SURİYE SORUNU
Suriye bu ara yalnız kaldı gibi.
Türkiye nerede ise 3 aydan beri seçim çalışmalarına kilitlenmişti.
Liderler dur durak demeden ülkeyi karış karış dolaştılar.
Adaylar, parti temsilcileri ellerinden gelen çalışmayı yaptılar.
Fakat tüm illerde Sayın Başbakanın gelişi beklendi.
O sebeple Türkiye dış siyaset açısından 3 aydan beri kopuk bir vaziyette kaldı.
Gerçi Dışişleri Bakanı Ahmet Bey zaman zaman sorunlu bölgelere ziyaretler yaptı ise de, onun durumu ile Sayın Başbakanın durumunu elbette mukayese etmek mümkün değil.
Artık Recep Tayyip Erdoğan bu bölgenin en önemli siyasi aktörüdür ve onun yaşanan sorunlar ile ilgili olarak söyleyecekleri dinlenmeden, başta ABD olmak üzere kimsenin adım atması mümkün değildir.
Ama işte seçimler ve ardından gelen Hükümet kurma çalışmaları için Başbakanın Kemere çekilmesi, başta Suriye olmak üzere bölgede devam eden sorunlara doğrudan müdahale etme imkanı vermedi.
Birkaç günden beri ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Suriye’deki gelişmeleri çok enteresan cümlelerle değerlendirdiğini görüyoruz.
Suriye içerisinde Askerler hareket halinde imiş, bu askerlerin Türkiye’ye kaçan Suriyeli mültecilere ateş açma tehlikesi varmış, böyle bir şey olursa, Türkiye’nin müdahalesi kaçınılmaz olurmuş, v.s.
Biz Esat rejimi tarafından Suriyeli kardeşlerimize reva görülen muameleyi asla kabul etmiyoruz.
Baba Esat zamanında Hama, Humus, Lazkiye şehirlerinde binlerce insanın katledildiğini bilenlerdeniz. Oğul Esat’ta bütünü ile olmasa da büyük oranda geçmiş rejimi uyguluyor. Baba Esat zorbalıkla rejimini sürdürür iken, elbette insanlarda büyük kin ve nefret oluşturuyordu. Oğul Esat halka karşı daha sempatik görünüyor, fakat ahalinin anasını bellemekten geri kalmıyor.
Halk onun sempatisinin ne anlama geldiğini Arap Baharı ile dışa vurmaya başladı.
Bu işin Libya olayında olduğu gibi, Suriye halkı tarafından halledilmesi gerekiyor.
Türkiye’nin Askeri bir müdahalesini gerektiren hiçbir şey yok.
Kimileri o taraftan iki silah sıktırıp, Türkiye’yi işe çekmek isteyebilir. Bu oyunlara elbette gelmeyecek basirette bir Hükümetimiz var. Aksi durum Suriye halkının nazarında Türkiye’yi bir müstevli durumuna düşürür ve hiçbir Suriyeli "bunlar bizim kurtuluşumuz için kendilerini feda eden kardeşlerimizdir" demez.
Ancak Suriye’yi yönetimde reform yapmaya yöneltecek tek ülkenin Türkiye ve onun Sayın Başbakanı olduğunda şüphe yok.
BİZİM DE BAŞIMIZ SANCILI
Şimdi TBMM si de sancılı bir şekilde açılıyor.
Daha önce dedik ya, biz sorunsuz yaşamayı sevmeyiz. Allem kallem bir yerlerden sorun çıkarmak pek hoşumuza gider.
BDP listelerinden bağımsız seçilen adayların bir kısmının hapiste olması ve tahliyeleri konusunda yapılan başvuruların reddedilmesi, işin daha kötüsü aynı listeden Diyarbakır Siyasi tarihinin en yüksek oyunu alarak Milletvekili seçilen Hatip Dicle’nin YSK tarafından vekilliğinin düşürülmesi, al başına belayı cinsinden gelişmeler.
Mahkemeler eli ile bu çalımlar atılmasa, TBMM si sancısız bir şekilde toplansa, usul ve erkanınca yeminler yapılıp, Meclis çalışmalarına başlasa ve bu arada hükümet kurulsa, başımız kulağımız biraz rahat edecekti, ama olmadı işte.
Yarına kadar gelişmeler neyi gösterecek, bilmiyoruz. Eğer durum bugün bilinenler gibi ise, BDP liler TBMM ye gelmeyecekler, CHP liler yemin etmeyecek veya yemin etseler bile Meclis çalışmalarında aktif rol üstlenmeyecekler.
Bugün bir gazetede okudum, BDP liler Meclise gelmeseler, CHP liler yemin etmese veya yemin etmekle birlikte Meclis çalışmalarına aktif olarak katılmasalar, Ak Parti ile MHP görevleri bölüşür, çalışmalara başlayabilirlermiş…
Yapmayın etmeyin Allah aşkına. Böyle bir şeyi Türkiye kamuoyu/kamu vicdanı/ kaldırabilir mi? hem Ak Parti ile MHP nin tüm konularda aynı fikirleri taşıdıklarını kim söyledi ki?
Sayın Başbakanın da ifade ettiği gibi her tarafı dökülen bu araba ile/1982 Anayasası/ yola devam etmek mümkün değil. Bu araba hurdalığa terk edilecek ve yeni bir araba ile yola devam olunacak.
Fakat giderayak bu yamalı bohçadan "gelinlik bir elbise" çıkarmak ne kadar doğru? Anlıyorsunuz değil mi?
Ak Parti tek başına yeni bir Anayasa yapamıyor. Oy nispeti itibariyle CHP ye büyük ihtiyaç var.
Ak Partinin bir Anayasa değişikliğinde en büyük partneri hiç kuşkusuz CHP olacak/tır.
Siyasette bir günün bile çok büyük ehemmiyeti var. Sorunları çözelim diye mutabakat sağlandı mı, ossaat çalmakta olan alarm zilleri susar. Öncelikle Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvuru bakalım nasıl sonuçlanacak. Eğer oradan çözüm çıkmaz ise,
TBMM si açılır açılmaz yapılacak Anayasa ve Yasa değişiklikleri derhal uygulamaya konulur, tutuklu vekiller tahliye edilir, Hatip Dicle’ye uygulanan muameleye son verilir.
Zira Anayasa ve yasalarda yapılacak değişikliklerin, lehe olan hükümlerinin hemen uygulama konulma mecburiyeti olduğunu herkes biliyor.
Mesela Anayasanın 76.maddesi ile Milletvekili seçimi kanunun 11.maddesindeki 1 yıllık sürenin 3 yıla çıkarıldığı TBMM sinde kabul görür ise, Hatip Dicle’nin siyasi hakları avdet eder, ülke içerisine sürüklenmek istenen büyük badireden kurtulur. İşte o zaman Suriye için de, bölge için de Türkiye yeniden tarihi rolünü "siyaseten" çok daha düzgün bir şekilde ifa eder.
Clinton’nun dediği gibi Askeri seçenek mi? Allah yazdı ise bozsun.
Kutlama: Miraç kandilinizi tebrik ediyorum. O yalda keşke bir damla su da ben olsaydım.