SURİYE GÜNLERİNDE BİR DE NUSAYRİ BİLGİNİZ OLSUN(1)

Nusayriler, namazlarını kılmak için bir camide toplanırlar.Burası, günümüz anlamıyla bir cami de olabilir, bir türbe de, hatta birinin evi dahi olabilir. Namaz" Sünni ya da Şia anlayışındaki namazla ilgisizdir. Soyla babadan oğula geçen "şeyh"lerin önderliğinde erkeklerin toplanıp dua ettikleri bir törendir. Secde ya da rükû gibi namaz biçimleri bulunmaz] Namazdan önce abdest alınmaz.[Kâbe'ye dönmek gibi bir şart da bulunmaz. [Namaz" için camide toplanma şartı da yoktur] Namaz kılınacak yer bir ev ya da temiz olan herhangi bir yer olabilir.[
Nusayriliğin görüşleri incelendiğinde, inançlarının İslâm’dan kaynaklanmakla beraber tamamen batınî yorumlara dayandığı görülmektedir. Hatta görüşlerinde zaman zaman Hıristiyan kültürünün izleri görülebilir. Bu sebeple ibadet anlayışları bakımından fırka temel İslamî ibadetleri, genel kabulden farklı olarak, kendi batınî anlayışlarına paralel biçimde tevil eder. Nusayriliğe girişte şehadet kelimesi; "Nusayri dininden, Cundebî görüşünden, Cunbulanî tarikatından, Hasibî akidesinden, Cillî inancından, Meymunî fıkhından olduğuma şehadet ederim." şeklinde söz söylenerek yerine getirilir.
Nusayrilere göre Ali’nin vücudunda Allah’ın ruhaniyeti vardır. Bu sebeple Nusayrilerin görüşlerinin temelini Hz. Ali’nin ilahlaştırılması teşkil eder. Nusayrilerin bütün kollarına göre, Ali, mabuttur, tanrıdır. Ali, ne doğurdu ne de doğruldu. Ölümsüzdür. Her zaman vardır. Zatı yıldızlara hâkim olan nurdur. Nurun nurudur. İlâhî zatı itibariyle gizlidir. Ali, yerler ve göklerin yaratılmasından önce de var olmuştur, sonra da. O, manadır. Görünüşte imam ise de, bâtınî olarak o Tanrı’dır. Bu, Nusayriliğin temel inancı olduğu için, onlara göre şehâdet kelimesi, “Ben, Ali’den başka ilâh bulunmadığına şehâdet ederim.” şeklindedir.
Ali Allah’tır ve nurundan Muhammed’i yaratmıştır. Ali manadır, Muhammed ise isimdir. Muhammed de kendi nurundan Selman-ı Farisi’yi yaratmıştır. Bu sır, Nusayriler tarafından, Hıristiyanlıktaki “Baba-Oğul-Kutsal Ruh” sistemiyle açıklanır. Ayrıca Bab’dan yani Selman’dan sonra beş “Eytam” vardır. Bunlar, Bab’ın manevi çocukları olup, Bab tarafından yaratılmışlardır. Bunlar; Mikdad b. el-Esved (Tabiat olayları ve zelzeleyi yürütür.), Ebû Zerril-Gifâril-Gifâri (Yıldızların hareketini idare eder.), Abdullah b. Revâha (Canlıların hayatlarıyla uğraşır.), Osman b. Maz'un (Rızık ve hastalıklarla uğraşır.) ve Kanber b. Kadân ed-Devrî (Ruhları cesetlere gönderir). Bu beş eytam, aynı zamanda beş büyük yıldızdır.
Nusayrilere göre kendileri Ali'nin ulûhiyetine inanmak ve onun yüceliğinin nimetine ermek şerefine ulaşan kişilerdir. Ali'ye inanan ukkâl (Nusayriler ulularının) Nusayrilerin ruhları, öldükten sonra hareket yoluyla yıldızlar haline dönüşerek nurlar âlemine yükselir, cuhhâl (sıradan Nusayriler) Nusayrilerinki de Güneş’in etrafında dönen gezegenlere intikal eder. Nusayri olmayanların ruhları ise hayvan bedenlerine girer.
Diğer birçok itikadî fırkada olduğu gibi Nusayrilik de kendi arasında çeşitli fırkalara ayrılmıştır. Bunlar genel olarak dört kola ayrılmışlardır ki, bunlar; Haydariyye, Şimaliyye (veya Şemsiyye) Kilaziyye (veya Kameriyye) ve Gaybiyye'dir. Ancak bunlar, esas itibariyle, Şimaliyye ve Kilaziyye olmak üzere iki ana kol halinde yaygınlık kazanmışlardır.
Ali'nin bulunduğu yer konusunda iki gruba ayrılırlar. Haydarilere göre Ali, göktedir. Güneş Muhammed'i, Ay da Selman'ı temsil eder. Şimalilere göre Ali, Güneş’te oturmaktadır. Bu yüzden bunlara "Şemsiler" de denilmektedir. Semadaki büyük yıldızlar da Nusayrîlerin ukkâli’nin ruhlarıdır. Bu nedenle Nusayrîler, Güneş’in doğuşu ve batışı zamanında Güneş’e ve yıldızlara hürmet gösterirler. Dualarında ihtiyaçlarını, görünen yıldızlar hürmetine en iyisinden isterler. İkinci kol olan Kilazilere göre ise Ali'nin yeri Ay'dır. Bu yüzden bunlara da "Kameriler" ismi verilmektedir. (Yarın devam edelim)