TERÖR VE DARBE NİTELEMESİ

Ak Partinin iktidara gelmesi ile birlikte üzerinde çok tartışma yaşanan DGM leri kaldırıldı ve yerlerine özel yetkili mahkemeler kuruldu.

Özel yetkili mahkemeler, hani tabir caiz ise gerçekten “özel yetkili” mahkemeler oldu.

Bu mahkemelerin bakacağı davalar-suçlar içerisinde yok yoktu.

Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı suçları, haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit kullanarak işlenen suçlar, Devletin birlik ve bütünlüğünü bozma suçları, düşmanla işbirliği yapmak, devlete karşı savaşa tahrik, temel milli yararlara karşı hareket, yabancı devlet aleyhine asker toplama,askeri tesisleri tahrip ve düşman askeri hareketleri yararına anlaşma, düşman devlete karşı mali ve maddi yardım, Anayasayı ihlal, Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı, yasama organına karşı suç, hükümete karşı suç, Türkiye Cumhuriyeti hükümetin karşı silahlı isyan, silahlı örgüt kurma suçu, silah sağlama, suç için anlaşma, askeri komutanlıkların gaspı, halkı askerlikten soğutma, askeri itaatsizliğe teşvik, yabancı hizmetine asker yazma, yazılma, savaş zamanında emirlere uymama, savaşta yalan haber yayma, düşmandan unvan ve benzeri payeler kabulü, casusluk suçları.

Bu davalara bakmakla görevlendirilen özel yetkili Mahkemeler Türkiye’nin belirli illerinde kuruldu. Mesela Güneydoğu illerinde bu tür suçlar işleyenlere karşı sadece Diyarbakır’da kurulan Mahkemeler görev yapmaya başladı.

Hatta Diyarbakır Mahkemeleri bir ara Van ili dahil, bu ilin güneyine düşen illerde bu türden işlenen suçlara da bakıyor idi. Daha sonra Van ilinde özel yetkili Mahkemeler kurulunca, doğu illerindeki davalara Van ilindeki Mahkemelerin bakması imkan dahiline girdi. Böylece Diyarbakır Özel Yetkili Mahkemelerinin yetki alanı biraz olsun daraldı.

 Ceza Yargılaması Kanunun 250.maddesi kapsamında görülecek olan davaların neler olduğu az yukarıda açıklandı.

Evet özel yetkili Mahkemeler suç örgütü kurma, kurulan bu örgütler vasıtası ile çıkar sağlama, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal,ithali gibi davalara baksalar da, bu Mahkemeleri esas öne çıkaran silahlı terör örgütü davalarına bakmaları oldu.

Anayasanın 27 maddesinde yapılan değişiklik 12.Eylül.2010 tarihinde referandumda kabul edilince, Asker kişilerin de Devletin Güvenliği ve Hükümetin İş Başından uzaklaştırılmasına yönelik darbe teşebbüsü suçları özel yetkili mahkemelerde görülmeye başlandı.

İşte esas kıyamette ondan sonra koptu.

Zira özel yetkili mahkemelerde görev yapan Savcılar, hiçbir yerden emir ve talimat almadan Ergenekon, Balyoz, Poyrkazköy v.s gibi suç örgütü oluşturan Asker kişileri Mahkemeye çağırmaya, ifadelerini almaya, gerektiğinde tutuklamaya rahatlıkla karar verdiler, verebildiler.

Eski bir Genelkurmay Başkanı olan İlker Başbuğ bu sebeple tutuklanabildi.

Özel yetkili mahkemeler herhangi bir yerden emir ve talimat almadan hareket etme imkanına kavuştular da, Adalet bütün yönleri ile işlemeye başladı mı?  diye soracak olsanız, neredeee sorusunu hemen beyan etmem lazım.

Zira işlemiş olduğu suçları sebebiyle İlker Başbuğdan bin kat daha sorumlu olan yaşar büyükanıt rahatlıkla elini kolunu sallayarak geziyor. O da ayrı bir konu.

Askerler bu oranda tutuklanmasa idi, hiç kimse özel yetkili mahkemelerin görevi ile ilgili konuyu bu cesamette ele almayacak ve CYK nun 250.maddesinde değişiklik gündeme gelmeyecekti.

Herkes başına gelen işlerden ötürü bağırıp çağırabilir. Ama görüyorsunuz işte Askerlerin bağırıp çağırmaları bir başka oluyor.  24 Mayısta ortaya çıkan ses kaydında, Balyoz davası sanığı Tuğamiral Fatih Ilgar olduğu ileri sürülen kişi şu ifadeleri kullanıyordu: "Bu bir savaşsa savaş yapacağız. Çıktıktan sonra da güzel planlarımız var. Bir yasa tasarısı gündemde. O yasayla bizi çıkaracaklar. Bir iki aya kadar. Bu ülke ya ekonomik krizle ya bir iç savaşla kendine gelecek. Bu iki seçenekten bir tanesi kapımızı çalacak. Ondan sonra dönüş yolu orada başlayacak; ki Başbakan hakkında da yani onların da sıkıntıları var. Onlar da bir zaman gelip o dosyaları çıkacak. Yani bir değil on değil. Onların çıktığı anda dibe vuracaklar. Rüzgâr hiçbir zaman kuzeyden esmez. Dönecek bu rüzgâr. Son dört genelkurmay başkanı vatan haini. Onların yüzünden bu hallere geldik. Şu andaki genelkurmay başkanına (Necdet Özel) fazla fatura çıkaramıyorum. Çok zeki bir adamdır. Buradan bir çıkış stratejisi yaratıyor kendince."

Televizyon ve basının diğer kuruluşlarına yansıyan daha bir çok ses kaydı var ki, onların tamamında CYK nun 250.maddesinde değişiklik yapılacağı, kendilerinin bu değişiklikten sonra dışarı çıkacakları ve hemen iktidar değişikliği yapılarak, Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakandan hesap sorulacağı ifade ediliyordu.

Şimdi 3. yargı paketinin yasama yılının son gününde TBMM sinden geçeceği ve böylece terör ve darbe suçlamasına maruz kalan kişilerin bir çoğunun yargılandıkları davalardan tahliye olacakları yönünde beyanlar var.

Burada üzerinde durulması gereken konu yasa değişikliği ile idarenin ortaya koyduğu iradenin esas gayesi, uyuşturucu uyarıcı madde üretimi ve satımı, bu amaçla örgüt kurulması veya menfaat sağlamak amacıyla silahlı çete kurulması gibi suçlara da bakan özel yetkili mahkemelerin bu davalara bakmalarına artık son verilmesi değildir. Bu suç sanıklarının kamuoyuna yansıyan bir açıklamaları da yoktur. Asıl mesele özellikle darbe suçlarından yargılanan kişilerin avaz avaz çıkan seslerinin, yapılan değişiklik ile karşılık bulup, bulamayacağı konusudur.

Açık ve  net söylemek gerekir.

Bu değişiklikte ortaya çıkacak  konunun başını, silahlı terör örgütü kurma ve darbe nitelemesinin kanunda ne şekilde yer alacağıdır.

Yapılacak değişiklikte KCK gibi örgütler, silahlı terör örgütü kapsamından çıkarılır ve askeri darbe yapma suçunun kapsamı daraltılır ise, bu her iki ana dava türünde yargılanan kişilerin büyük çoğunluğu tahliye olabilir.

Değişiklikte mühim olan terör ve darbe nitelemesinin hangi hallerde gerçekleşeceği konusunda, yasada yapılacak olan tanımlama önem taşımaktadır.

Diğer bir önemli husus, bu suçlara bulaşan kamu görevlilerinin yargılanmaları hususunda “izin” yoluna başvurulacağı yönündeki spekülasyonlardır.

İşin en önemli bir yanı da burasıdır.

Eğer darbe tanımlamasında daraltılmaya gidilir ve işlenen suçlarda yargılamaya başlayabilmek için “izin” kuralı getirilir ise, adamların ses kayıtlarındaki bütün hususlar kademe kademe devreye girmiş olur.

O açıdan İzmir de yaşar büyükanıt ile bir araya gelen Hilmi Özkökün daha sonra gerçekleştirdiği görüşmelerin büyük ehemmiyeti var.

Anlayacağınız Asker hiçbir zaman boş durmuyor.