TANI BUNLARI TANI DA BÜYÜ YOKSA KÜÇÜLÜRÜZ
Bitlis Güroymak’ta şehit düşen 5 polisimiz ve 3 vatandaşımızın cenazeleri toprağa verilmeden, Hakkari Çukurcada PKK örgütü üyeleri tarafından yapılan saldırıda 24 Askerimiz şehit düştü. 18 de yaralımız var. Öncelikle hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Ordular arası savaşta bile günlük kayıplar bu kadar olmuyor.
Bizim ordumuza ne oluyor da Karakolları yol geçen hanına dönüyor ve örgüt saldırısında bu kadar zayiat veriyorlar.
Evet herhangi bir işyerinde meydana gelen iş kazasında bile onlarca soruşturma yapılıyor, eğer ölüm olayı meydana gelmiş ise sorumluları hakkında dikkatsizlik ve tedbirsizlikle ölüme sebebiyet vermekten kamu davası açılıyor.
Gerçekten acımız çok büyük olmasına rağmen, bu kadar zayiatı neden verdik sorusunu sormak ve mutlaka birisinin bu sorunun cevabını vermesini istemek hakkımızdır.
Bu karakol nasıl basılmıştır?
Şehir merkezinde bulunan karakolun basılmasında kimlerden destek alınmıştır?
Karakol nöbetçileri yok mudur?
Bu nöbetçilerin gece görüşü sağlayan dürbünleri hala temin edilememiş midir?
26 Askerin şehit, 18 ninin de yaralanmış olduğu bir saldırıda, terör örgütü mensuplarının zayiatı hiç olmamış mı?
Bu nasıl karşı koymadır, bu nasıl sabaha kadar devam eden çatışmadır?
Öncelikle birileri bunları ve benim teknik olarak aklıma gelmeyen daha başka soruları ilgililerine soracak ve onlardan bir cevap almaya çalışacaktır.
Sorulacak sorular karşısında yeterli cevap alamayan ilgililerin aklına, yine içten ihanetlerle karşı karşıyayız sorusu gelecek midir?
Çünkü yeni bir Anayasa yapma sürecinde bugün Siyasi Parti temsilcileri ile ilk görüşme yapılacak ve takip edilecek yöntemin ne olacağı belirlenecekti.
Toplantı bu oyuna gelinerek inşallah iptal edilmez.
Çünkü bu toplantının yapılmasını istemeyen sadece PKK değil ki.
Görülüyor ki örgüt; barış, özgürlüklerin geliştirilmesi, insan hakları gibi konularda ahkam keserken, tam da bunlara ait konuların en üst seviyede görüşüleceği günde, yine kan akıtmaktan, yine insan hakkı ihlalinden, yine barışı bozacak adımları atmaktan geri durmadı.
Çünkü o, hiçbir zaman barışı istemiyor, hiçbir zaman kendi hakkından başka kimsenin hak ve hürriyeti ile ilgili bir kaygıyı taşımıyor.
Hiç kuşku yok, Türkiye’yi düşman bir hedef olarak görüyor, kurmayı hedeflediği Kürdistan Devleti için, bu aşamada en üst seviyede zeminde yer tutmaya çalışıyor.
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, bölgesel özerklik gibi istekler pazılın arka yüzüdür. Pazılı bir araya getirmek mümkün olur ise, önümüze çıkacak gerçek yüz, Türkiye’nin bölünmesi, ayrı bir Kürdistan Devletidir.
Türkiye bu oyunu bozmak için terör ile mücadelesini Sayın Başbakanın dediği gibi kendi anladığı lisanla sürdür iken, demokratik tedbirleri alır ise örgüt ve destekçilerinin oyununu bozmuş olur.
Böyle bir şey ne örgütün , ne de ABD nin ve ne de şimdilerle bize düşmanlık beslediklerini en yetkili ağızlardan açıklamakta bir beis görmeyen İsrail’in işine gelmez.
Onlar istiyor ki, savaş sürsün, bıçak kemiğe dayansın, insanlar el aman desin, artık ne olacak ise olsun noktasına Türkiye Kamuoyunu gelsin, bir iç savaş gerçekleşsin ve halkın biri birinden kopuşu kısa sürede gerçekleşsin.İlk işleri de “aracılık” yapmaya çalışmaktır, unutmayalım.
Ama Türkiye demokratik açılım konusunda adımlarını daha hızlı bir şekilde atar ve onun elindeki argümanları tümden alır ise, örgütün Kürt halkı içerisindeki desteği giderek azalır ve kendisine müzahir kimseyi bulamaz ve bir balon gibi söner gider. Ona müzahir olanlar da köşelerine çekilmek zorunda kalırlar.
Dün Mardinde idim. Diyarbakır üzerinden Ankaraya döndüm. İnsanlar siyasi kimliğim sebebiyle hem bazı şeyleri benden öğrenmek istiyorlar, hem de bazı duygularını paylaşmaktan geri durmuyorlar. İnanın herkesin söylediği şey şu. “Yav hele bir Kürtçe’nin okullarda ders olarak okutulması sağlansın, o zaman terör durmaz ise, biz de ona göre tavrımızı belirleriz. Vallahi biz bu ülkeden ayrılmayız, kopmayız. Hepimizin akrabaları İstanbul, İzmir, Ankara, Adana , Mersin hatta Aydın, Muğla’da. Onlara gerekli cevabı biz veririz. Ama Türkiye daha hiçbir hakkı yasal güvenceye kavuşturmamış, dağdakinin eline koz vermiş” gibi şeyler söylüyorlar.
Evet sade vatandaşımızın dediği gibi önce biz kendimize düşenleri bir yapalım, örgütün argümanlarını elinden alalım, sonrasına bakarız.
24 şehidimizin arkasından Sayın Başbakan yaptığı açıklamada örgütün taşeron olarak kullanıldığı yönünde ciddi açıklamalarda bulundu.
Benim siyaset kimliğim devam etmiyor, o bakımdan benim de kuşku duyduğum ülkeler var, onları fahş etmemde bir sakınca yok.
Şimdi bakınız, ABD Irak’ta olmasa, yani Irak onun işgali altında bulunmasa, Irak Devleti ile de bir düşmanlığımız söz konusu olmadığından, Irak’lı yetkililer, ya bizimle beraber veya bizzat kendileri bir yasa dışı örgütün kendi topraklarında barınmalarına, buradan bir başka ülkeye saldırıda bulunmalarına asla fırsat vermezdi, veremezdi. Çünkü o zaman Türkiye’ye saldırgan ülkeye karşı harekete geçme ve önüne ne gelirse onu imha etme, yok etme hakkı doğardı.
Oysa Türkiye sınır ötesi bir hareket gerçekleştireceği zaman en azından ABD ye haber vermek durumunda kalıyor. Kandile gitmek istese önüne çıkan köylülerin kimler olduğunu ayırt etme imkanı bulamıyor. Bu durum hem Kuzey Irak’lı Kürt yöneticilerin ve hem de ABD nin işine geliyor. Türkiye’nin elini kolunu bağlıyorlar, ama hakimiyetleri altındaki topraklardan Türkiye’ye yapılan saldırılara en küçük bir ses çıkartmıyorlar.
Olan biteni görmüyorlar mı?
EY TÜRKİYE UYAN SANA ESAS KAN KUSTURAN ABD’DİR. VERDİĞİ ŞEKERİN İÇERİSİ ZEHİRLE DOLU. AKLINI BAŞINA AL. VERDİĞİ ŞEKERİ BAŞINA ÇAL. ÜLKENİ KURTAR.
Bu arada İsrail Dış İşleri Bakanı Avagador Liberman’ın yakın zamanda yaptığı açıklamada, Türkiye Mavi Marmara gemisinde olan bitenlerle ilgili olarak bize karşı tavır alırsa, biz bunu düşmanlık olarak kabul eder ve PKK ile görüşerek onlara gerekli yardımı yaparız demişti.
İşte bu. Adamlar açık açık hergün yeni bir operasyon ile ülkemizi karşı karşıya bırakıyorlar ve biz hala cambaza bakıyoruz.