THE UMMAH STAND BEHİND YOU

Geçen gün de bir nebze değindim. Dünyanın çeşitli ülkelerinde insanlar meydanlara çıkıp, Sayın Başbakana destek olduklarını açıklıyorlar. Sanırım bu dünyanın yakın siyaset tarihinde bir ilk olarak ortaya çıkıyor.

Evet dünyanın çeşitli ülkelerinde şimdiye kadar diktatörlere karşı duruşlar sergilenmiş ve protestolar yapılmıştır. Çünkü insanlar diğer ülkelerde, diğer kıtalarda hemcinslerine yapılan işkenceleri, haksız saldırıları, insanlık dramlarını içlerine sindirememişler ve vicdanın maddi/manevi tezahürü olan Adalet duygularının hareket geçmesi sonucunda, meydanlara çıkarak protesto gösterileri yapmışlardır.

Aynı vicdan yine harekete geçmiş ve bu defa şimdiye kadar yaptıklarının tam tersine, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına karşı tezgahlanan oyunu protesto etmeye başlamıştır.

Özellikle İslam Ülkelerinden insanların Sayın Başbakana yapılanlara karşı çıkışları, ülke düzenini durduk yere bozmaya yönelik planlı eylemleri protesto edişlerinin, elbette siyaset ve sosyoloji ideoloğlarının üzerinde durması gereken bir konu olduğu açıktır.

Biz özetle,

Dünyanın dört bir yanında çalkantılı günler yaşanırken,

Başta ABD olmak üzere Avrupa’nın ekonomisi dibi görme durumu ile karşı karşıya iken,

Bu olup bitenlerden ülkesinin zarar görmesini engelleyen, İMF olan borcunu sıfırlayan, hatta batılı ülkelere borç para verecek duruma gelen,

Hak ve özgürlükler alanında son yüz yılın atılımlarını yapan,

Kürt kardeşleri ile bilinçli bir şekilde devam ettirilen savaşı sona erdirmede gerçekten başarılı adımlar atan,

3500 dolar civarında olan milli geliri kişi bazında 10.500 dolara çıkartma becerisini gösteren,

Ortadoğu ülkelerine İslam ile Demokrasinin bir arada yaşayabileceğinin en güzel örneğini sergileyen Başbakana karşı yapılanları MAŞERİ VİCDAN kabul etmedi ve özellikle Türkiye’de yaşayanların gözlerinin açılmasını sağlayacak eylemlere imza attı diyoruz.

 

ABD de yapılan son gösteride insanların elindeki “The Ummah Satnd Behind You” pankartı dikkatimi çekti. Ümmetin tamamı senin arkanda duruyor diye yazmışlar.

Gerçekten şöyle bir dönüp Ümmetin haline bakalım.

Suudi Kralları mı ümmete ümit veriyor,

Yönetimlerinin temeline Şii İslam anlayışını koyan ve bundan bir zerre olsun sapma gösterilmesine müsaadeleri olmayan, kendilerinden başka nerede ise ümmetin tamamı Sünni İslam anlayışını benimseyen insanlara İranlı yöneticiler mi önderlik yapacak?

Irak mı, Pakistan mı, Suriye mi, Katar, Kuveyt, Körfez ülkeleri, Ürdün, Mısır, Fas, Tunus, Cezayir, Libya mı ellerindeki başarılarla ortaya çıkıp, ümmetin derdine çare olacak?

Görünen köy kılavuz istemez. Her şey ortada. Yani Sayın Başbakan kendi ülkesini hak ve hürriyetlerde, ekonomide, beşeri münasebetlerde lider ülke yaparken, onun bu davranışları diğer ülkelere örnek teşkil ediyor ve özellikle İslam ülkeleri halklarının gözlerinin açılmasını sağlıyor.

Herhalde herkes, Sayın Başbakanın yaptığı iki şeyin farkındadır.

Bunlardan birincisi bireyi önemsenen bir varlık haline getirmek, yani kula kulluğu ortadan kaldırmak, her bir bireyin kendi becerileri ile ayakta durabileceğini kanıtlamak, bilimde kültürde sanatta, ticarette, siyasette bireyin önünü açmak ve böylece özgür insanlardan oluşan bir toplum inşa etmek,

İkincisi özgür bireylerin oluşturduğu toplum ve devletlerin biri birleriyle olan siyasi ve ticari ilişkilerini olabildiğince üst seviyeye çıkartmak.

Yani madden ve manen kalkınmış, gelişmiş ülkeler inşa etmek.

Bir taraftan insan yetiştirmek, diğer taraftan bu yetişmiş insanların biri birlerini sömürmeden el birliği ile kalkınmayı nasıl sağlayacaklar, onun hesabını yapmak.

12 Eylül ihtilalinden beri ülkenin Güneydoğusunun nerede ise tamamı ve doğusunun yarıdan fazlası kayıp bölge durumunda idi.

Düşük yoğunluklu savaş sebebi ile yıllar yılı ekonomi durma noktasına gelmiş, bölgenin milli gelire katkısı sıfır noktasına müncer olmuş ve ülke milli gelirinin nerede ise yarısı savaşa harcanır olmuştu. Zira Ak Parti iktidarının ikinci dönemine kadar, milli gelirden Milli savunmanın almış olduğu payın yüzde ellinin üzerine çıktığına şahit olmuştuk.

Büyük bir cesaret ile bu soruna el atıp, örgütün Türkiye dağlarından çekilmesi kararını aldıran ve 4-5 aydan beri tek bir vatandaşımızın kanının akmamasını temin eden Sayın Başbakanın bu adımları, birçoklarını tedirgin etti.

Üç tane ağacın yerinin değiştirilmesini bahane eden çevrelerin yandan çakma eylemlerinin sona erdirilmesi yönündeki çabaları, ülkenizde olan biteni dikkatle izliyoruz, Türk vatandaşlarının toplantı ve gösteri haklarına yönelik saldırıları kınıyoruz diye her gün açıklama yapan ABD,  bu ülkede 40 bin insanın hayatına mal olan olaylar sırasında ne yaptı? 

Edirne’den Kars’a el ele tutuşarak başörtüsü zulmünü telin eden insanlara yönelik saldırılarda ne söyledi, bu haklara dokunulamaz, karşı çıkılamaz diye tek bir kelam etti mi?

Gezi parkı eylemleri ile ilgili olarak 15 günde 16 açıklama yapan ABD hiç kuşkusuz doğrudan doğruya Sayın Başbakanı ve hükümeti hedef aldı. Bu eylemlerin bir halk hareketine dönüşmesi için var gücünü kullandı. Şimdi bile CNN TÜRK televizyonu haber bülteninin ilk 20-25 dakikasını aynı kelimeleri, aynı sloganları tekrar ederek bu konuya ayırıyor, canlı yayınları ile adeta halka hadi ne duruyorsunuz, siz de geziye koşun, tavrınızı koyun demektedir.

Türkiye’nin başta İslam ülkeleri olmak üzere hiçbir ülkeyi sömürme niyetinde olmaması,

Onlarla her alanda diyalog ve işbirliği içerisinde olması ve batı zulmüne, Birleşmiş Milletler Teşkilatının kuruluş ve yönetilişine karşı haklı eleştirileri, Türkiye’yi ve Sayın Başbakanı, arkasından gidilmesi gereken lider konumuna getiriyor. İşte oluşan bu güçten çok korkan batı, yerli işbirlikçilerini harekete geçirerek, ülkede kaos yaratmak, halkı biri birine düşürtmek istiyor.

Son olarak birkaç örnek vereceğim. Çok yakın zamanda trafikte araba kullanan yakınlarıma iki ayrı araçta seyir halinde bulunan kadınlı erkekli guruplar çok galiz küfürler ettiler, sizin başörtünüz yüzünden başımıza bu işler geliyor dediler. Şu anda Milletvekilliği yapan bir arkadaşımızın kızına ana caddede orta yaşlı bir haspa, başörtüsünden ötürü söylenip durdu, olan biteni önce kavramakta güçlük çeken kızımız, bunları bana mı söylüyorsun sorusuna evet cevabını alınca, ben senin kılıksız çıplak haline bir şey söylemedim, sen bu cesareti nereden buluyorsun, şimdi seni polise şikayet edeceğim deyince, kadın kaçıp gitmiş.

Siz bu aymazlıklara devam ettikçe, ümmet kenetleniyor ve yüzde elliler seviyesindeki oylar, yüzde altmışları buluyor. Şer olarak gördüklerimiz hayra dönüşüyor, çünkü The Ummeh Satand Behind You.