SÖYLEDİKLERİMİZİ BİR YAPSAK
Karakol baskınları ardından birçok kayıp verilence herksin morali bozuluyor.
Son günlerde Şemdinli kırsalında devam eden sürekli çatışmalardan nasıl bir sonuç elde edildiğini hiçbirimiz bilmiyoruz.
Bize söylenen şey şuydu.
Örgütün stratejik değişikliğe gittiği,
Vur kaç taktiğini bir tarafa bıraktığı,
Sürekliliği var mı bilmiyoruz, ancak alan savaşı yapma kararı aldığı,
Alanda sivil vatandaşlar olduğundan ve onların zarar görmesinin önüne geçmek için, Devlet açısından oradaki mücadelenin iğne ile kuyu kazmak gibi zor olduğunu ve çatışma sürecinin bu sebeple uzadığı bildiriliyordu.
Diğer taraftan bu alanda 20 ila 30 bin Askerin görev yaptığı verilen bilgiler arasında.
Ama nasıl oldu ise, alan savaşı yapan PKK nın bir anda aynı alanda bulunan üç ayrı karakola saldırdığı ve 6 sı asker 2 si GKK olmak üzere 8 insanımızı şehit ettiği haberleri geldi.
Görünen o ki, PKK bu konuda kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyor.
Topu topu 5 bin savaşçısının olduğu söylenen PKK nın alan savaşına girdi ise, diyelim bu son eylemlerde 2 bin ferdi ile eyleme geçmiş olsun, askere bu kadar zayiat verdirmesinin kabul edilebilir yanı yoktur.
Gerilla taktiği ile hareket eden terör örgütlerinin “alan savaşlarında” başarılı olmaları şansı nerede ise sıfırdır.
Zira gece yarıları vur kaç taktiği ile hareket etmeye ayarlanmış örgüt mensuplarının açık alanda üzerlerine havadan bomba yağarken yerlerinden kıpırdamaları bile mümkün değildir.
Alandaki 3 köyün boşaltıldığı haberleri de doğru olduğuna göre, nasıl oluyor da, herkesin moralini allak bullak edecek şekilde karakol baskınları gerçekleşiyor ve 8 insanımızı şehit veriyoruz?
Bir taktik savaşıdır almış başını gidiyor.
Silvan baskını ile moraller sıfırlanır iken, Kazan Vadisi operasyonu ile, ister isek sizin gücünüzü bir gecede ziru zeber ederiz deniliyor ve bu defa karşı taraf moral olarak yerlerde sürünüyor.
Hakkari kırsalında üç ayrı karakola aynı anda yapılan baskın ile 8 insanımızın şehit düşmesi, millette ciddi anlamda yeni bir moral bozukluğuna sebep oldu. Bakalım bu durum nasıl telafi edilecek.
Demem o ki, bu kirli savaşta moraller karşılıklı olarak bozulup duracak.
Burada bir hususu belirtmekte büyük fayda var. Allah’a şükürler olsun ki, Türkiye terörle mücadelesini sürdürür iken, halkların karşı karşıya gelmesine sebep olacak ilk zamanlardaki acemi tutumundan vazgeçmiş bulunuyor.
Kürt halkı potansiyel terör suçlusu olarak görülmüyor.
Ülkenin Türkleri de kendi içlerine dağılmış vaziyette yaşayan Kürt kardeşlerini örgüt ile aynı kefeye koymuyor.
Asker ölümlerinden sonra yanı başlarında bulunan Kürt kardeşlerinin olası bir mahcubiyet yaşamalarına bile fırsat vermiyor. Onlara kem gözle bakmıyor.
Peki sonuç?
Bu savaş oyunu masa başında oynanmıyor ve olan biten hikâye değil.
Evlatlar ölüyor, ocaklar sönüyor.
İnsanlar bir süreden beri demokratik açılımların ivme kaybettiğini, bu sebeple örgütün eylemlere hız verdiğini söylüyorlar.
Türkiye tarafından Suriye’ye “demokratik adımları at, halkın isteklerini yerine getir, yoksa işin kötüye gider, altından kalkamazsın” denildiğini hepimiz biliyoruz.
Başkalarına olan tavsiyelerimizin gereğini neden kendimiz yapmıyoruz, onu da bir türlü anlamıyorum.