SORULAR CEVAPLAR(1)

Soru: Batının bir bütün halinde İran’a düşmanlığının sebebi nedir?

Cevap: Batılılar İran Şahı Rıza Pehlevi zamanında İran’ın en büyük müttefiki idiler. Hele ABD liler İran’a ve İranlılara adeta bayılıyordu. Dünyanın en büyük umumhanesi Tahran’da idi. İran Şahı ABD li misafirlerini buralarda ağırlamaktan büyük onur!  duyuyordu. ABD başkanları ailece, İran Şahının yaptırmış olduğu saraylarda ağırlanıyor ve en kıymetli hediyeleri alarak memleketlerine dönüyorlardı. İran’ın petrolünün nerede ise tamamını batılı petrol şirketleri çıkarıyor ve dünya pazarlarına gönderiyorlardı. Batılı Petrol Şirketlerinin çıkartmış oldukları petrolden İran halkına verdikleri pay, % 10 lar seviyesinde idi. Evet İran topraklarından çıkarılan petrolden İranlılara kalan pay % 10 du. Yüzde doksanı batılı şirketlerin ve siyasi hempalarının cebine akıyordu.

Pehlevi ailesi ve yakınları aldıkları bu yüzde on petrol payı ile saltanatlarını sürdürür iken, İran halkının yüzde doksanı açlık ve sefalet içerisinde yaşıyordu.

Bu yüzde doksanlık halk kesimi İmam Humeyni’nin önderliğinde yönetime başkaldırdı. Milyonlarca insan Mısır’ın Tahrir meydanındakine benzer biçimde Şah yönetimini aylar süren protestolarla sarstı. Şahın toplu katliamları halkı sindirmedi. Şahın silahları ölüm kustukça, halk daha dirençli biçimde, ama silahsız olarak Tahran meydanlarını doldurdu. Sonunda Şah ülkesini terk etmek ve müttefiki ABD ye sığınmak zorunda kaldı. İmam Humeyni ise sürgünde bulunduğu Fransa’dan ülkesine döndü. İslam devrimi geçekleşti.

Petrol şirketleri millileştirildi.

İran kendi zenginlik kaynaklarına yeniden kavuştu.

Daha önce batılı şirketlere peşkeş çekilen petrol gelirleri, bu defa İran halkının ve devletinin zenginliği olarak hesaplardaki yerini aldı.

Batılılar buna tahammül edemediler.

Dünyanın en büyük sömürgelerinden birisini kaybetmenin hüznüne dayanamadılar.

İran’ı başka ülkelere İslam devrimini ihraç etmekle suçladılar.

Tabii komşu Müslüman ülkelere, size İslam geliyor, haydi elinizi çabuk tutun ve bu devrimin kökleşmesine fırsat vermemek için savaşa hazır olun diyemediler,

Fakat,

O günlerde batı ile çok iyi diyaloğlar içerisinde bulunan Irak ve Saddam Hüseyin yönetimini Hürmüz körfezindeki küçük adacıklarda sizin de hakkımız var diye, İran’a saldırttılar. 10 yıl süren savaşta iki Müslüman ülkeyi biri birine kırdırttılar. İslam devrimi bu sebeple büyük bir çalkantı yaşadı.

İran savaş sebebiyle pek tabii çok zor günler yaşadı.

Adeta İran İslam devrimi başlarına bela! Oldu. Devrim olmasa bu savaş olmazdı, bu kadar insan ölmez, İranlılar yiyecek bir lokma ekmeklerini de kaybetmezdi diyen andavallı Müslümanlar ortaya çıktı.

Fakat İranlı yaptıkları devrimin ne kadar ehemmiyetli olduğunuz bir kez daha anladı, batının oyununa denk bir yapılanma içerisine girdi, yani onun oyununa karşılık verecek atılımları gerçekleştirmeye başladı.

İran’ın savaş oyunundaki bu atakları, kimi Müslümanlarda “gördünüz mü işte gerçek İran buymuş” sözünü söyletti ve 20 yüzyılın bu en büyük devrimi zihinlerde kuşku yaratacak zemine oturtuldu. Başta çapsız Türkiye Müslümanları olmak üzere bir çok İslam ülkesinde, İslam, İslam düzeni gibi şeyler hayalidir gevelemeleri ortaya çıktı.

İran Irak savaşı 10 sene sürdü, ama pek tabii bitmek zorunda idi. Saddam taleplerinden vazgeçti. İran ile barış anlaşması imzaladı. Irak İran’a savaş tazminatı ödemeyi kabul etti.

Ama İran tüm bu işlerin sonunda Irak’lılara bu sizin savaşınız değildi, sizler piyon olarak kullanıldınız, çok acı çektik, fakat sizler bizim kardeşimizsiniz, Irak’lı esirlerin tamamını bila bedel serbest bırakıyoruz ve savaş tazminatı da istemiyoruz dedi.

İran Irak savaşı bitince, İran İslam Devleti yeniden toparlandı. On yıllardır süren ambargoya rağmen ekonomik alanda gelişen ülkelerden geri kalmayan atılımlar gerçekleştirdi. Dış dünyaya beş kuruş borcu olmayan ülke statüsüne yükseldi. Nükleer enerjiye ulaşma alanında büyük atılım yaptı.

Bundan 6-7 sene önce yüzde yediler seviyesinde zenginleştirmiş oldukları Uranyumu şimdi yüzde 20 ler seviyesine çıkarttılar. İranın yaptığı bu çalışma batılıları çileden çıkarıyor ve siz bu çalışmayı nükleer enerji elde etmek için değil, atom bombasına ulaşmak için yapıyorsunuz dediler, diyorlar.

İran’ın yemin billah karşı koyuşuna aldırmıyorlar ve bir yolunu bulup kendi atom bombaları ile İran’ı vurmakla tehdit ediyorlar.

İran İslam Devrimi hem inancını ve hem de ülkesini korumak için direniyor. İslam’ın nerede ise hiçbiri rüknünü yaşamayan Müslüman geçinen kimi salaklar, ne yani İran’da tam bir İslam rejimi mi var, orada da şunlar, bunlar olmuyor mu? Mut’a nikahı hala geçerliğini korumuyor mu? Gibi eleştirilerini yöneltiyorlar. Evet her ülkede, her düzende istemediğimiz, beğenmediğimiz hal ve hareketler olabilir. Olan biten eksik, eğer yüzde onlar seviyesinde ise, bu o düzenin bir açığı veya noksanı olarak değil, insan denen mahlukun, iflah olmaz karşı koyuşunun sonucudur.

Hazreti Peygamber zamanında da Allah’ın ve Resulünün emrini dinlemeyenler, savaşa çıkın denildiği zaman karşı koyanlar, içki içenler, yalan söyleyenler, karısını dövenler, zina yapanlar, hırsızlığa bulaşanlar,  hatta Allah’a ve Resülüne inanmadığı halde inandık diyerek münafıklığa kalkışanlar yok mu idi.

O zaman inanmış insanlar, mutmain kalpler, Allah Resulünün karşısına çıkıp, sen bu kadar hak ve hakikati getirdin, bunlar da ne, niye hala insanlar eski alışkanlıklarını devam ettiriyorlar, inandık dedikleri halde arkadan bir sürü laf ve dedikodu üretip, insanları İslamdan soğutuyorlar, o halde senin getirdiğin düzende bir açmaz mı var demedi. Aksi gibi bu tür insanların sırati müstakimi bulmaları için dua edildi. Kusurun İslamda değil, insanda olduğu kabul edildi.