STRATEJİK ORTAKLIKLARI DÜŞMANLIKTAN BETER
Göstericilerin eylemleri aynı zamanda rantı işaret edince, toplumun sorunu algılayışında çok önemli savrulmalar meydana geldi.
Marjinal guruplar bunu hemen Ak Parti iktidarını devirmek için bir yol olarak gördüler ve o bildik eylemlerine giriştiler.
Eğer olay Taksim Gezi parkında yeşili yok eden ve rantı çağrıştıran bir yapılaşmaya gidişe karşı çıkmak şeklinde kalsaydı, her şey çok daha farklı olurdu.
Marjinal gurupların gelişmeleri kendi lehlerine devşirme yönündeki eylemleri kısa sürede o ilk algıyı yok etti ve herkes bu başka bir şey, demeye başladı.
Hükümet çevreleri bundan üç ay önce bu türden hareketlenmelerin olacağı yönünde istihbari bilgiler aldıklarını söylüyorlar. Bu konularda her zaman tahminler yürütmek elbette çok zor değildir. Mesela bendeniz de bu tür eylemlerin henüz ortada zerresi yok iken bir bakan yardımcısı arkadaşıma, topluluk huzurunda, şimdiye kadar Türkiye PKK ortak düşmanı projesini, ülkeyi koruma adına bir kalkan olarak kullandı. PKK nın ortadan çekilmesi ile ülkenin elinde toplumun gelişen ve değişen isteklerine şimdi hangi yollarla cevap verileceği bir saniye beklemeden araştırmaya konu olmalıdır. Gençlik büyük buhran içerisinde. O nedenle gençliğin içerisinde bulunduğu handikaptan çıkışı sağlayacak tedbirleri almakta büyük yarar var dedim.
Şimdi hemen sormak zamanı, Türk istihbaratı bundan üç ay önce bu tür hareketlenmelerin ortaya çıkacağına dair bilgi almış ise, sebeplerinin ne olacağını da saptamış mıdır? Hangi hareketler yapılır ise, tepki doğurur yolunda bir tespitte bulunmuş mudur? Doğrusu bu sorunun cevabını çok merak ediyorum.
Operasyona mı geliyoruz demekten kendimi alamıyorum.
Mevzuun bu bölümünü burada kesip esas gelmek istediğim hususu yazmak istiyorum.
Biliyorsunuz, Taksim Gezi Parkı eylemleri ile ilgili olarak işin Rant yönüne bendeniz de şiddetle karşı çıktım. Yani burada eski topçu kışlasının yapılacağı yönünde haberler çıktığında ve tarihi eserin maketi insanlara gösterildiğinde, çok fazla bir tepkinin oluşmadığını, ancak ne zaman ki, bütün genişliğine, azametine rağmen içerisine girdiğimde içime kasvet çöktüren o AVM lafı gündeme geldiğinde, tepkilerin çığ gibi büyüdüğünü ifade ettim. Elbette zenginliğe karşı değiliz, ancak hiç kuşku yok, Kur’anın şiddetle reddettiği şekilde zenginlik belirli ellerde toplanır ise, işte vicdanımız bunu kabul etmez, etmedi de. Fakir fukaranın, dar gelirlinin, orta halli memurun, asgari ücretle geçinen işçinin buraların kapısından içeri girmesi imkansız. Girse bile 50-60 liradan fazla alışveriş yapamaz, içerisinde biriken ukdenin sıkıntısı ile kendisini dışarı zor atar.
Ancak bizim şu anda karşı karşıya olduğumuz sorun, tekeden yağ çıkartmaya çalışanların ahlaksız girişimleri.
Dün akşam yine bir toplantıda ifade ettim, stratejik ortağımızın başımıza açmaya çalıştığı işleri şimdi herkesin gayet net görmesi lazım.
ABD hükümetinin en yetkin kişileri, hiç kuşkusuz Başkanın da onayını alarak Türkiye’yi adeta bir MESAJ BOMBARDIMANINA tutmuş bulunuyor. Şu 16 ncı gününe giren gezi parkı eylemlerine
ABD li yetkililer 15. Açıklamalarını yapmış ve eylemcilerin söz konusu eylemlerine zerre kadar dokunulmamasını istemiş bulunuyorlar.
Her ne kadar bizimkiler “ya şu anda Taksim gezi parkında etrafı yakan yıkan, CSM araçlarını ateşe veren, inşaat malzemeleri ile durmaksızın büyük yangınlar çıkartan DHKP/C örgütü mensupları ile Türkiye’de bir sürü yasa dışı eylem gerçekleştiren Devrimci Karargah Örgütü mensupları. Bunlar aynı zamanda ABD nin Ankara Büyükelçiliğine de bombalı saldırı gerçekleştirenler” diyerek ülkenin maruz kaldığı tedhiş eyleminin büyüklüğünü izah etmeye çalışsa da, adamlar yine de Hükümet çevrelerini olaya müdahale etmeme konusunda uyarıyorlar.
Peki kardeşim o zaman ABD büyükelçiliğine yapılan saldırıda, kendisini saldırganın üzerine atıp, parçalanan ve daha çok sayıda ABD linin ölmesini engelleyen polisimiz Mustafa’yı neden ABD nin dostu büyük kahraman ilan ettiniz?
Mesele ABD nin menfaatlerini korumaya geldiğinde, sivrisineğin gözüne ateş etmek haktır, ancak bir başkasının hak ve menfaatleri söz konusu olduğunda, gebersen bana ne diyorlar. Mümkün olsa hepimizi kendilerine kurban edecekler. Batı medeniyetinin getirip insanlığa dayattığı bu ahlaksızlığı ve medeniyetlerinin!!! İcat edip içimize saldığı vahşi terörizmi, ancak onlardan uzak kalarak telafi edebiliriz.
Bu ABD lilerin atası olan İngiliz yazar, Timothy Garton Ash "Avrupa, ortak değerlerimizi savunanları desteklemeli. Ama Türk demokrasisinden mucize beklemeyin. İstanbul Taksim farklı bir meydan. Prag, Kiev, Tahran, Moskova... Bu kez, İstanbul ve Taksim. Kırmızı elbiseli genç bir kadın, Ceyda Sungur, polisin biber gazının karşısında duruyor. Ülkeler, bayraklar, renkler değişiyor ama görüntüler hep aynı. Genç, şehirli, muhtemelen laik bir kadın, silahlı, kasklı ve yüzü görünmeyen bir adama karşı. İster Ayetullahların, ister Vladimir Putin'in isterse padişah olmak isteyen Recep Tayyip Erdoğan'ın emrinde olsun, bu adam, direnişe verilen tepkiyi, otoriterliği, baskıyı temsil ediyor." Diye yazıyor.
Peki,Sayın Başbakanın gündeme getirdiği türbanlı kadına ve yanındaki çocuğuna yapılanları Star Gazetesinde Elif Çakır’ın yapmış olduğu röportajdan aktarmanın şimdi tam zamanı.
Z.D, dehşet anlarını anlattı: Bir taraftan ‘Bu ülkenin gerçek sahibi biziz, anladınız mı ulan’ diye bağırıyorlar, bir taraftan tekmeliyorlardı. ‘Kutsal başörtüsüymüş, görün bakalım kutsalı, size neler yapacağız’ diyerek aklınızın bile almayacağı şekilde küfrettiler, vurdular, vurdular.
Gözlerini bir yere sabitledi hiç ama hiç yüzüme bakmadan, kısık bir sesle, sanki çok gizli bir şey anlatıyormuş tedirginliğinde anlatmaya başladı. “Ağaçlar kesilmesin Taksim’e AVM yapılmasın diyerek bir grup duyarlı insanların Gezi Parkı’nda eylem yaptıklarını biliyordum. Arkadaşlarımla birlikte Cumartesi günü Adalar’a gitmeyi planlamıştık. Gittik. Ve Adalar’da olduğumuz için gün içerisindeki gelişmelerden haberim olmadı. Telefonumda şarjım bitmek üzereydi, eşimi aradım ve geleceğim saati söyledim kendisine. Tam tahmin ettiğim gibi vapurdayken şarjım bitmiş. İskelenin oradan bir telefonla eşimi arayıp geldiğimi haber verdim o da yolda olduğunu söyleyip iskelenin karşısına geçmemi söyledi.
O esnada Kabataş’taki kalabalığı fark ettim. Gezi Parkı eylemcilerine destek eylemi olduğunu düşündüm. Elimde bebek arabası yolun karşısına geçtim.
Ve beklemeye başladım.
Bir anda ‘Bakın Tayyip’in ...... burada gelin onu. .’ diyen sesler duydum ve arkama baktığımda 25-30 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim kadınların bana karşı öfkeli bakışlarını görünce benden bahsettiklerini anladım. Ne olduğunu anlayamadığım bir anda üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başlarında tuhaf bantlı 70-100 kadar adamın ortasında kaldım.
Bebek arabam elimden gitti.
Bir kadın “Ne geldiyse bu ülkenin başına bunların başörtüsü üzerinden geldi vurun şuna” deyince, bir adam arkamdan tekme tokat vurmaya başladı.
Sonra bağırmaya başladılar. Devrim yaptıklarını, ihtilal yaptıklarını, ülkeyi bize teslim etmeyeceklerini, Erdoğan’ı asacaklarını, Erdoğan’ı da hepimizi de tek tek .....
Bir taraftan “Bu üllkenin gerçek sahibi biziz anladınız mı ulan” diye bağırıyorlar, bir taraftan tekmeliyorlardı.
‘Kutsal başörtüymüş, görün bakalım kutsalı size neler yapacağız’ diyerek aklınızın bile almayacağı şekilde küfrettiler, vurdular, vurdular... ‘Asacağız Erdoğan’ı anladın mı’ diye bağırdılar.
Hangi birini söyleyeyim nasıl anlatayım yaptıkları küfürleri. Bir amcaydı sanırım müdahale etmeye çalıştı onu da öldüresiye dövdüler kızıyla birlikte.
Sonra uzaklaştılar. İnönü stadına doğru uzaklaştılar. O sırada tamamen kendimi kaybettim. Ondan sonra ne olduğunu hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde üzerim idrar kokuyordu. Yerimden kalktım bebeğimi bulmaya çalıştım.
Olay yargıya intikal etti. Valiliğin emniyetin elinde mobese kayıtları mevcut.
Evet Z.D Her saat başı yıkanma ihtiyacı hissediyor. Dışarıya çıkamıyor. Altı aylık bebeği sütten kesildi.
Stratejik ortağımız ABD buna ne diyecek, onun yaşlandıkça bütün çirkinliği ortaya dökülen topal ördeği İngiliz babası ne yumurtlayacak, bakalım bu konuda bir açıklama yapacaklar mı veya Sayın Başbakanın Dolmabahçedeki Bezmi Alem Valide Sultan Camisinde bira içtiler, onun görüntü ve bilgilerini de Cuma günü yayınlayacağız şeklindeki açıklamaları, ortaya çıktığında neler söyleyecekler.
Bunlar süper lüks iltifatlarda bulunduklarının hemen akabinde başımıza öyle işler açarlar ki, feleğimiz şaşar.
Hayat bana şunu öğretti. Şu batılılarla ticaret yapacaksak yapalım, bizim onlara ihtiyacımız olduğu kadar, onların da bize ihtiyacı vardır, ilişkilere bu açıdan bakalım, onun dışında bu adamları stratejik ortak olarak falan görmeyelim.
Stratejik ortaklıkları, stratejik düşmanlıktan beter.
Yeter yeter.