SURİYE ÖNERİLERİ
Aman dikkat et.
Halkın demokratik taleplerini dikkate al.
Reformları bir an önce uygulamaya koy.
Sisteminde değişiklik yap.
Demokrasiye geçmek için atacağın adımlarda sana yardımcı olalım.
Halkın üzerine silahla, şiddetle gitmenin kimseye yararı yok.
Bu adımları atmaz isen, yarın her şey çok geç olabilir.
Yanlış mı?
Hayır, bunların hepsi doğru talepler.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esat, babası Hafız Esat’a göre daha ılımlı, daha eğitimli, daha hoşgörülü ve tabii ki genç bir insan.
Dünyanın gelişen yüzünü görmede, selefine göre daha başarılı.
Ama hepsi işte o kadar.
Biliyorsunuz, bu konuda bir çok yazı yazdım.
Suriye’de Hırıstiyan Mişel Eflak’ın öncülüğünde kurulan Baas Partisi hala ayakta.
Baas kelimesi, Arapça’da Bese kökünden geliyor. Yani yeniden diriliş.
Oysa yıllardan beridir Suriye’de tüm halkı kapsayacak yeniden bir diriliş ve bunun sonucunda haklardan eşit biçimde yararlanma asla söz konusu olmadı.
Suriye rejimi Baasla birlikte kendi insanına "Kemalist" bir dönem yaşattı.
Suriye’de sadece küçük bir azınlığın hak sahibi olduğu, Askeri ve Sivil bürokrasiyi bu küçük azınlığın temsil ettiği, baskıcı yönetim biçimi, Beşşar Esat’ın tüm hoşgörüsüne!!! rağmen, bugüne kadar varlığını sürdürdü.
Suriye halkı Arap Baharına uygun biçimde harekete geçti, yıllardan beridir itelenmekten, ötelenmekten bıktığını ortaya koydu.
Arap baharının elbette Suriye’ye ulaşması uzun sürmeyecekti.
Fakat bu bahar, Esat yönetiminin silahlı saldırıları sebebiyle, ülkenin her tarafında kanlı çiçekler biçiminde açıyor maalesef.
Yukarıda değindim üzere tabii ki herkes Esat’tan, filiz veren ve giderek gövdesi üzerinde gelişen bu çiçeklere kan değil, su vermesini istiyor.
O da bir takım gayretler gösteriyor, veya öyle görünüyor.
Ülkedeki küçük bir azınlığın üzerine inşa ettiği iktidarını sürdürmek için, elindeki silahlı kuvvetlerle, var gücü ile direniyor.
Amma artık nafile,
Kazan kaynadı, gemi harekete geçti.
TÜRKİYE ÖNERİLERİ.
Aslında Suriye’ye yapılan önerilerin bir kısmı aynı ile Türkiye için de geçerli değil mi?
Türkiye demokratikleşme konusunda kendisine düşenlerin tamamını yaptı mı?
Dağda devam etmekte olan silahlı mücadeleyi sona erdirdi mi?
Kürt sorunu yok ta, Kürt vatandaşların sorunu var diyelim, bu sorunların nelerden ibaret olduğu birer birer sayılıp ortaya konuldu mu? Ve bunların çözümü için yapılalcaklar deklare edildi mi?
Anayasa da herkesin eşit ve hür vatandaşlar olduğu, Allah tarafından verilmiş olan hakları kullanmanın kimsenin lütuf ve ihsanına bağlı olmadığı kabul edildi mi? Bu yönde adımlar atıldı mı?
En mütedeyyin insanların sorunun çözümü konusunda ileri sürdüğü "Türk Milletinin birliği ve bütünlüğü içerisinde insanların kendilerini ifade etmeleri ve birliğin ancak bu yolla sağlanacağı" yönünde ileri sürdüğü fikre, "ya arkadaş sen ne söylüyorsun, yıllardır senin bu dediğin resmi planda sınır tanımaz bir biçimde yapıldı, ama sonuç alınamadı, Türklük veya Kürtlük tevhidi sağlayan bir kaynak olamaz, bunun çaresi başka bir yerdedir, yanılıyorsun" denildi mi?
İki dilli eğitimi kırmızıçizgi olarak kabul ediyor ve bunun ayrılığa giden dikenli bir yol olduğu söyleniyor, ama ya öğretim konusu? Üniversitelerde kurulmuş olan Kürdoloji Enstitüleri, çok önemli bir adım. Bu adımın yürüyebilmesi, temelin sağlamlaştırılması ile mümkün, Kürtçe öğretim verilmez ise, bu adım nasıl sağlamlaştırılacak, buna olsun bakıldı mı?
Suriye’ye yapılan öneriler, aynı ile Türkiye için de geçerli değil mi?