SÜREÇ İŞLEMELİDİR
Bugüne kadar savaşı devam ettirenler, süreci baltalamak için ellerinden geleni yapacaklardır. Çünkü onlar bununla beslendiler.
Peki süreç nedir?
Süreç "barış" sözcüğünün içerisine sığacak her türlü adımı atmaktan geri durmamaktır.
Süreç,kazanmak için, kaybetmeyi göze almaktır.
Süreç, hakkı, özgürlüğü, adaleti hakim kılmaktır.
Süreç,kardeş kanının bir daha kesin biçimde akmaması için gerekli gayreti göstermektir.
Süreç,dünya savaş bezirganlarının oyununa daha fazla gelinmeyeceğinin en yüksek bir tarzda ifade edilmesidir.
Süreç,Türkiye’nin maddi ve manevi anlamda büyümesine karar verildiğinin dosta ,düşmana ilan edilmesidir.
Süreç,sorunlara bakışta artık "empati" yapıldığının bilinmesini istemektir.
Süreç, yola çıkmış olan kervandan bazılarının hastalanabileceğini göz ardı etmemektir.
Süreç, kan içici vampirlerin ekmeğine yağ sürülmeyeceğini atılacak olan adımlarla ispat etmektir.
Süreç, insi ve cinni şeytanların iyiniyetli girişimlere çomak sokmak için tetikte olduklarını görmektir.
Süreç, ihanetlere hazır olmaktır.
Süreç, gülen yüzlerin hançerlerini saplamak için tetikte beklediklerinin ayırdında olmaktır.
Aslında Sayın Başbakan bu süreci devam ettirme kararlılığında olduklarını her izah edişte "biz iyi niyetli adımlarımızı atmaya devam edeceğiz, sonucu neye mal olursa olsun" derken, işin tehlikesine işaret ediyordu.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının 30 yıldan beri devam eden savaşı bitirmek amacı ile attığı adımların yasalar çerçevesinde olacağı, buna engel olan durumları yine yasal tedbirler alarak engelleyeceğini toplum bililyor ve bekliyor/du/.
İşin Türkiye’deki ayağı ile iligili olarak Sayın Başbakan 2 yıldan beri "onlar PKK ya terör örgüte demedikleri sürece kendileri ile görüşmem" çekincesine rağmen, siyasetin kimi zaman "esnek" davranmanın kural haline geldiği zamanları olabileceğini ve bu işte samimi olduğunu göstermek için DTP lilerle görüştü.
Meseleyi Baykal ile görüşmek için harcadığı uzun gayretten sonuç alamadı. Ülkenin en önemli konusunun Ana Muhalefet Partisi Lideri ile görüşülmesindeki başarısızlık, Sayın Başbakanın kusuru değildi.
Ana muhalefet Partisi, iktidar olmayı aklından geçirmediği için , özel bilgilerin kendileri ile paylaşılmasını umursamadı. Nasıl olsa Ak Parti , bütün kozlarını sahaya sürmüş, başarırsa iktidarını koruyacak, ya kaybederse,sahadan silinecekti.
Olayı salt bir iktidar, muhalefet penceresinden değerlendirdiler, gerekçe olarak da, güya Ak Parti Türkiye’yi Türk, Kürt diye bölüştürmeye, ayrıştırmaya götürüyormuş, buna payanda olmak istemiyorlarmış argümanına sığdırdılar.
Aynı oyunun değişik versiyonunu , bilerek, bilmeyerek DTP liler sahneye koydular.
Kandil ve Mahmurdan gelen 34 kişinin karşılanmasını şova dönüştürdüler. Güya kazanan taraf olduklarını gösterme çabasına girdiler.
Oysa daha önce yazdığımız gibi, bu bir zafer değil, bu bir kazanç değil, bu bir yeniden doğum değil, bu kazanılan toprak parçası üzerinde çekilen zılgıt hiç değil.
Çünkü arkada kendi insanından 40 bin kayıp var, milyarlarca dolar ziyan var, onbinlerce sakat kalan var, eşini, babasını, çocuğunu , yakınını kaybeden milyonlar var.
Kendi zararı üzerinde oynamanın neyi kar?
Yok biz yapacağımızı yaptık, artık ne Kandilden ve ne de Avrupa’dan kimse buralara gelmeyecek, 50 bin insan ölmüş ise, bu savaş değilse nedir, savaşın tarafları olur, barış ta onlarla yapılır, ben artık bu işlere karışmıyorum, savaş ta ilan etmiyorum, onlar kendi savaşlarına devam edecekler ise, bu kendilerinin bileceği bir iştir gibi laflar dolaşmaya başladı.
Dünya ve Türkiye gerçeklerinden kopuk, narsist duygu ve düşünceler sorunun çözümünde kesinlikle yol gösterici olmayacaktır.
Ne demek onlar savaşlarına devam etmek istiyorlar ise ederler.
Bu düpedüz, savaş baltalarını herkes bileylesin ve ortalığa dökülsün anlamından başka bir mana taşımamaktadır.
Kimi DTP liler "şimdiye kadar savaş Kürt şehirlerinde idi, bundan sonra korkarız Türk Şehirlerine yayılır"bağlamında sözler sarfettiler.
Bu dehşet verici sözün anlamı şu.
Orda burda bombalar patlatılır,durduk yere masum insanlar katledilir, Türk halkının hassasiyetleri geri dönüşü olmayan biçimde kaşınır.
Yani Türkiye Yugoslavyaya çevrilir.
Sonra zaten gelsin ayrılık yaveleri.
Ben bunun değil en son, hiçbir zaman akıldan geçirilmemesi gereken Türkiye halkının(Türk’ünün, Kürd’ünün) asla kabul etmeyeceği bir barbarlık olarak görüyorum.
Zaten herhalde en son kertede akıllarından geçen budur.
AMA ÖYLE YAĞMA YOK. BUNU ŞİMDİYE KADAR BAŞARAMAYANLAR, BUNDAN SONRA ASLA BAŞARAMAYACAKLARDIR.
Çünkü bu millet Müslümandır ve asla böylesine absürd düşüncelerin sahiplerine prim vermez.
Yalnız , böylesine kaçkın düşünceler seslendiriliyor diye, "açılım" durdurulmamalıdır.
Esasen PKK kadar, Türk diktatoryal düşünce sahiplerinin de yapmak istediğinin bu olduğunu düşünüyorum.
Demokratik tedbirlerin durdurulmasını için çaba sarfedenler, "süreç tıkandı, ben yapmadım o yaptı" yaveleri ile gelişmelere çomak sokmak istiyorlar.
Bu oyuna gelinir de atılması gereken adımlardan geri durulur ise, en çok hükümet zarar görür.
Şu aşamada kimi araştırmacıların "süreçten Ak Parti zarar gördü" biçimindeki belirlemelerinin doğru olması muhtemeldir. Fakat bu geçici bir sıkıntıdır.
Kürtçe’nin isteyenlere seçmelik ders olarak okutulması,
Kürtçe televizyonların özel sektör yolu ile serbest bırakılması,
Yerel yönetimlere biraz daha güç ve imkan verilmesi,
TCK nun 221.maddesinde suç işlediği sübuta ermeyen kişilerin serbest kalacaklarına dair yapılacak değişiklik,
İl Özel İdare Meclisleri ile Belediye Meclislerinin illerin problemlerinin çözümünde ortak hareket edebilecekleri kararlar almayı temin edecek yasal düzenlemeler,
Çatışmacı zihniyet sahiplerinin bütün argümanlarını ellerinden alır.
Dağa çıkışlar durur.
Ak Partinin kaybettiği söylenen bütün oyları geri gelir.
Şimdi herkese Hodri Meydan demenin zamanıdır.