SURİYE SON KEZ Mİ UYARILACAK

1953 yılında Mişel Eflak’ın Arap Diriliş Partisi ile Ekrem Havrani’nin Arap Sosyalist Partisinin birleşmeleriyle Baas Partisi kuruldu. Baas Arapçada "beese" kökünden dirilme, diriliş anlamlarına geliyor.
Hani bizim imanın şartlarını sayarken "Velbe’sü badel mevt" /ölümden sonra dirilmeye/ söylediğimiz diriliş bu(güya).
Mişel Eflak aslında Suriyeli bir Hırıstiyan. O, Arap aleminin/Müslüman-Hıristiyan/ sosyal hayat ve yaşam biçimi itibariyle, tümden ölümle burun buruna geldiklerini, yeniden dirilmeye ihtiyaçları bulunduğunu, bunun yolunun da İslam’dan uzak bir felsefe olan sosyalizmde yattığını kabul ettirdi ve bugüne kadar devam eden sistemin temellerini atmış oldu.
İki dünya harbi sonunda özellikle orta doğuda sınırlar yeniden çizildi.
Din devleti görünümündeki Osmanlı İmparatorluğu parçalanmış ve yeni Devletler doğmuştu. Osmanlının parçalanması ile doğan devletlerin çoğunluğu Araplardan oluşuyordu.
Yeni doğan Arap Devletlere şu söylendi: Dininizin devleti Osmanlının getirip sizi bıraktığı nokta bu. Geri kalmış, yıkılmış, yolsuz, susuz, elektriksiz, karanlık bir dünya. Bu dünyadan var gücünüz ile uzak durun ve kendinize yeni biri rota çizin.
Aslında bu söylemlerin dünya kadar tartışılacak yanı olduğunda şüphe yok. Zira o günün şartlarında bu günkü Avrupa ülkelerinin çoğunda aynı sorunlar yaşanıyor, medeni yaşam koşullarından uzak kalan insanlar, salgın hastalıklar ve toplu ölümler ile karşılaşıyorlardı.
SURİYE ÇOK UYANIK OLMALI
Ama olan olmuş, Sovyetlerin etkisi ile Arap dünyası batının tehlikelerinden korunmak için sosyalizme kanat çırpmaya başlamışlardı.
Nasır, Enver Sedat, Saddam Hüseyin, Hafız Esat gibi Arap liderler Vehde(birlik), Hürriye(Özgürlük) ve İştirakiyye(sosyalizm) le çıktıkları yolda ülkelerini getirip bıraktıkları istasyon maalesef cüruf ile dolu.
Şu anda Suriye’de yaşananlar, Türkiye açısından gündemin en önemli konularından birisini teşkil ediyor.
Sayın Başbakanın oradaki gelişmeler neticesinde on binlerin Türkiye’ye doğru hareketlenmesinin yaratacağı büyük soruna işaret eden konuşmasının kodları çok iyi okunmalıdır.
Bu hem Suriye’ye, hem dünyaya ve hem de Türkiye’nin en hassas dokularına temas eden bir açıklamadır.
Türkiye, Suriye’deki gelişmelerin bu noktaya gelmemesi için çok özel bir gayret göstermelidir.
Suriyeliler Baas rejiminin gereği olarak birlik diyorlar, ülke içerisinde nerede ise 70 yıldan beri Sünni çoğunluğun yönetimde esamisi okunmuyor, yani birlik paramparça,
Hak, hukuk özgürlük istekleri en şiddetli biçimde bastırılıyor(Hama, Humus ve Lazkiye’de İhvanı Müsliminden on binlerce insanın Hafız Esad zamanında katledildiğini biliyoruz)
Sistemlerinin temelinde bulunan İştirakiyyun(sosyalizmi) ise, ara ki dünyada bulasın.
Hafız Esad’ın oğlu Beşşar Esat Avrupa’da eğitim görmüş genç bir insan.
Suriye halkının Baas rejiminin de güya temellerini oluşturan özgürlük, hürriyet, hak ve adalet isteklerine karşı, maalesef şiddet ile mukabelede bulundu. Zaman zaman ateşlenen fitili ayağı ile ezince, işin sonunun geldiğine kanaat getiriyor ve rejiminin sağlam ellerde bulunduğuna kendisi de inanıyor.
Bu genç insanın akıl danesi olan şu andaki baas rejiminin şiş göbekli köhne kafalıları, maalesef ona yanlış yaptırıyorlar.
BEŞŞAR ESAD TÜRKİYE İLE OLAN SAĞLAM MÜNASEBETLERİNİN, ŞU ANDA YÜRÜTMEKTE OLDUĞU SİSASETİN, ÇÖKMEZ TEMELLERE OTURDUĞU ZEHABINA KENDİSİNİ KAPTIRMIŞ OLABİLİR.
Suriye’den bakış böyle görünse de, Türkiye’nin bakışı asla böyle değil.
Çünkü Sayın Başbakanımızın "Suriye’de meydana gelebilecek olaylar sonrasında on binlerin Türkiye’ye doğru hareketlenmesinin yaratacağı sıkıntılara işaret eden beyanını" doğru okumak ve büyük bir travmaya parmak basıldığını düşünmek gerekir.
Suriye koca bir ülke.
İdare neden babadan oğla geçsin.
Böyle anlayışlar artık dünyanın hiçbir yerinde kalmadı.
Hafız Esat gitti, Beşşar Esat, Beşşar gitti, bilmem kim Esat. Niçin?
Sizden başka bu ülkede daha başarılı, daha bilgili, daha görgülü, daha erdemli, daha doğru, daha dürüst, daha namuslu, daha edepli, daha halkını canından aziz bilen, daha hakkın hakkını aziz tutan kimse yok mu?
Bu kadar toprağı sadece senin idarene veren sebep ne olabilir?
Bildiğim kadarı ile Sayın Başbakan çok yakında Suriye’ye bir gezi yapacak.
Düşüncem, bu gezinin şimdiye kadar olanlardan çok farklı bir tonda seyredeceğidir.
Beşşar Esat’a ciddi uyarılar gelecek. Sen de ülkende en az benim kadar seviliyorsun, sana elimizden gelen yardımı yapalım, geç demokrasiye, siyasi partilerin kurulmasına imkan ver, yapılacak seçimlerde aday ol, oyları siler süpürürsün denilecektir.
Aksi gibi sınırlarımıza on binler dolduğunda, biz yine de Beşşar Esat’ın arkasındayız diyebilir miyiz?
Diyemeyiz uyarısı, belli bir siyasi nezaket ve diplomatik dille yapılacaktır.
Halepçe katliamı ile Saddam ilmiği boynuna dolayan insan olmuştu da ondan.