noktasına getirdiler, oysa siz Müslümansınız ve vatan sevgisini imandan bilirsiniz, bunlara fırsat verecekmisiniz, yoksa Devletinizin yanında yer mi alacaksınız argümanları ile Anadolunun saf , temiz insanları her bakımdan işin içerisine çekildi. Orta Anadoluda Mehmetçik Vakıflarına büyük maddi destekler sağlanır iken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu da gençlik bizzat olayın tarafı haline getirildi. Çok kanlı mücadele yapıldı.
Kırsalda korucular, şehirlerde ise Hizbullah ismi altında toplananlar, Vatan bölücülerine karşı silahlı mücadelenin en önemli tarafları oldu.
İşler yokuş aşağı gitmeye başlayınca, Hizbullah bir anda kendisini yasa dışında buldu. Sonrası malum. Sayıları on binlerle ifade edilen insan yargılandı ve bunların büyük çoğunluğu aldıkları cezaları ya çektiler veya çekmeye devam ediyorlar.
Kürt başkaldırısının en uç noktasındaki talepleri, 30 yıllık kanlı mücadelenin sonunda rijitleşeceğine, daha da radikal bir hal alacağına büyük çapta ehvenleşti, uysallaştı ve talepler, batı demokrasilerinde olduğu gibi bir sisteme oturtulması noktasına kadar geldi. Şimdi Ülkenin birliği, Bayrağın tekliği konularında bir problemden söz edilmilyor. Kültürel haklar verilsin, yerel yönetimlere daha fazla imkan sağlansın, kimlikler Anayasal güvenceye bağlansın noktasına gelindi.
Sistemin kuruluş ve işleyişinde sekülarizme Türkiye’den fazla değer veren ülke yok diyen , İslami kimliklerine yeni atıflar yapılmasını talep eden Müslümanların Radikal kesimleri silahlı mücadelenin kendi istekleri olmadığını, bunun kendilerine bir anlamda dayatılmış olduğunu kısa sürede gördüler, ülke ve insanı için tehdit oluşturan silahları,sihirli bir elin ufak bir dokunuşu ile bir anda terkettiler. Bu kesimin ellerinde silah bulunmayanları İktidara yürüyünce, sistem için kısa sürede ehvenleştiler.
Bir iki sözün, bir iki beyanatın,saldırılara karşı bir iki karşı duruşun bedelini kapatma davasına muhattap olmakla ödediler. Şimdi bunlar Allah lafzını, İnşallah kelimesini bile ağızlarına almaktan korkuyorlar. Sessiz , sakin bir şekilde rutin Devlet işlerini yapmak, yatırımları planlamak, eğitim sistemindeki arızaları gidermek, sağlık konusundaki açıkları telafi etmek için atılan adımlarla uysallık tavan yapmış iken (çünkü kimse artık ağzına ne İmam Hatip Okullarını alıyor, ne Kur’an Kursları için daha önce yapılmış,insan haklarına aykırı yasaları,düzeltmekten söz ediyor,ne baş örtüsü meselesi kaldı v.s) halkın zivaneden çıkmasına neden olan ANDIÇLAR , İHTİLAL PROVALARI, HAKSIZ İTHAM VE İSNATLAR dur durak bilmiyor.
Demek ki, Kürdü de, Müslümanı da sürekli biçimde kavga ortamına çeken, onları en sessiz , sadasız kaldıkları ortamlarda bile kışkırtan bir şeyler var bu ülkede. Onun adı sistem. Yani Kürtler de, Müslümanlar da sistem böyle sürdükçe , sürekli olarak suçlu olacaklardır. Kürt ve Müslüman olmanın ve bunlara ait talepleri dillendirmenin "düşman belli" konseptine sokulduğunu bu ülkede inkar eden var mı? Yok. Neden?Çünkü bu, ilgilileri tarafından aleni bir biçimde sürekli olarak ifade ediliyor.
12 Eylül İhtilali sonrasında getirilen Anayasa’ya neden dokunulamıyor. Köklü her Anayasa değişikliği girişimi sonrasında, neden İktidar sahiplerinin elini kolunu bağlayan davalar, Andıçlar ortaya çıkıyor.
Bu esnada ( bırakın askerleri) Yargının önemli bölümünde, halk oyu ile Meclise girmiş siyasilerin ekser kesiminde, Üniversitelerin çoğunda insanlar neden zil takıp oynuyorlar?
Hadi biraz da bu tarafa. YÖK yasasından-muhalefette iken -özellikle sağ kesimin siyasetçileri şikayet ediyorlardı. YÖK başkanı gitti, problem bitti. Ya hani bu YÖK yasası ile Yüksek Öğretimin sorunlarına çare bulunamazdı. Bunun alel acele değiştirilmesi gerekirdi. Bu yasa antidemokratikti? Sahipleri değişti. Şikayetler sona erdi. Şimdi muhalefet için tam şikayetin zamanı ama, ne desinler? Şimdiye kadar sahip çıktıkları yasanın değişmesi gerektiğine hangi argümanlarla halkı ikna etsinler?!!!
Evet, evrenel bir demokratik hukuk sistemine sahip olmadıkça, bunun için hakkı, adaleti üstün tutacak bir yapılanma içerisine girilmedikçe, sorunlarla boğuşmaya devam edeceğiz.
Sistemin her türlü evrensel değerler ile hak ve ahlaktan yoksun kuralları insanlarımıza hukuk olarak dayatılıyor.
O yüzden her çıkış , hüsranla neticeleniyor.
Hiç kuşku yok, bu türden sorunları halletmekte büyük başarı sağlayan batı bizden akıllıdır, vesselam.