SONUCUN NE OLACAĞINI BİLEMEYİZ
Kral bağırmış çağırmış, lalasına söylemediğini bırakmamış. Lala bir taraftan kralının parmağından akan kanı durdurmaya çalışırken, bir taraftan da Sayın Kralım her şey de bir hayır vardır dermiş.
Kral lalasının "her şeyde bir hayır vardır"lafını ardı arkasına tekrar etmesine canı sıkılmış ve onu hapse attırmış. Aradan yıllar geçmiş, kralın içindeki av hevesi yeniden depreşmiş ve bu defa yanında kimse olmadan ava çıkmış. Hiç bilmediği yerlere gitmek, oralarda keklik, bıldırcın avlamak istemiş. Ama o da ne, kendisini birden yarı çıplak vahşi insanlar arasında bulmuş.
Kralı bir meydana getirip sorguya almışlar, kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini sormuşlar. Kralın sorgusu devam ederken meydanda kimi insanlar biri biri ardına idam ediliyormuş.
Kralı alıp meydana götürmüşler ve bir ata bindirmişler, eline bir yazı tutuşturmuşlar ve arkasından deh deh diyerek atın hızla o meydandan ayrılmasına sebep olmuşlar.
Kral ülkesinin topraklarına girer girmez, attan inmiş ve eline tutuşturulan yazıyı okumaya başlamış.
Meğer gittiği ülkeye bir başkasının girmesi ölüm sebebiymiş.
Ancak o ülkenin insanları sağlam insanlara ölüm cezası verirlermiş. Kralın bir parmağının kopuk olması onun kurtulmasına sebep olmuşmuş.
Kral parmağının koptuğu av gününü ve kendisine her şeyde bir hayır vardır diyen lalasını hatırlamış, onun bu bilgeliğine hayran olmuş, hemen haber salmış, lalasını cezaevinden çıkartılıp, huzuruna getirilmesini istemiş.
Lala huzura saçı sakalı bir karış uzamış olarak çıkmış. Kral onu ayakta istikbal etmiş, özür dilerim, kusura bakma, parmağım kopmuş, canım acılar içinde iken, senin "her şeyde bir hayır vardır" sözüne çok kızmış ve seni hapse atmıştım. Ama dediklerini doğru çıktı. Üzüntüm sonsuz demiş.
Lala Krala dönmüş, "üzülmeyin efendim, benim cezaevine girişimde de bir hayır vardır. Çünkü ben cezaevinde olmasam, seninle birlikte ava çıkacak ve o yabancı ülkeye giriş yapacaktım. Sen bir parmağın sakat olduğu için ölümden kurtulacak, ama ben sağlam olduğum için idama gidecektim" demiş.
LAO TUZUNUN ATI
Lao Tuzunun çok güzel bir atı varmış. Atın siyah ile kırmızı karışımı koyu kurşuni rengindeki teni, güneşte ve ay ışığında yıldız gibi parlarmış.
Çin ülkesinin kralı, Lao’ya haber göndermiş ve atı satın almak istediğini söylemiş. Atı bana satsın istediği parayı veririm demiş.
Lao, kralıma sonsuz saygılarımı sunarım, benim sadece bir atım var, dünya malından başkaca da bir şeyim yok, atımı satamam, beni bağışlamasını isterim demiş.
İnsanlar Lao’ya sen nasıl bir adamsın, tam bir servete kavuşacak iken, bu imkanı teptin demişler.
Lao her şeyde bir hayır vardır, benim şimdiki kararım böyle demiş.
Kısa bir süre sonra herkes duyduğu haber ile sarsılmış.
Lao’nun atı yularından sökülüp, ortalıktan kaybolmuş.
Komşuları hemen Lao’nun evinin yolunu tutmuşlar. Bak ihtiyar: Kral, çekip giden atına bir servet verdi, sen kabul etmedin, şimdi ne yapacaksın, at da gitti demişler.
Lao, evet doğru benim bir atım vardı maalesef gitti ve onu kaybettim. Ama sonucun ne olacağını bilmiyoruz, ya atımı tümden kaybederim veya atım 11 at ile geri döner demiş.
Komşuları, Lao atının hayalini kuruyor, bir at 11 at ile nasıl geri döner demişler.
Bir sabah köylüler çocuklarının bağrışmaları, gülmeleri, oynamaları ile derin uykularından uyanmışlar. Bir de ne görsünler, Lao’nun evinin önünde kendi atı ile birlikte 10 at daha bekleşip duruyormuş.
Komşuları hemen Lao’ya koşmuşlar , ihtiyar sen haklı çıktın, bak atın 11 at ile geri döndü demişler. Lao onlara dönüp, acele etmeyin benim giden atım, 10 at ile birlikte geri döndü, bunun sonucunun nereye varacağını bilmiyoruz, şimdi sadece 11 atım oldu demiş.
Lao’nun oğlu doru ata binip çevreyi dolaşmaya çıkmış. Bir hendeği atlamak isteyen atın, ayağı takılmış, oğlan düşüp bacağını karmış.
Köylüler Lao’ya geçmiş olsuna gelmişler. Geçmiş olsun derken, gizli sevinçlerini de gizliyemiyorlarmış.
Lao onlara bakmış, öyle sevinmeyin şimdilik oğlumun bacağı kırıldı, sonucun nereye varacağını bilemiyoruz demiş.
Aradan kısa süre geçmiş. Kral savaş ilan etmiş ve her evden bir genci savaşa çağırmış.
Milletin çocukları savaşa giderken, lao’nun oğlunun bacağı kırık olduğu için evinde kalmış.
Savaşın kötü gitmesinden ötürü,
Köyün gençlerinin birer birer ölüm haberleri ulaşmış.
Ama,
Lao’nun oğlu iyileşip ayağa kalkmış, köyde dolaşmaya başlamış.
Lao da köylülere bakıp için için gülüyormuş.